Büyük
günahların neler olduğu, bazı rivayetlere dayanılarak yapılan içtihatlar
doğrultusunda aşağıdaki gibi belirlenmiştir:
- Haksız yere adam öldürmek
- Zina etmek
- İffetli bir bayana kötülük isnat etmek
- Savaşta, hücum anında cepheden kaçmak
- Sihirbazlık yapmak
- Yetim malını yemek
- Müslüman ana-babaya asi olmak
- Faiz yemek
- Hırsızlık yapmak
- Alkolik olmak, aklı işe yaramaz hale getirmek
- Emredileni yapmamak, yasakları yapmakla aileye karşı istikameti terk
etmek
- Küçük sayılmasına rağmen ısrarla, devamla yapılan her türlü küçük günah
- Şirk
Yukarıdaki sıralamanın sonunda yer alan “şirk”, bir günah
değil, kâfirliğin ta kendisidir.
Günah,
imanlı insanların yaptıkları hatalardır.
Bu
nedenle “şirk”in günahlar arasında sayılması yanlıştır.
Bize
göre “büyük günah”; Rabbimizin Kur`an`da, önüne “büyük” sıfatı eklediği
suçlardır.
Bu
suçlar, tespitlerimize göre şunlardır:
-Haram Ay`da savaşmak.
Bakara;
217:
“Sana Kutsal
Ay`dan; bu ayda savaşmaktan soruyorlar.
De ki: “Onda
(o ayda) savaşmak büyüktür (büyük günahtır), …”
Haram aylar;
Hacc yapılan, Arap geleneğine göre de savaşın yasak olduğu aylardır.
Bu ayeti,
“işaret”, “delâlet” ve “iktiza” anlamlarını dikkate alarak günümüze uyarlarsak
“büyük günah”; uluslar arası eğitimin, öğretimin, bilim alış verişinin ve
ticaretin yollarını güvensiz hâle getirmek ve engellemektir.
-Yetim malı yemek.
Nisa;
2:
“Ve
yetimlerinize mallarını verin. Temizi pise değişmeyin.
Onların
mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin.
Bunu yapmak
kesinlikle büyük bir suçtur.”
Bu ayetin
günümüz şartlarındaki direktiflerinden birisi de;
“Kamu
mallarının talan edilmemesi ve kamu geliri olan verginin kaçırılmaması”dır.
Çünkü
bugün yetimin velisi ve hamisi kamudur.
-Rızık
endişesiyle çocukların öldürülmesi.
İsra;
31:
Ve yoksulluk
kaygısıyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları ve sizi biz rızıklandırırız
(besleriz). Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.
Bu ayet bugüne kadar, Arapların kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeleri ve erkek
çocuklarını putlara kurban etmeleri şeklinde açıklanmıştır.
Halbuki
ne kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi, ne de erkek çocuklarının
putlara kurban edilmesi, ayetin vurguladığı yoksulluk kaygısı ile yapılmış
eylemler değildir.
Bu
ayetin “yoksulluk kaygısı” vurgusu göz önüne alındığında, günümüz için işaret
ettiği “büyük günah” bize göre; yoksulluk bahanesiyle geç dönemde yaptırılan
kürtajlar ve yine yoksulluk bahanesiyle erkek veya kız çocukların, öğretimden
ve eğitimden mahrum bırakılması suretiyle geleceklerinin karartılmasıdır.
-Kişinin
yapmayacağı şeyi “yapacağım” demesi.
Saff;
2 - 3:
Ey inananlar!
Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
Yapmayacağınız
şeyleri söylemeniz Allah katında gazap bakımından büyüdü (büyük bir suç; günah
olarak belirlendi).
Bu ayetteki
direktifler, her ne kadar ayetlerin iniş sebebi olarak gösterilen Uhud
savaşındaki cepheden kaçanları muhatap alır gözükse de, tüm yalan taahhütte
bulunanları; yapmayacağı halde “yapacağım” diyerek kendilerine inanan, güvenen
insanları kandıranları, hayal kırıklığına uğratanları muhatap almaktadır. Bu
tipler, hatırlanacağı üzere Nass suresinde “Neffasati fil ukadi (sözleşmelerine
tükürenler)” olarak nitelenmişti.
-Fevahiş:
“ Fevahiş”, “çirkin iş, yüz kızartıcı söz veya davranış,
olması gereken sınırı aşmak, söz ve cevapta taşkınlık etmek” anlamına gelen
“fahşa” sözcüğünün çoğuludur.
Fuhuş,
“fahşa” ve “fahişe” kelimeleri, Ragıb el-İsfehanî tarafından “el-Müfredat”ta;
“son derece çirkin söz ve fiiller” olarak tanımlanmıştır (Fahşa mad.).
“Gerçeğe ve
normal ölçülere uymayan her şey” demek olan “fahişe” sözcüğü, İbnu`l Cinni`ye
göre cehaletin bir çeşidi olup, “ilim” sözcüğünün zıttıdır (İbn Menzur, Lisan
ul Arab).
