Konuşurken hani, istemeden de olsa çıkar ya bazen yanlış bir kelime
ağzınızdan…Aslında öyle demek istememişsinizdir; ama geri dönüşü yoktur
artık.Hele bir de kırmış iseniz muhatabınızın kalbini; işte o an yazık etmişsinizdir;
hem sevdiğinize, hem kendinize, hem de duygularınıza… O kelimenin söylenmemiş
olmasını bin bir pişmanlık içinde dilersiniz, fakat sözünüz bir ok gibi
yüreğine saplanmıştır bir kere muhatabınızın…
Hani en masumane bir sözünüz, iyi niyetle söylediğiniz, hiç art niyet taşımadan kurduğunuz sıradan bir cümleniz, muhatabınızın gönül dünyasına bir bomba gibi düşer ya bazen… Siz farkında bile olmadan; sevdiğinizi, dostunuzu, arkadaşınızı, kardeşinizi, eşinizi, çocuğunuzu,ana veya babanızı kırmışsınızdır artık. Söylediğiniz basit bir söz, kurduğunuz hesapsız bir cümle ya da ağzınızdan öylesine çıkıveren bir ifade; hiç tahmin etmediğiniz manalar yüklenerek en sevdiğinizin yüreğinde volkan gibi patlar da bundan haberiniz bile olmaz çoğu zaman… Sizin haberiniz olmamıştır; ama en sevdiğiniz, uğruna canınızı hiç düşünmeden feda edebilecek kadar değer verdiğiniz, "ona değil de bana gelsin" diyerek göğsünüzü kurşunlara, bela ve zorluk oklarına hedef kılarak isar ve fedakârlıkta bulunduğunuz insanın kalbi parça parça olmuştur bir kere...
Hani bazen beklemediği bir insandan, beklemediği bir söz işitir ya insan… Ya da en basitinden beklemediği bir davranış veya hiç beklemediği bir anda yüzünde farklı anlamlar çıkarabileceği mimikler bulur ya bazen… Böyle bir karşılığa maruz kalan bir insanın gönül dünyasının altüst olmaması, kalbinin kırılmaması, yüreğinde korkunç fırtınaların kopmaması, gücenip darılmaması hiç mümkün müdür?
Hem kıran, hem de kırılan olarak zaman zaman bu tip durumların ve duyguların tam merkezinde; bazen etken,bazen de edilgen olarak odak noktasında yer almadık mı çoğumuz?..
Kalp kırılmalarının, küskünlük, dargınlık, kırgınlıkların çoğunun yanlış anlaşılmaktan veya yanlış sonuçlar çıkarmaktan kaynaklandığı da bir gerçektir. En iyi dostlarımızı ve en sevdiğimiz insanları bir yanlış anlamaya kurban verebiliyoruz ne yazık ki bazen… Ya da söylenen hak ve doğru bir söz; üslup ve ses tonumuza bağlı olarak bazen en dar anlamıyla algılanıp bir hakaret gibi görülebilir muhatabımız tarafından… Hassasiyetler, özellikle dostlar ve aralarında sevgi bağı olan kişiler arasında çok daha fazladır.
İşte bu nedenle dilimizin keskin bir kılıç, davranışlarımızın tahrip edici bir gülle,mimiklerimizin delici bir mızrak olmaması için çok dikkatli olmak zorundayız ilişki ve konuşmalarımızda…
Kalp kıran ve kalbi kırılanlardan olmamanız dileğiyle..
Hani en masumane bir sözünüz, iyi niyetle söylediğiniz, hiç art niyet taşımadan kurduğunuz sıradan bir cümleniz, muhatabınızın gönül dünyasına bir bomba gibi düşer ya bazen… Siz farkında bile olmadan; sevdiğinizi, dostunuzu, arkadaşınızı, kardeşinizi, eşinizi, çocuğunuzu,ana veya babanızı kırmışsınızdır artık. Söylediğiniz basit bir söz, kurduğunuz hesapsız bir cümle ya da ağzınızdan öylesine çıkıveren bir ifade; hiç tahmin etmediğiniz manalar yüklenerek en sevdiğinizin yüreğinde volkan gibi patlar da bundan haberiniz bile olmaz çoğu zaman… Sizin haberiniz olmamıştır; ama en sevdiğiniz, uğruna canınızı hiç düşünmeden feda edebilecek kadar değer verdiğiniz, "ona değil de bana gelsin" diyerek göğsünüzü kurşunlara, bela ve zorluk oklarına hedef kılarak isar ve fedakârlıkta bulunduğunuz insanın kalbi parça parça olmuştur bir kere...
