Edebi şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Edebi şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ağustos 2013 Cumartesi

Sözün Özü; Bir yolun varsa gidilecek sona bırakma!

Bir yolun varsa gidilecek sona bırakma,
Bir sözün varsa dilden yüreğe, hiç susma
Görmen gerekiyorsa birini git yanına!
Okşaman gereken bir yürek varsa esirgeme elini.
Hayat çok zalim,
An gelir;
…Elini, gözünü, yolunu, yüreğini alır senden,
O zaman istesende;
Dokunamaz,
Göremez,
Gidemez,
Söyleyemez olursun… ”

Can Yücel
Hayat çok kısa yarın bizi nelerin beklediğini, başımıza nelerin geleceğini bilemiyoruz. İyisi mi biz düşüncelerimizi, duygularımızı, sevgilerimizi, dostluklarımızı vefamızı yad etmeyi  yarına ertelemeyelim.  Kaldı ki yarını görememek, görüp de gidememek, görememek,söyleyememek var.

Sevdiklerinize zaman ayırın; yoksa zaman sizi sevdiklerinizden ayırır...

- William Golding -



1 Mayıs 2013 Çarşamba

ESKİCİ


Eskiden yeterdim kendime
Artardım bile 
Şimdi ne yapsam nafile! ... 
Ve 
Kim demiş ´can eskimez´ diye 
Bu can tedirgin tende 
Can da eskimiş 
Ben de..
 Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun dizelerinde ifade ettiği gibi, insan her ne kadar kabul etmek istemese de gençliğinde verdiği hayatta kalabilme var olma mücadelesi, onu ruhen ve bedenen yıpratmakta. Artık gençlik günleri geride kalmış yorgun, yaşlı ve eskimiş bedeni sona yaklaşmanın verdiği tedirginlikte...  
İnsanın en verimli üretken olduğu  bir dönem vardır. Gençlik, kanının deli aktığı delikanlılık dönemi...Hani derler ya! taşı sıksa suyunu çıkarır, bastığı yerden ses getirir cinsten. Her şeye herkese yetişir. 
 Gün gelir gençliğin elden gittiğini haber verir azaları. Saçlar beyazlar, derileri buruşur. Ruhta ve bedende yorgunluklar baş gösterir.Artık güç kuvvet, anılar, yaşanmışlıklar birer birer rafa kalkar geçmişe eskiler arasına saklanır.Bu habercilerin haberine kulak vermek istemez.Lakin  can da  tıpkı beden gibi, hatıralar gibi tende eskir. Ten kafesine  sığamaz olur. Kendini eskilerde geçmişte mazide aratır hale gelir. 
Maziyi hatırlamak bazen iyi gelir insana. Eskiden yaşadığı tüm güzellikler çiçeklenir yeniden kalbinde.Uzun zamandır  içinden çıkamadığı sorulardan sorunlardan, yoğunluktan olumsuzluklardan kurtulur bir an da olsa...Yüreğe iyi gelen bu küçük mutluluklar için eski olan her şeye bakmak yeterlidir...Kimi zaman gözlerde nemli, yürekte hüzünlü bir hal yaşatsa da, eskiler güzeldir,anlam doludur, hatıra doludur. Gelecek için umut olur eskimiş yüreklere...  

Sevinçleriniz, umutlarınız, hayalleriniz eskidikçe kökleşsin can olsun, candan olsun, can versin sönmüş köhnemiş yüreklere... .


5 Mart 2013 Salı

Yalnızlık!!

Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler. 