Âl-i Imran
suresinin 135. ayetinde “fena iş” olarak nitelenen “fahişe” sözcüğü
Kur`an`da on
üç yerde, çoğulu “fevahiş” sözcüğü ise dört yerde geçmektedir.
“Fahşa”
sözcüğü Kur`an`da birden çok aşırılık için kullanılmıştır:
Nisa
suresinin 19. ayetinde; zinadan kinaye olarak kullanılmıştır. Ama İmam Fahrûddin
er-Râzi`ye göre bu ayette geçen “fahişe” kelimesi, kadının kocasına ve onun
yakınlarına eziyette bulunması anlamına gelir (Mefâtihu`l-Gayb).
Nisa
suresinin 22. ve Bakara suresinin 169. ayetlerinde; şeytanın emrettiği kötü
davranış ve hayâsızlık anlamında kullanılmıştır.
Nisa;
22:
Babalarınızın
evlendiği kadınlarla evlenmeyin; ancak (cahiliye devrinde) geçen geçmiştir.
Şüphesiz o bir hayâsızlıktır (fahişedir), iğrenç bir iştir yol olarak da ne
kadar kötüdür?
Nisa
suresinin 25. ayetinde; evlilikten sonra zina yapmak anlamında kullanılmıştır.
Nisa;
25:
… O halde
fuhuşta bulunmayan, gizli dost edinmeyen namuslu kadınlar olmak üzere
yakınlarının izniyle nikâhlayın ve örfe uygun bir şekilde mehirlerini verin.
Evlendiklerinde fahişe işlerlerse (zina ederlerse) onlara hür kadınlara verilen
cezanın yarısı verilir. …
A`râf
suresinin 80, 81. ve Ankebut suresinin 28. ayetlerinde; Lût Kavmi`nin yaptığı
çirkin fiil (homoseksüellik) anlamında kullanılmıştır.
A`râf; 80,
81:
… Sizden hiç
kimsenin yapmadığı hayâsızlığı (fahişeyi) mı yapıyorsunuz? …Çünkü
siz, kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan
bir kavimsiniz/ halksınız. …
İsra
suresinin 32. ayetinde; zina fiili fahişe olarak nitelenmiştir.
İsra; 32:
Zinaya
yaklaşmayın; çünkü o fahişedir ve ne kötü bir yoldur.
Nur Suresinin
19. ayetinde; insanlar arasında yayılan kötülük ve fuhşiyat anlamında
kullanılmıştır.
Nur;
19:
Şüphesiz
müminler arasında fuhşiyatın yayılmasını sevenler için dünyada rezillik ve
ahirette çok acıklı bir azap vardır. …
Enâm;
151:
De ki onlara:
"Hadi gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını yüzünüze karşı
okuyayım: Hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın. Ana-babaya çok iyi davranın.
Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; biz sizi de onları da
rızıklandırırız. Kötülüklerin görünenine de gizli kalanına da yaklaşmayın.
Allah'ın saygın ve aziz kıldığı cana, bir hakkı savunmak dışında kıymayın.
Allah size bunları önerdi ki, aklınızı işletebilesiniz."
A`râf; 33:
De ki:
"Rabbim, ancak şunları haram kıldı: İğrençlikleri-görünenini, gizli
olanı-günahı, haksız yere saldırmayı, hakkında hiçbir kanıt indirmediği şeyi
Allah'a ortak koşmayı, bir de Allah hakkında bilmediğiniz şeylersöylemeyi."
Şûra;
37:
Onlar,
günahın büyüklerinden ve tüm iğrençliklerinden uzak dururlar. Öfkelendikleri
zamansa, affedenler onlar olur.
Necm;
32
Öyle
kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar.
Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi
en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin
karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi
temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur.
“Fahişe”
sözcüğünün çoğulu olan “fevahiş” sözcüğünün ise, Kur`an`da had cezasını (ağır
ceza) gerektiren hâller için kullanıldığını görüyoruz. Müminler bu suçlardan
uzak durmalı ve kendileri arasında bu ahlaksızlığın yayılmasına fırsat
vermemelidir. Zira düşmanları bu konuda sinsice çalışmaktadırlar:
Lemem:
Kur`an`da
sadece burada ve bir tek kez geçen “ lemem” sözcüğünün aslı olan “lemme”
fiili;
“toplamak,
biriktirmek, bir şeyi ısrarlı ve devamlı olmamak şartıyla yapmak ve düzeltmek”
manasına
gelir.
Meselâ
dağınık saçları düzeltmek “lemme” fiiliyle ifade edilir. Aynı kökten
gelen “ eleme” sözcüğü de;
“az
miktarda, hafif tesir ve bir şeyin yanında az bir zaman durma” demektir.
Dolayısıyla
“lemem” sözcüğü, bir kişinin bir işi yapmamakla birlikte yapacak noktaya kadar
gelmesini, ve yaparsa da az bir şey yapmasını ifade eder.