Hani bazen beklemediği bir insandan, beklemediği bir söz işitir ya insan… Ya da en basitinden beklemediği bir davranış veya hiç beklemediği bir anda yüzünde farklı anlamlar çıkarabileceği mimikler bulur ya bazen… Böyle bir karşılığa maruz kalan bir insanın gönül dünyasının altüst olmaması, kalbinin kırılmaması, yüreğinde korkunç fırtınaların kopmaması, gücenip darılmaması hiç mümkün müdür?
Hem kıran, hem de kırılan olarak zaman zaman bu tip durumların ve duyguların tam merkezinde; bazen etken,bazen de edilgen olarak odak noktasında yer almadık mı çoğumuz?..
Kalp kırılmalarının, küskünlük, dargınlık, kırgınlıkların çoğunun yanlış anlaşılmaktan veya yanlış sonuçlar çıkarmaktan kaynaklandığı da bir gerçektir. En iyi dostlarımızı ve en sevdiğimiz insanları bir yanlış anlamaya kurban verebiliyoruz ne yazık ki bazen… Ya da söylenen hak ve doğru bir söz; üslup ve ses tonumuza bağlı olarak bazen en dar anlamıyla algılanıp bir hakaret gibi görülebilir muhatabımız tarafından… Hassasiyetler, özellikle dostlar ve aralarında sevgi bağı olan kişiler arasında çok daha fazladır.
İşte bu nedenle dilimizin keskin bir kılıç, davranışlarımızın tahrip edici bir gülle,mimiklerimizin delici bir mızrak olmaması için çok dikkatli olmak zorundayız ilişki ve konuşmalarımızda…
Kalp kıran ve kalbi kırılanlardan olmamanız dileğiyle..
Yaren'ciğim sanırım niyet çok önemli. Niyet derken hani taammüden cinayet misali 'ben buna öyle bir şey söyleyeyim ki, görsün gününü' diye önceden içinden geçirip,tasarlayıp,düşünüp kalp kırıcı bir sözü söylemek hakikaten tamiri olmayan bir davranış.İstemeden kalp kırmak istisnalar dışında pek olacak şey değil gibime geliyor, bence kızgınlık,öfke belki intikam gibi duygularla bilerek kalp kırıyoruz. Ha bunu hak eden de olabilir, olmayabilir de...sonradan pişman olup özür dilemek de bir şeydir yine de..ben şahsen sözlerden yani tek bir söz, tek bir kelimeden ziyade eylemlere, davranışlara kalbi kırılanlardanım. Öyle bir davranış öyle bir şey olur ki, tüm hayatını etkiler insanın, tüm psikolojisini etkiler..tamiri de mümkün değilse hele...
YanıtlaSilkalbinin asla kırılmaması dileğiyle:)
sevgiler, öptükkkk:)
Çok doğru söylüyorsun Müjdeciğim.. İnsanın en hassas organlarından biridir kalbi. Hele de biraz hassas kırılgan bir mizaca sahipsen bırak sözü, kavgayı olumsuzluk içeren küçük bir mimik hareketi bile kırılması için yeterlidir. Evet niyet çok önemli ifade ettiğin gibi, amaç kin intikam duyguları ile kasıtlı yapılmışsa affı kolay değil elbet. Ve aynen sana katılıyorum samimiyet herşeyin başı.. Canım değerli katkıların için teşekkür ediyorum, öpüyorum ben de ikinizi, kocaman sevgilerimiz gönderiyorum..
YanıtlaSilHanife Hanım, yazınızı severek okudum. Olması gerekenleri ya da olmaması gerekenleri satır aralarında çok güzel harmanlamışsınız. Kırmak kolaydır derler. Lakin onarmak zordur. En son yazıma yapılan bir yorumun son "cümlesi"ne takıldım dün gün boyu. Yorumda "zar adam kaynıyor burası" diye bir söz söyleniyor. Bir de gerçek adıyla yazılsa bu, gerçek adını yazmaktan imtina edenlerin yorumlarına itibar etmemek lazım aslında. Lakin kırılmasın diye yorumunu kırmamak üzerine kurduğum cümlelerle kısaca cevapladım. O hızla Nurten Hanımın yazısının altına da (Kendisinin anlayışına sığınarak) yorum yaptım. İlgili şahıs okur mu bilmem. Diyeceksiniz ki kendi yazınızın altına neden yazmadınız. İşte o da benim hatam aslında. Gereken cevabı yazımın altında vermem daha doğru olurdu. Neyse geçelim Nurten Hanımdan özür dileyerek. O sıkıntı ile yazdım. Bakınız ben yaklaşık beş senedir yazı yazarım. Çeşitli konularda düşüncelerimi açıklarım. Kırmadan dökmeden elimden geldiğince. Sanal ortamda yazanların bir kısmı belki "zar" adam olabilir. Lakin bizler temiz süt emmiş, yıllarca eğitimle uğraşmış insanlarız. Kaldı ki yazdıklarımızdan karekterimizin az çok hesaplanması gerekir. Diğer yandan yazı ne diyor, neyi amaçlamış ona bakmak lazım. Yapılan yoruma bakıyoruz, birde yazının içeriğine alakası yok. İşte "kırılma" noktası bu olsa gerek. Bu örneği verdim kısaca, henüz yeni yaşanmış. Örnekleri çoğaltmak kolaydır. Günlük yaşamda yaşadıklarımızdan. Başınızı ağrıttım. Kusura kalmayın. Bu açıklamayı yapmamın nedeni Nurten Hanım'ın yazısının altına yaptığım yorumda gerçek adını kullanmayanlara yüklenmiştim. Siz ve Müjde kardeşimde takma ad kullanıyor. Lakin gerçek adını da yazmaktan sakınmıyorsunuz. O nedenle gerçek adını sakınanlara nasıl itibar edeceksin ki. İşte bir cümle yazar her şeyi alt üst eder....Saygı ve selamlarımla. Kalemine sağlık bu güzel yazı için.
