Bu günlerde ruh dünyamız
hayli karışık. Etrafımızda kötü şeyler oluyor.
İnsan onurunu zedeleyen gelişmeleri endişe ile izliyoruz. Ahlaki erdemleri olan
bir toplumun fertleri olarak, meydana gelen bazı olayları bir taraflara
sığdıramıyoruz.
Bugünlerde vuruyoruz. Dinlemeden vuruyoruz. Konuşturmadan vuruyoruz. Diyecek
sözü olanı, daha konuşmadan vuruyoruz. Kinimizi hayatımızın hedefi haline
getirmişiz. Kinimizi, nefretimizi dinimizin önüne almışız. Kalemle vuruyoruz,
kelamla vuruyoruz, insafsızca vuruyoruz.
Yıllarca önce olmuş bir olayın hıncını yıllar sonrasına taşıyoruz, tüfeklerle
insanları tarıyoruz. Yani vuruyoruz. Siyasetçileri, geleceği olan insanları
kasetlerle vuruyoruz. Zafiyeti olan insanları zayıf noktalarından vuruyoruz.
Zafiyeti yoksa, zafiyeti oluşturacak birilerini kurgulayıp öylece vuruyoruz.
Anlayışı vuruyoruz. Diyaloğu vuruyoruz. Barış için uzanan eli vuruyoruz.
Ülkesi için bir şeyler yapabilecek insanımızı muhalifimizdir diye açığını
bulamıyorsak, çocuğuyla, çevresiyle vuruyoruz. Ya madden öldürmek veya manen
öldürmek için vuruyoruz. Hizmet etmiş veya eden insanların hiçbir iyiliğine
bakmadan vuruyoruz.
Kuran-ı Kerim yaşatın diyor. Biz vuruyoruz. Kuran-ı Kerim “Bir insanı öldüren
bütün insanlığı öldürmüş gibidir” buyuruyor. Biz bir filmde binlerce insanı
vuruyoruz. Kuran-ı Kerim “Bir insanı dirilten bütün insanlığı diriltmiş
gibidir” buyuruyor. Biz dirilenleri, hem de dikeyine toprağın derinlerine
gömüyoruz.
Biz sadece kendimize Müslüman'ız; biz sadece kendimize demokratız, biz sadece
kendimize özgürüz. Neticede vurmayı uyumak gibi, koşmak gibi olağan hale
getiriyoruz.
Bizim helal, haram, sevap ve günah kavramlarımızda aşınmışlık var. İbadet
anlayışımız çok dar bir alanda seyrediyor. Beynelmilel bir iman ve aksiyon dini
olan İslam'ı, bir yerel din haline getirmeye çabalıyoruz. İslam'ı doğru
anlamadığımız gibi, doğru anlayacakların önüne de bariyerler oluşturuyoruz.
Derin denizlerde balina avına çıkan zıpkın gemilerine direnen ‘doğa
savaşçılarını' izliyorsunuz. Balinaları koruyan, doğanın dengesi için savaşan
bu iyi niyetli insanların içinde niçin Müslümanlar yok diye hayıflanıyorum.
Belki de vardır diye ümit ediyorum. Sizce bu direnme bir ibadet değil mi? Bence
bu da bir namaz kadar, bir hac kadar ibadettir.
Fok balıklarını korumak için canını dişine takan insanları gıpta ile izliyorum.
O mücadele içinde keşke ben de olabilseydim diyorum.
Yeşil doğayı korumak için eylem yapan gençlerin bu eylemi bence Yüce Rabbim
tarafından karşılıksız kalmaz. Ormanların içine beton blokların yerleştirilmesi
sizi rahatsız etmiyorsa Müslümanlığınız, hassasiyetiniz aşınmış demektir.
İnsanları namaza çağırdığımız kadar en azından apartmanımızdaki veya
mahallemizdeki yetim ve yoksulların listesini çıkarıp onlara yardıma birbirimizi
çağırabiliyor muyuz?
Zenginlerimiz ve refah düzeyi yüksek insanlarımız maddi açıdan alt seviyedeki
insanlarımızla ne kadar ilgililer. Bir kesimimizin dostlarına ikram ettiği bir
öğle yemeğine ödediği hesabın, diğer bazı ailelerin bir aylık geçimine denk
olduğunu düşünebiliyor muyuz? En azından düşünebiliyor muyuz? Yoksa hiç mi
aklımıza gelmedi. Yoksa hiç mi ilgilendirmedi bugüne kadar. Mısır'la,
Libya'yla, Filistin'le, Hindistan'la ilgilendiğimiz kadar elbette
ilgilenmeliyiz de keşke bunlara da zaman ayırabilsek.
İnancı güçlü insanımız; ateist, deist, satanist, Makyavelist ve benzeri inanç
ve ahlak unsurlarına anlayışla yaklaşamaz mı? Onların sıkıntılarını,
kuşkularını, çıkmazlarını anlamak için gayret göstermez mi? Zor anlarında
yanlarında olamaz mı? Yanlarında olmak, onları anlamak, onların inancını
onaylamak değil ki! Onların imanını iman edinmek değil ki! Onları anlamaya
çalışmak insani ve vicdani bir sorumluluktur.