Orhan Veli Kanık 

4 Şubat 2013 Pazartesi

Ben En Çok İnsandan Korktum

                                                  
Durup durup bana sorma

Bunu bilmek kolay değil
İnsan doğduk insan ama
İnsan olmak kolay değil 

Ben en çok insandan korktum anne 
En çok insandan
Okudukça tarih kitaplarını
Yüzyıl savaşlarını kardeş kavgalarını
Bir saltanat uğruna kıyılan canları
Ve okudukça bugün
Gazetelerin cinnet sayfalarını
Tanıdıkça her gün biraz daha
İnsan adlı insancıkları
Ve yaşadıkça hala bu çağda
Taş devrinin mağara adamlarını
Ben en çok insandan korktum anne
Ben en çok insandan 

Bir düşün anne bir düşün
Atılan bombaları
Patlayan silahları
Yaşadığımız açlığı acıları savaşları
Bir vuruşta kesilen başları
O keskin kılıçları o cellatları
O katliamları o vahşetleri
Ve ardından yükselen çığlıkları
Bir düşün anne
O kefensiz bebeleri çocukları
Hapishanelerde işkenceleri copları
Bir düşün tankları tüfekleri topları
Ben en çok insandan korktum anne
En çok insandan 

İsyanlarım tarifsiz acılarım sahipsiz
Şerefini şerefsiz ben ne satanlar gördüm
Gördüm ahlar çekeni gördüm boyun bükeni
Bir yandan da her yeri cennet sayanlar gördüm 

Şefkate muhtaç gördüm sevgiye muhtaç
Gözü doymaz gönlü aç ben ne yamyamlar gördüm
Gördüm sevgiye muhtaç gördüm sefkate muhtaç
Gözü doymaz gönlü aç ben ne yamyamlar gördüm 

İnsan değil mi anne
Emeğini ekmeğini çalan insanoğlunun
Suyunu bulandıran
Dostuna çelme takan
Sırtından vuran
Yollara mayınlar döşeyen
Bütün köprüleri yıkan 

İnsan değil mi anne
Kendi ozanına kıyan
Sazını kıran
Şairini sürgüne vuran
Sesini sözünü kesen en haklı olanın 

Ah anne ah
Boşuna günahını almışız hayvanların
Masallarda anlattığın devlerin canavarların
İnlerin cinlerin ejderhaların
Hiçbiri bu kadar korkunç değil be anne
Baksana yaptığına insanların
Ah dili olsa bu gecelerin bu sokakların
Haykırsa katili kim bu masum kurbanların
Ve bir bir indirse maskesini bu sahte kahramanların
Bu yalan yüklü karanlık suratların 

Ah anne
Onlar ki sadece
Adı insan soyadı insan
Gel gör ki çoğu
İnsanlıktan noksan be anne
İnsanlıktan noksan
Dünyada kim var anne
Kendi soyuna bu kadar düşman
Ve bu kadar pişman 

Ben en çok insandan korktum anne
En çok insandan 

Ahmet Selçuk İlkkan

17 Ocak 2013 Perşembe

Gitmek





Bu günlerde herkes gitmek istiyor
Küçük bir sahil kasabasına
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara…
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey…


Herşeyi, herkesi bırakıp gitme istegi.
Öyle “yanına almak istediği üç şey” falan yok.
Bir kendisi
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir..


Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hani kendimizden razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.

Böyle gidiyoruz iste.
Bir yanımız “kalk gidelim”,
öbür yanımız “otur” diyor.
“Otur” diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira…


iş, Güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu…
En kötüsü alışkanlık
Alışkanlıgın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz…
Kuş olup uçmak isterken, agaç olup kök salıyoruz.

Evlenmeler…
Bir çocuk daha doğurmalar…
Borçlara girmeler…
işi büyütmeler…
Bir köpek bile bizi gitmekten alıkoyabiliyor.

Misal ben…
Kapıdaki Rex’i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,

iki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki…
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında

Herkes onu o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
“Sırtında yumurta küfesi olmak” diye bir deyim vardır;
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin
Kendi imalatımız küfeler.
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım.

Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabi yapanlar, ama az
Sadece kaymak tabakası
Hepimiz kaçabilsek…

Bütçe, zaman, keyif… Denk olsa.
Gün içinde mesela…
Küçücük gitmeler yapabilsek.

Ne mümkün
Sabah 9, aksam 18
Sonra başka mecburiyetler
Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
Bu kadar ağır olmamalı.


Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
Ne saçma…
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?

Galiba.
Ben her bahar aşık olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç.
Ama olsun… istemek de güzel.


CAN YÜCEL


Not; Sevgili arkadaşım Nurten Hanıma ithafen...


