"Yüzünü görmek isteyen cama bakar, özünü görmek isteyen cana bakar" der büyük düşünür, gönül ustası Mevlana.
İnsanlar çeşit çeşittir. Kiminin yüzeyseldir bakışı.
Gördüğü anlıktır, geçicidir. Bu görüş kısa sürelidir, sade ve basittir.
Samimi değildir, kısa sürelidir ilgisi. Sürekliliği, başkasına benzemeye çalışmakta,örnek almakta ve taklit etmekte bulur.
Böyle insanın, varlığı ve yokluğu birdir fark edilmez. O, ne kendisi ne de başkası olur. Kendi hayatı hakkında başkaları etkilidir. Kendi hayatının hakimi olamayan, başkasının hayatına nasıl renk katabilir ki?
Kendi olamayan insanlar sürekli “sorun” olurlar. İnsanı ve insanlığı ilgilendiren basit bir sorunu dahi çözmekten çözmeye çalışmaktan uzaktır. Onları ilgilendiren olayın, insanların, görünen yüzüdür.
Kiminin ise candandır bakışı özündendir. Sıcacıktır, samimidir. Uzun zaman alır. Kendini bilmek, tanımak, anlamak ve öze inmek ister. Orada görmek istediği değil, var olanı bulur... Kendi olur, kendini bulur.Kendini bulan Rabbini bulur.Rabbini bulan huzura erer..
Peki siz hiç 'kendiniz' olabildiniz mi? kendinizi bulabildiniz mi? Ya da insan gerçekten “kendi” olabilir mi? Aradığı kendini bulabilir mi?
İnsanın kendi olması kendini tanımasıyla mümkündür. Mevlana'nın ifadesiyle özünü görmesi ile, özüne inmesiyle gerçekleşir. Bu çok kolay değil elbet. Uzun mücadelenin, araştırmanın bir sonucudur. İnsanın kendini bulması, kendi değerinin farkına varması ile başlar.Özünde barındırdığı cevherin farkına varması onu, neden, nasıl ve niçin sorularının ayırdında buluşturur. Kendine empoze etmeye çalışılan dayatma öğretilerin doğruluğunu sorgulamadan kabul etmez.
Düşünmelidir insan, sorgulamalıdır, araştırmalıdır, sorular sormalı ve cevapları bulmak için her kaynağı incelemelidir.İnsanı sorgulamalı, yaşamı sorgulamalı, yaşadıklarını sorgulamalı. Empati kurabilmeli, objektif bakabilmeli...
Özüne inebilen insan, kendini büyük bir sevgi denizinin içinde bulur. İşte o zaman, insafa ve izana gelir. Hayvanlara, çiçeklere, insanlara,yaradılan her şeye her zaman ve her koşulda sevgiyle,şefkatle yaklaşır. Dedikodu, korku, kaygı, endişe, öz güven eksikliği, öz saygı eksikliği, öfke, huzursuzluk ve diğer tüm olumsuz duygular yerini keyifli bir dinginlik ve huzur haline bırakır.
Yunus Emre;
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsen
Ya nice okumaktır
dörtlüğünde belirttiği gibi, kişinin sadece ilim sahibi olması yeterli değil.Kendini de bilmesi gerekir.Çünkü asıl gerçek kendinde gizlidir, der.
İnsanın kendini bilmesi, kendisi olması, kendini bulması zordur elbet. Lakin zor olan o yolculukta alınan her nefes, her yorgunluk, her güçlük sizi biraz daha “kendiniz olmaya” kendinizi bulmaya doğru taşır.
Gerçekten mutlu olan insanlar kendini bulan, kendi olabilen insanlar değil midir?
Hanife MERT