25 Şubat 2022 Cuma

Savaşın Kazananı Olmaz!




Uzun süredir ara verdiğim bloğumda, içinde bulunduğumuz zamlı elektrik, doğal gaz faturalarını, zamları, üç haneli olan enflasyonu, işsizliği, coviti düşünmeyi bir kenara bırakıp bir nebze de olsa kendimizi stresten soyutlayacak bir yazı yazmayı düşünmüştüm. Bu mümkün mü?  Masum insanların katledildiği, yerinden yurdundan edildiği bir günde böyle bir yazıyı hazırlamaya vicdanım el vermedi. Ben de dilim döndüğünce sözüm yettiğince savaşın insanlığa ve tüm canlılara olan olumsuz etkilerinden bahsetmeye çalıştım.

Derler ki; "Yaşadığın yeri; cennet yapamadığın müddetçe, kaçtığın her yer cehennemdir." sözünden yola çıkarak yaşadığı yeri güzelleştirmek için yaratılan insan, var oluşundan beri kendini hep bir mücadelenin içinde bulmuştur. Bu mücadele; yaşanılan yere, zamana ve gelişen şartlara göre değişiklik gösterse de çoğu zaman güç savaşına dönüşmüştür. Yaratılışı aynı olmasına rağmen kendinden daha zayıf, daha güçsüz, daha farklı olanı ezerek, ötekileştirerek, onun varlığını yok etme pahasına, kendi varlığını ortaya koyma savaşını vermektedir.

Hepimizin bildiği gibi dünyada rahat ve huzur yok. Dünyayı yaşanmaz kılan insanların huzurunu bozan ve onu yaşamdan koparan yine insan değil mi? Buna sebep onun cahilce tutum ve davranışlardır.

Her ne kadar yıllar, yüzyıllar geçse ve bilim ilerlese de; atların, eşeklerin, develerin yerini arabalar, trenler, uçaklar alsa da; bilgisayar, internet, bilgi çağında olsak da; insanların eğitim seviyeleri yükseltilip zihniyetleri değişmediği için sorunların çözümünde bir arpa boyu yol alınamamıştır. Geçmişte yaşananlardan ders alınmamış ve tarih her daim tekerrür ettirilmiştir.

Şu an olduğu gibi ortalık yangın yerine döndürülmüştür. Her yerden kan, irin, kin, nefret, zulümler, ölümler fışkırmaktadır. Nehirlerden su yerine kan akmaktadır. Sabi sübyan ne olduğunu anlamadan, dünyayı tanımadan, hayatı anlamadan katledilmekte... İşkenceler, tacizler, tecavüzler, haksızlıklar, hukuksuzluklar, saygısızlıklar, sevgisizlik, güvensizlik sonucunda; karamsarlık, umutsuzluk ve korku sarmış bedenleri... Açlık, sefalet, ihanet, vicdansızlık karartmış yürekleri.

Sebep tıpkı Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığı saldırı gibi amacı gücü kaybetmeme, tekelinde bulundurma tek adamlık çabasında olanların dünya ve insanlık üzerindeki etkileri...

Savaşın kazananı yoktur. Kendisi de bir asker ve cephelerde savaş yöneten bir komutan olan Baş Komutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Millet hayatı tehlikeye maruz kalmıyorsa, savaş bir cinayettir.” Sözüyle savaşa karşı çıkmıştır. O, ” Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Gerçek kanaatim şudur: Milleti savaşa götürünce vicdanımda azap duymamalıyım, öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz. Millet hayatı tehlikeye girmedikçe, çıkarılan savaş savaş değil, cinayettir, öyleyse esas barıştır. “ diyerek savaşın kötü yüzünü göstermeye çalışmıştır, günümüzde savaşarak onca masum insanı canlıyı hayattan koparan canilere.

Ancak akıl tutulması yaşayan kendi egolarını tatmin etmeye çalışan kibir abidesi gözünü hırs bürümüş diktatörler bu düşünceden yoksundur. "Okuyun, okuyun çünkü mürekkebin akmadığı yerden, kan akıyor" diyerek insanlığın kurtuluş reçetesini vermiş sosyolog Ali Şeriati. Hal böyleyken, ben/ biz ne yapabiliriz? Demeden eli kalem tutan, fikir üreten her fert dili döndüğünce, bilgisi yettiğince elinden geleni yapmalı. Sait Faik Abasıyanık'ın "dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey" sözünde ifade ettiği gibi güzelleştirelim etrafımızı... Unutmayalım ki insan düzelirse dünya düzelir. Toplumları bir kurt gibi kemirip yok etmeyi hedefleyen cehaletin pan zehiri olan eğitimin kalitesinin yükseltilmesi, bilim ve aydınlanmanın ışığında çağdaş seviyeye çıkarılması ile istenen hedefe ulaşılması sağlanmalı. Bataklıklar kurutulmalı...

Dileğim Rusya’nın aklını başına alması ve yaptığı hatanın farkına varması ve bir an önce Ukrayna’ya yaptığı saldırıyı durdurmasıdır...

Muhabbetle,

Hanife Mert

 

 

Halimiz Ortada

  Dün, uzun süredir görüşemediğim bir arkadaşım aradı beni. Görüşmememizin özel bir nedeni yok. Hayat gailesi işte... Kendimizi öylesine kap...