16 Aralık 2012 Pazar

Yağmur- Annenin Kaderi Kıza Dedikleri




Ne zaman eskiyor sevgiler
Ödenen bedellerin acısı geçince mi?

Yağmur yağıyor, mutfak camındayım
Nasıl üşüdüğümü bilemezsin
Menekşelerim çiçek vermiyor artık anne
Söylediğin gibi hep dibinden su verdim ama
Şimdi telefon açsam sana
Sesini duymakta yetmiyor ki
Hep aynı cümleler. Babamlar nasıl? İlacını aldın mı? 
Nedenini bilmedigim bir aglamak var içimde
Bir yerlere sıgdıramıyorum yüregimi
Bazen dalıp giderdin mutfakta yemek yaparken, 
tahta kaşıkla tencerenin başında öylece
Ne düşünürdün acaba?
Özlemek çok fena anne, anlamak seni daha da...
Omuzlarım agrıyarak uyanıyorum sabahları
Benim kızımın omuzlarımı ovmasına daha çok var
Gittikçe sana mı benziyorum ben?
Ya da 'annenin kaderi kıza' dedikleri dogrumu?
'Baban eskitir herseyi kızım, 'demiştin bir kez,
Anlamamışım meger, eskiyormus annecigim
Omzunu ovacak kalmıyormus meger aynı evin içinde
Şimdi duysan bunları, ne üzülürsün mutsuz mu kızım diye, 
Çoktan kendinden vazgeçmiş bir sesle
Mutsuz degilim de anne, 
yagmura ve mutfagimdaki kedere çare bulamıyorum
Evimi topluyor, toz alıyor, patlıcan kızartıyor, 
televizyon seyrediyor, akşam çalan kapıyı açıyorum
Açtıgımı gören olmuyor
Pişirdigim yeniyor da, güzel olmuş denmiyor
Çay demleniyor demleniyor, demleniyor...
Kederim mutfagımın her yerine yerleşiyor
Ah nasıl eskiyor herşey anne, nasıl eskiyor
Eskilerimi de atmaya kıyamıyorum
Seni çok özlüyorum 

Bana yasakladığın bahçeler sanada mı uzaktı hep
 Gidemeyişine ağladın mı sende
Ne zaman eskiyor sevgiler
Ödenen bedellerin acısı geçince mi?
İşte böyle kalbimde bir acı,
Şarkılar seni söyler ...

İCLAL Aydın

9 Aralık 2012 Pazar

Dün canım Olan...

Dün canım olan
Yarın, düşmanım olmaz benim
Yaşananların hatırı hep saklı kalır,
Hatırları hep sorulur selâmları hep alınır…
Sildiklerim vardır bir de,
Onlar yanlışlarım ve pişmanlıklarımdır
Adları anılmaz, hatırları sorulmaz,
Sadece beddualarımdır
Vicdanla birlikte
Şeref ararım ben sevdiklerimde.
Her zaman doğru değildir elbet seçimlerim
Zaman gelir şerefsizleri de severim
Her yerde gözüm kulağım vardır benim
"Eksik söylemek yalan söylemek değildir” mantığındaki “Çok Dürüstler”?
Beni değil, kendilerini kandırırlar yalnızca
Bilmezden gelişlerim, aptala yatışlarım
Kaybetme korkumdan değil,
Karşımdakilerin yalan söyleme potansiyellerine olan merakımdandır…
İnkâr olmaz benim hayatımda
Yaşananı, “yaşanmamış” saymam
Sayanları da saymam
Kelimelere sığmaz,
Sayfalar sürer beni anlatmak,
Ama ne kadar anlatılırsa anlatılsın
Yaşayan bilir beni, yaşamayan anlamaz
Ağırdır sevmelerim her yürek taşıyamaz,
Büyüktür umutlarım her omuz kaldıramaz.

Nazım Hikmet RAN

Ben Hiç İnsan Kaybetmedim...


Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim,
ya da asla birini severken karşılığını beklemedim...
Dostluğuma değer biçmedim, sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim...
Sevdiysem sonuna kadar gittim, bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim...
Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım...
Ama hata insana mahsustur dedim..
Affettim, af diledim..
Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim..
Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.
Belki de içten içe sinsice güldüler...
Ama asıl unuttukları şuydu...
Ben aldanmadım...
Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar...
Bir insan kaybının ne olduğunu bilemedikleri için...
Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için..
Oysa ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar
CAN YÜCEL

21 Kasım 2012 Çarşamba

Neden Sonra...

Neden sonra farkına varıyorsun 
Etrafındaki korkunç ıssızlığın. 
Yâr olsun,dost olsun,ne arıyorsun, 
adresi belli mi vefasızlığın? 

Aşk,dostluk!.. Hepsi dökülür yapraklar! 
Çıplak bir ağaç durgun suda aksin. 
Yalnızlık dediğin hayatta başlar; 
Kabir boyunca devam etmek için. 
CAHİT  SITKI  TARANCI



16 Kasım 2012 Cuma

GÜZ

Önce yapraklar döküldü minyatürlerinden yalnızlığımın
Kimi gördüysem o akşam, sessiz
O akşam gül vardı avuçlarında

Köklerinden servilerin ırmaklar geldi
Sarı sularında göründü yüzün

Nerede bulurum senin yurdunu
Hangi bağbozumu bekliyor beni

Sapsarı bulutlar, sümbül tarlası
Ruhumuza aşinaydı ellerin

Biliriz ki, her sonbahar bir göğün
O bembeyaz tohumlarıyla gelir
Anlarız ki, gökkuşağı renklerin
Yavaş yavaş tükendiği yerdedir

Bir zamanlar mevsim bizde, bahardı
İçinde sonsuzluk çeşmesi vardı
Önce dua döndü gittiği yerden
Sonra unutuldu tanyerinde köz
Her kıvılcım bir yangında şimdi
Dönüyoruz şimdi o son seferden

insanlar geldi duyulmamış ülkelerden
sonbaharın sabahında durdular
Sevgiye tutunup, sonra ansızın
Bir rüyanın esrarını sordular

Bir kadın gülmeyi unuttuğunda
Saçlarından süzülürmüş acılar
NURULLAH GENÇ

27 Eylül 2012 Perşembe

Artık Ben de Sıkıldım Güçlü Görünmekten..

Artık ben de sıkıldım güçlü görünmekten, 
İçim düğüm düğümken başka düğümleri çözmekten... 
Herkese yetişmekten ama hep kendime geç kalmaktan... 
Eskiden olsa bir şekilde yakasından tutardım hayatın, 
Ama şimdi tutunduğum her hayat elimde kalıyor... 
Ya benim gücüm tükenmiş, ya da hayatın karşıma çıkardığı yürekler çok acımasız... 
Haketmeyenler en konforlu kalplerde sefalarını sürerken, 
Nedense ben hep iyi halden tahliye ediliyorum yüreklerden... 
Nazım Hikmet Ran 

26 Temmuz 2012 Perşembe

Küsmek Nedir Bilir misin?


                     
Küsmek DÜRÜST' LÜKTÜR.
Çocukçadır ve ondan dolayı SAF' TIR..
YALANSIZ' DIR.
Küsmek; SENİ SEVİYORUM' dur...
Vazgeçememektir.
Beni anlatır KÜSMEK.
KIZDIM ama hala buradayımdır, gitmiyorumdur, gidemiyorumdur.
KÜSMEK; nazlanmaktır, yakın bulmaktır, benim için değerlisindir.
KÜSMEK, sevdiğini SÖYLE demektir... Hadi ANLA demektir...
KÜSMEK; umuttur, acabaları bitirmektir, emin olmaktır...

Yani, diyeceğim o ki:
BEN SANA KÜSTÜM !..



Nazım Hikmet

29 Haziran 2012 Cuma

Kaldırımlar 1

                                                 
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; 
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..


Necip Fazıl Kısakürek

28 Nisan 2012 Cumartesi

Farkında Omalı İnsan..


