Necip Fazıl Kısakürek
Üstat Necip Fazıl, Kahraman Maraş’ta verdiği bir konferansta “pek yakında utanmaktan utanan bir nesil gelecek” sözünü yarım asır öncesinden bu günün gençliğinin durumunu görüp haber vermiş. Bu sözün söylendiği zamanda genç olanlar tarafından yadırganmış olabilir. Lakin günümüzde gençlerimizin gençliğimizin durumu şairimizi haklı çıkarır durumda...
Sevgili arkadaşım Müjde Dural'ın birkaç gün önce bücürük ve ben isimli bloğunda paylaştığı," Ahlaksızlık Sıradanlaşırsa Sonunda Ne olur" başlıklı yazısında ifade ettiği öyle bir nesil yetişiyor ki,“TEK AMACI VAR: NE PAHASINA OLURSA OLSUN PARA KAZANMAK” sözüne kesinlikle katılıyorum.
Gençlerimizin tek isteği, amacı emek vermeden, zorluk çekmeden, çaba sarf etmeden alın teri dökmeden kazanmak ve harcamak. En güzel yerlerden giyinmek, gezmek, eğlenmek yemek içmek...Yaşamanın gayesi sadece bundan ibaretmiş gibi davranış sergilemek.
Gençlerin bu zafiyetinden kendilerine rant sağlamaya çalışan gerek medya ve gerekse gözünü para hırsı bürümüş para babalarının, servetine servet katmak için, her yolu mübah saymaları, milli ve manevi değerlerimizi hiçe sayan ahlak dışı, insanlık dışı davranışları allayıp pullayarak özendirmeleri de cabası.
Sorumluluk, saygı, sevgi, edep, ahlak, utanmak, haya gibi değerlerden yoksun bir gençlikle karşı karşıyayız..
Utanmayan insan her şeyi yapar. “utanmıyorsan dilediğini yap!” ikazını büyüklerimizden duymuşuzdur. Çünkü utanmayan insan her türlüğü kötülüğü, edepsizliği, vicdansızlığı yapmaktan çekinmez. Bu duruma toplum da kayıtsız kalıyor bana değmesin de ne yaparsa yapsın felsefesi ile yaklaşıyorsa artık çirkinliklerin önü alınmaz bir duruma gelmiş demektir. Haksız yere öldürülen savunmasız, zavallı çocuklar, kadınlar. Çöp kutularına atılan bebekler. Üç kuruşluk altını için öldürülen yaşlılar. Gözler önünde kaza geçirip acı içinde kıvranan insanları sadece izlemek veya başım belaya girer endişesi ile o halde bırakıp gitmek... Toplumumuzda, insanın tüylerini ürperten kanını donduran öyle olaylara şahit oluyoruz ki, geldiğimiz ve gittiğimiz nokta hiç de iç açıcı bir geleceğe işaret etmiyor.
Oysa insanın en güzel süsüdür utanması, utancından dolayı yüzünün kızarması.İnsan olduğunun göstergesi. Utanmak insanın kalitesini gösteren bir güzelliktir.
Utanan insan saygılıdır, edeplidir, faziletlidir, güzel ahlaklıdır. Vicdan merhamet sahibidir. İnsana, hayvana, doğaya karşı merhametlidir. Emek vermediği şeye sahip olmak istemez. Hakkı ve halkı korur gözetir. Erdemli haya sahibidir.
Bu güzel değerler önemsenmeyerek utanılacak ve unutulacak bir duruma getiriliyor.
Artık utanmaktan utanan bir nesil yetişiyor.Utanması gerekenden utanmayan, ama utanmaması gerekenden utanan bir nesil…
Utandırması gereken, ahlaksızlık, faziletsizlik, haksızlık, merhametsizlik ve sevgisizlik olması gerekirken günümüzde, bu insani güzelliklerden dolayı utananlar ayıplanıyorlar,eksik ve noksan olarak görülüyorlar. Hatta böyle kimselerin durumu, içine kapanık, pasif, a sosyal, basiretsiz biri gibi algılanıp kişilik bozukluğu olarak gösteriliyor.
Sevgili Müjde'nin yazısında ifade ettiği gibi, kapitalist dünyanın aldatıcı süsüne kaptırdık kendimizi gidiyoruz.Her şeyimizi paraya endeksledik.Bizi bir arada tutacak ne kadar güzel değerler varsa onları sıradanlaştırdık.. İnsana saygı hak getire. Vicdansızlık, merhametsizlik, edepsizlik, riya, kap kaççılık, adam kayırma, diz boyu. Rabbena hep bana demekten, yardımlaşmayı paylaşmayı unuttuk.
Toplum olarak öylesine kanıksadık öylesine kabullendik ki, utanmak, yüzümüzün kızarması şöyle dursun, görmezden anlamazdan geliyoruz çoğu şeyi..
Bedirhan Gökçe'nin bir şiirinde ifade ettiği gibi;
..."Eskiden utanınca yüzü kızarırdı tüm ergenlik kızların
(gençlerin)
Şimdi yüzü kızarınca utanır oldularsa suçu kimde bunların...!
Kuzum degişmeyen neydi eskiyen ne
zaman mıydı değişen yoksa değişmek kirlenmek için bahanemiydi
Biz mi büyüdük ar yıkanmaz mı utançla
Geçmi kaldık yoksa geçmi kaldık
Avuçlarımızdan kayıp giden sabahla"
Utandırması gereken, ahlaksızlık, faziletsizlik, haksızlık, merhametsizlik ve sevgisizlik olması gerekirken günümüzde, bu insani güzelliklerden dolayı utananlar ayıplanıyorlar,eksik ve noksan olarak görülüyorlar. Hatta böyle kimselerin durumu, içine kapanık, pasif, a sosyal, basiretsiz biri gibi algılanıp kişilik bozukluğu olarak gösteriliyor.
Sevgili Müjde'nin yazısında ifade ettiği gibi, kapitalist dünyanın aldatıcı süsüne kaptırdık kendimizi gidiyoruz.Her şeyimizi paraya endeksledik.Bizi bir arada tutacak ne kadar güzel değerler varsa onları sıradanlaştırdık.. İnsana saygı hak getire. Vicdansızlık, merhametsizlik, edepsizlik, riya, kap kaççılık, adam kayırma, diz boyu. Rabbena hep bana demekten, yardımlaşmayı paylaşmayı unuttuk.
Toplum olarak öylesine kanıksadık öylesine kabullendik ki, utanmak, yüzümüzün kızarması şöyle dursun, görmezden anlamazdan geliyoruz çoğu şeyi..
Bedirhan Gökçe'nin bir şiirinde ifade ettiği gibi;
..."Eskiden utanınca yüzü kızarırdı tüm ergenlik kızların
Şimdi yüzü kızarınca utanır oldularsa suçu kimde bunların...!
Kuzum degişmeyen neydi eskiyen ne
zaman mıydı değişen yoksa değişmek kirlenmek için bahanemiydi
Biz mi büyüdük ar yıkanmaz mı utançla
Geçmi kaldık yoksa geçmi kaldık
Avuçlarımızdan kayıp giden sabahla"
Kabul edelim suç hepimizde!..
Hanife Mert