Konumuz
itibariyle ise, Allah`ın yasakladığını yapmaya yaklaşmak, günah işlere yakın
olmak ama yapmamak veya yapıp hemen geri dönmek manasındadır.
Bu
sözcüğün kapsamına giren davranışlar; “kebair” ve “fevahiş” derecesinde olmayan
ve özellikle de kişinin kendine yönelik işlediği kusurlardır.
Hayatında
bu tip kusurlardan başka kusur işlemeyenleri Rabbimiz;
“güzel
davranıp, güzel düşünenler” olarak nitelemiş ve onlardan övgüyle bahsetmiştir.
Necm
32:
“Öyle kişilerdir ki onlar, günahın
büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler
hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O'dur:
Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler
halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin;
kimin sakındığını en iyi bilen O'dur.”
ayette
Rabbimizin bağışlamasının geniş olduğu vurgulanmaktadır.
Zümer;
53:
De ki: “Ey
kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü aşan kullarım. Allah`ın rahmetinden umut
kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır,
esirgeyendir.”
Nisa;
16-18:
Sizlerden
fuhuş yapanların (eşcinsel ilişkide bulunan erkeklerin), her ikisine eziyet
edin. Eğer tövbe ederler de ıslah olurlarsa artık onlardan vazgeçin. Şüphesiz
Allah, tövbeleri kabul edendir, esirgeyendir.Allah`ın (kabulünü) üzerine aldığı
tövbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tövbe
edenlerinkidir. İşte Allah, böylelerinin tövbelerini kabul eder. Allah,
bilendir, hüküm (hikmet) sahibidir.
Tövbe; ne,
kötülükleri yapıp-edip de, onlardan birine ölüm çatınca: `Ben şimdi gerçekten
tövbe ettim` diyenler, ne de kâfir olarak ölenler için değil. Böyleleri için
acı bir azap hazırlamışızdır.
Nisa;
31:
Size
yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi
`onurlu-üstün` bir makama sokarız.
Nisa;
48:
Gerçekten,
Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun aşağısında olanları ise,
dilediğini bağışlar. Kim Allah`a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günah uydurmuş
olur.
Nisa;
116:
Hiç şüphesiz,
Allah, kendisine şirk koşanları bağışlamaz. Bunun aşağısında kalanları ise,
(onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah`a şirk koşarsa elbette o uzak bir
sapıklıkla sapmıştır.
Âl-i
Imran;133-136:
Rabbinizden
olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın;
o, muttakiler için hazırlanmıştır. Onlar, bollukta da, darlıkta da infak
edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)
geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.
Ve `çirkin
bir hayâsızlık` işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah`ı
hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah`tan başka
günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar, yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile
ısrar etmeyenlerdir.Bunların karşılığı, Rabblerinden bağışlanma ve içinde ebedî
kalacakları, altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Böyle) Yapıp-edenlerin
karşılığı (ödülü) ne güzeldir.
Yüce
Allah kullarına bazen uyarı mahiyetinde belâlar, fitneler verir:
Secde;
20, 21:
Ve fasıklara
(yoldan çıkanlara) gelince, onların varacağı yer, ateş olacaktır. Her çıkmak
istediklerinde oraya yeniden çevrilecekler ve onlara, “yalanlayıp durduğunuz
Ateş`in azabını tadın” denilecektir.
Hiç
kuşkusuz, onlara büyük cezanın astından en yakın cezadan tattıracağız;
belki dönerler?
Rum;
41:
İnsanların
elleriyle kazandıkları yüzünden, yaptıklarının bir kısmını onlara tattırmak
için karada ve denizde fesat (kargaşa) çıktı. Belki dönerler.
Tur;
47:
Evet,
zalimlik edenlere, bundan aşağı bir azap var; ama, onların çoğu bilmez.
Ankebut
;40:
Herbirini
kendi günahı ile yakaladık. Bazılarının üstüne taş yağdıran bir kasırga
gönderdik. Bir kısmını, o korkunç titreşimli ses yakaladı. Onlardan, yere
batırdıklarımız da oldu. Bazılarını da boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi.
Fakat onlar kendi benliklerine zulmediyorlardı.
&n bsp;
Zühruf ; 48:
Onlara
gösterir olduğumuz her ayet-alâmet, kızkardeşi ayet-alâmetten mutlaka daha
büyüktür. Belki dönerler diye onları azapla da yakalamışızdır.
Sonuç olarak, yukarıda verdiğimiz bilgiler ve ayetler ışığı altında Rabbimizin,
“kebair” ve “fevahiş” derecesinde olmayan ve kişinin sadece kendisine zarar
veren kusurlarını bağışlayacağını, ama “kebair” ve “fevahiş” derecesinde olan
ve kişinin büyüklük taslayarak Allah`a rağmen cüretle işlediği suçları
affetmeyeceğini söylemek mümkündür.
Kaynak: İşte
Kur’an (Hakkı Yılmaz)
Kusursuzluk
sadece Allah’a mahsusdur.
En doğrusunu
bilen Allah’tır.