Farkında Olmalı İnsan... 
Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı. 
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen... 
Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını 
Fark Etmeli. 
Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını 
Ve En Sonunda Bir Metre Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını 
Fark Etmeli. 
Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahirete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu 
Fark Etmeli. 
Henüz Bebekken 'Dünya Benim!' Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı 
Olduğunu, Ölürken De Aynı Avuçların 'Her Şeyi Bırakıp Gidiyorum 
İşte!' Dercesine Apaçık Kaldığını 
Fark Etmeli. 
Ve Kefenin Cebinin Bulunmadığını Fark Etmeli. 
Baskın Yeteneğini 
Fark Etmeli Sonra. 
Azraillin Her An Sürpriz Yapabileceğini, 
Nasıl Yaşarsa Öyle Öleceğini 
Fark Etmeli İnsan 
Ve Ölmeden Evvel Ölebilmeli. 
Hayvanların Yolda Kaldırımda Çöplükte 
Ama Kendisinin Güzel Hazırlanmış Mükellef Bir Sofrada Yemek Yediğini 
Fark Etmeli. 
Eşref-İ Mahlukat (Yaratılmışların En Güzeli) Olduğunu 
Fark Etmeli. 
Ve Ona Göre Yaşamalı. 
Gülün Hemen Dibindeki Dikeni, Dikenin Hemen Yanı Başındaki Gülü 
Fark Etmeli. 
Evinde dört Kedi iki Köpek Beslediği Halde 
Çocuk Sahibi Olmaktan Korkmanın Mantıksızlığını 
Fark Etmeli. 
Eşine 'Seni Çok Seviyorum!' Demenin Mutluluk Yolundaki Müthiş Gücünü 
Fark Etmeli. 
Dolabında Asılı yirmibeş Gömleğinin Sadece Üçünü Giydiğini, Ama Arka 
Sokaktaki Komşusunun O Beğenilmeyen Gömleklere Muhtaç Olduğunu 
Fark Etmeli. 
Zenginliğin Ve Bereketin, Sofradayken Önünde Biriken Ekmek 
Kırıntılarını Yemekte Gizlendiğini 
Fark Etmeli. 
Fark Etmeli;
Ömür Dediğin Üç Gündür, 
Dün Geldi Geçti, Yarın Meçhuldür!
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür...
alıntı


11 Nisan 2012 Çarşamba

Gözlerin Gökyüzünde Bir Dolunay

 
Diyelim  ki sessiz gecede poyraz…
 Sis çökmüş o heybetli dağlara;
yurdun da kar altında,
gözlerin gök- yüzünde bir dolunay.

Diyelim ki sınamışsın uzaklığın ihanetini.
Seslere çarpmış sesin,
ama ulaşmamış hiçbir yere nefesin…

Diyelim ki şarabın dökülmüş, suların kesik,
bu hayat seni bir oyuncak sanıyor.

Diyelim ki sana çıldırmak yasak, sana ağlamak
yasak, yarın yasak, düş yasak.
Diyelim ki üşüyorsun kısacık bir ömrün sığınağında;
bir çay bile ısmarlamıyor hayat!

Diyelim ki lekesiz hiçbir şey kalmamış artık;
sis çökmüş güvendiğin dağlara...

Kederli bir süvari ol,
Orda, sen orda!
Bıkma atını mahmuzlamaktan,
bıkma bu puştlar panayırında
berrak nehirler aramaktan…

Yaslı bir kışa rehin düşse de günler,
kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt;
o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın.

Çünkü her insan bir limandır başucunda tekneler;
çünkü herkesin hüznü kocaman, aşkları dalgın…
Kimi kanıyor şahdamarından,
kimi bozgununda yetim dervişan,
kimi aşklarıyla, düşleriyle perişan…

Yamalı yerlerinden kanıyor hayat,
tutunduğun günlerinden soluyor hayat.
Bu yüzden salıver düşlerini kendi uğruna yansın,
salıver düşlerini ateşlere abansın!

Tutunduğun günlerinden solarken hayat,
bıkma atını mahmuzlamaktan;
bıkma sendeki insan için,
derin uçurumlar arşınlamaktan...

Yaslı bir kışa rehin düşse de günler,
bir gün rüzgâr esecektir suların serinliğinden;
bir gün kırlangıçlar geçecektir göğün genişliğinden.