YanıtlaSilSaygı değer Hüseyin Hocam,
YanıtlaSilNe kusuru kusur olur mu? Sizin de ifade ettiğiniz gibi, bizler yazılarımızla, paylaşımlarımızla, yorumlarımızla açık yürekliliğimizi, dürüstlüğümüzü ve dostluğumuzu net bir kanıtlamış kimseleriz.Dostluk böyle bir şeydir. Sıkıntısını, sevincini paylaşmak ister. Sizi üzen bir konuda gerek Nurten ve gerekse benimle paylaşmanız sevindirmekle birlikte, sizi üzen bir konu adına da üzüldüğümü belirtmek isterim. Bahse konu yazınızı ve yapılan yorumu görmedim.Ancak insanlar sanalı diyeyim farklı değerlendiriyorlar. Nasıl olsa beni tanımıyor beni görmüyor. Düşüncelerini her şekilde ifade etmekten çekinmiyor. Kırarmıyım, üzermiyim diye düşünmüyor insanlar. Bazen de hani derler ya, kuyruk acısı varsa da kasıtlı olabiliyor kırmalar üzmeler. O nedenle bizler gibi açık sözlü net insanlar etkileniyor. Haklısınız dostluk açık yürekli olmayı gerektirir. Benim "Yaren" ismini kullanmamın sebebine gelince;yaren dostu, dostluğu çağrıştıran bir isim olması sebebiyle sevdiğim bir ad. Diğer taraftan blogspottan ve blogdan adıma adresleri eşim aldı. O da bu isimle almış.Aslında düzeltmek için bir kaç kez denedim ama yapamadım. Nasıl düzeltileceğini nerden düzeltileceğini bulamadım. Baktım olmuyor vazgeçtim düzeltmekten. Kaldı ki, çoğu kişi gerçek adımı biliyor.
Kalp kırmak kolay ancak, kırılan kalbi onarmak o kadar kolay değil.
Size fazla üzerinde durmayın diyor, teşekkür ediyorum. Selam ve saygılar
Hanife'ciğim, öncelikle böyle güzel bir yazı için teşekkür ediyorum.
YanıtlaSilHüseyin hocam için de şunu söyleyeyim: hocam ben hiç bir şekilde size kırılmam, yanlış anlamam, özür dilemenize hiç gerek yok. Söylediğiniz gibi, bizler temiz süt emmiş insanlarız, doğruyu düstur edinmişiz. Birbirimizi anlarız.
Selâm ve se vgiler ikinize de.
Nurtenciğim ben teşekkür ediyorum, okuyan gözlerine sağlık.Yorumuna yürekten katılıyorum canım,öptüm Sevgilerimle.
YanıtlaSilCanım kalp kırıldımı bir defa ne yapsakta o unutulmuyor,malesef.
YanıtlaSilsevmeye devam ediyoruz ama unutulmuyor.
sevgilerimle.
Haklısın siyahkuğum...Koca Ömer (Hz Ömer) "Ey kabe seni bin kere yıksam tekrar yaparım, ancak kırılan bir kalbi asla" diyerek kırılan kalbi tamir etmenin kabeyi yıkmaktan daha olduğunu ne güzel anlatmış.Ama ne kadar itina gösterirsen göster bazen farkında olmadan da kırabiliyoruz. Şuda var kırmak amacı kasıt mı, yoksa farkında olmadan mı? buna da dikkat etmek gerekir.. Canım ne güzel yorumların var. Merak ediyordum nerelerde diye. Göremedim son zamanlarda seni. Öptüm kocaman sevgilerimi gönderiyorum..
YanıtlaSilCanım benim ,sağol evet gelemedim anlatırım bir ara:))
YanıtlaSil