İslam'a soğuk olan insanların da müminlerin problemlerini, isteklerini
dertlerini, şikâyetlerini dinlemeleri gerekmez mi? Bir kesimimiz, neden
müminlerin taleplerinin hepsine kuşkuyla yaklaşıyor. Neden onların taleplerinin
imanlarından kaynaklanabileceğine kafa yormuyoruz? Neden Allah için bir araya
gelen insanlardan zaman zaman endişe duyuyoruz?
Müslümanlık sadece, “Allah bir, Hz. Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve elçisidir”
demek değildir. Bu bir amentüdür. Bu bir fezlekedir. Müslümanlığa girişin
önşartıdır. Müslümanlık sadece namaz kılmak, oruç tutmak da değildir. Bunlar
deminki amentüye işlev kazandırmaktadır. Önemlidir. Mutlaka yerine
getirilmelidir. Ama Müslümanlık sadece bu da değildir. Çünkü Kuran'da insanlık
var, vicdan var, Firavun'a bile merhamet var, hatta Firavun'a tatlı söz
söylemek var, öldürmek değil, yaşatmak var. Sermayeyi paylaşmak var. Karınca
ezmemek var. Karıncaya, karıncanın penceresinden bakmak var. Birileri
görüyorken değil, birileri görmüyorken secdeyi uzatmak var. İyilik yaparken
göstermemek var. Doğru olan yolda yürürken sokağa serpilmiş dikenlere
aldırmamak var. Bu yolda ayağına diken batmışa omuz vurmak değil, omuz vermek
var.
Peki bu ayrıntılar çok mu önemli. Evet son derece önemli. Çünkü İslam bütün
bunları düşünmeyi gerektirir. Bundan ötürüdür ki Hz. Peygamber: “Kıyametin
kopacağı anda elinizde bir fidan varsa onu mutlaka dikin” buyurmuştur. Basit
gibi görünen bir şey değil mi? Ama kıyamet kopacağı anda ‘Fidanı dikin'
buyuruyor. Secde edin demiyor. Secdesiz kalın da demiyor. Ama fidan dikin
buyuruyor Allah'ın elçisi. Onun için doğadan, öldürülen balinadan bahsettim.
Onun için vuranlardan bahsettim.
Prof.Dr.Nihat Hatipoğlu
Birilerinin bu yazıyı okuması dileği ile. Elinize sağlık...
YanıtlaSilNihat Hatipoğlu mu yazmış aaa benim apt. komşum çok sever bu adamı, hiç kaçırmaz programını, çok beğendim yazdıklarını bir şey hariç satanistlere de hoş görün demiş herhalde bilmiyor satanistler kedi kesiyorlar,insan kurban ediyorlar sapık, manyak onlar ayol çok tehlikeli evlerden uzak olsunlar! Ama diğer dediklerine aynen katılıyorum, günde 5 vakit namaz kılmak ibadetse, ta kutuplara gidip ağzı var dili yok canlıların sırf sosyetik karılar kürk giyebilsin diye katledenlere engel olmaya çalışmak da ibadet olmalı..ya da ay sonunu getiremeyeceğini bile bile evdeki eski bilgisayardı, pek kullanılmayan yazıcıydı satıp hasta bir kediyi, köpeği veteriner tedavi masraflarını karşılamak..neyse ne bileyim yalnız Nihat bey biliyordur eminim bu öldürmekler bir şey değil birkaç güne kadar Suriye'ye savaş açarsak tabii onlar da bize açacak (haksızlar mı)başımıza neler gelecek daha!!!Sevgilerimle...
YanıtlaSilHaklısınız Hüseyin Bey..Keşke o birileri keşke okuyup anlamak istese, anladığını uygulayabilse..Teşekkürler, saygılar.
YanıtlaSilCanım Nihat Hoca'nın proğramlarını ben de beğeni ile izlerim. En azından gerçekleri çarpıtmadan yorumlar..
YanıtlaSilDinin özünü anlatmış Nihat Hoca. Din herkesi kucaklar. İnanmayanları da doğruyu anlatılması öğretilmesi amacıyle.Yoksa satanistlere aferin yaptığınız doğru devam edin anlamında değil..
Haklısın canım savaş çıkarsa ne oluruz bilmiyorum:(..Evet Allah sonumuzu hayır etsin canım, öptüm sevgiler..
Nihat Hatipoğlu'nu, konuşurken gözleri yere ya da başka bir şeye bakıyor diye samimi bulmadığımı açıkça itiraf ederim önce. Bu yazının onun kaleminden çıkmış olması beni şaşırttı ve çok sevindirdi. Herkesin okuması gereken bir yazı gerçekten. Hanife'ciğim bu yazıyı paylaştığın için çok teşekkürler. Sevgilerimi yolluyorum kucak kucak.
YanıtlaSilGönderdiğin kucak kucak sevgilerini aldım,çok mutlu oldum canım teşekkürler.:) Nihat Hatipoğlu konusunda ki, düşüncelerine gelince, haklı olabilirsin. Sanırım sabah- yada hürriyet gazetesinde yazıyor. Fırsat buldukça okuyorum. Bu yazısı benimde çok hoşuma gitti..Okuduğun için ben teşekkür ediyorum canım öpüyorum. Sevgilerimle..
YanıtlaSil