Yaslı bir kışa rehin düşse de günler,
kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt,
o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın;
çünkü senin de bir ütopyan varsa,
i n s a n s ı n…

Yılmaz ODABAŞI

3 Nisan 2012 Salı

Şiir..



En uzak mesafe ne Afrika'dır, ne Çin,
ne Hindistan,ne Seyyareler, ne de
Yıldızlar geceleri ışıldayan.
En uzak mesafe;
... İKİ KAFA ARASINDAKİ MESAFEDİR.
Birbirini anlamayan....
CAN YÜCEL

9 Mart 2012 Cuma

Yazılanı Yaşar Gönül..



Vazgecmek midir kaybetmek, yada tutundugun bir dalin kırılması mı?
Korkmak mıdır veya, yaptıklarından,yapacaklarından, umut ettiklerinden, yarınlarından…
Bekletmektir belki de, söz veripte zamanını ayarlayamadıgın.
Umut olmadan yaşayabilir mi insan_?
Düs kurmadan hayal etmeden…
Hep yarin dersin ya hani, yarinlari beklerken
Dünde kalan yarinlar bile hala umuttur yapamadiklarina
Günün inanci yarinin umududur hayatimizda…
Yürüdügün yol camur, firtinalardasin, ey gönül
Elbet bu camuruda asar bu ömür
Feryadin sarinca dört bir yani, inleyince yerle gök
Sessizligin dahi feryad olup icindeki karanliga yagar
Ah bir aglasan, caglayan irmaklar misali aksa gözün yasi
Aksa da kurtulsan icindeki karanliktan…
Sorgulayinca kendini kaybettigin seylerden, sebepsiz sebepli
O zaman anlarsin zamana kafa tutmakla kaybettigini
Gecerken ömrün yarinlarin umuduyla, ne kadar kafa tutarsan tut zamana,
Bir cizgisi vardir Hayatin asilamayan, yazilani yasar gönül…
alıntı

Yattığım Kaya

Bu akşam o kadar durgun ki sular
Gömül benim gibi kedere diyor.
İçimde maziden kalma duygular
Ağla geri gelmez günlere diyor.

Ey gönül, gidenden ümidini kes!
Kaçan bir hayale benziyor herkes,
Sanki kulağıma gaipten bir ses
Buluşmalar kaldı mahşere diyor.

Enginden engine koşarken rüzgar,
Bende bir yolculuk heyecanı var...
Yattığım kayaya çarpan dalgalar
Çıkıver bir sonsuz sefere diyor.
NECİP FAZIL KISAKÜREK


 

2 Mart 2012 Cuma

Ey Gönül...



Yürekte yaşanmazsa, göz görüneni neylesin,
Gönül hissetmezse, kulak duymuş neylesin,
Kalp sevmedikçe, el dokunmuş neylesin,
Ya Rab nurunla donat ki kalplerimizi,
Gafletin kirleri ve pasları yerlere serilsin…

Körlük gözde kalsın, Sağırlık kulakta,
Dermansızlık dizde kalsın, Sükûnet dudakta,
Lakin yürek sağırlaşmasın,
Körleşmesin, dermansız kalmasın ki,
Seni görsün, Seni duysun, Sana koşsun çatlarcasına,

alıntı

1 Mart 2012 Perşembe

Ben Benden Olgun İnsan isterim..


  

Ben;
Benden olgun insan isterim karşımda!
Benden dürüst,
En ufak dalgada, 
Arkasını dönmeyecek kadar olgun...
Arkamı döndüğümde,
Sırtımdan vurmayacak kadar güvenilir…
Bir o kadar cesaretli olmalı.
Yağmurdan ıslanıp,fırtınadan kaçmamalı.
Ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı.
İşine gelince sevip,
Zoru görünce bırakmamalı!...

CAN YÜCEL

YENİ KİTABIM YOLCULUK ÇIKTI!

Uzun bir aradan sonra merhaba diyerek yeni döneme başlamak istiyorum. Bir süredir bloğumdan ve   değerli blog arkadaşlarımdan uzak kaldım. S...