Eskiden bir
hanın kızı fakir bir delikanlıya âşık olur ve gizli gizli buluşurlar. Bu durumu
fark eden han, delikanlıyı öldürtür. Ölen delikanlıdan hamile kalan kız, bir
kız ve bir oğlan doğurur. Dedikodudan korkan han, çocukları jalmavuza, yani
cadıya öldürtmeyi düşünür. Jalmavuz çocukları gözün görmediği, kulağın duymadığı
bir yere götürüp yemyeşil yüksek bir ağacın başına; kızı doğuya, oğlanı batıya
doğru çevirip bağlar. Çocukların gözyaşlarının ağaca değdiği yer çürümeye
başlar…
Çam ağacının
gövdesinden, Kesip de yaptığım kopuzum. Asi tekenin boynuzundan, Tiyek yaptığım
kopuzum… Orta Asya Türk toplulukları pek çok alanda zengin bir kültürel kimlik
oluşturmuştur. Efsane… ve diğer anlatılar sayesinde de köken bilgilerini
günümüze kadar taşımışlardır. Türkler kullandıkları müzik aletlerinin değişik
sebeplerle meydana geldiğine ve her aletin kendine ait bir tarihi olduğuna
inanmaktadırlar.
Bu manada
Kazakistan’da yaygın olarak kullanılan ve hatırı sayılır bir geçmişe sahip olan
“Dombıra ve Kopuz”un çıkışı ile ilgili bir çok efsaneden söz etmek mümkündür.
Günümüz Kazakistan’ında kullanılan müzik aletleri içinde dombıra ve kopuz,
artık müzik yapımcılarımızın sık kullandığı, dizi müziklerimizin vazgeçilmez
enstrümanları hâlini almıştır. Telli çalgılar arasında önemli bir yere sahip
olan dombıra ile yaylı çalgılar grubuna giren kopuz, en yaygın kullanılan ve
üzerine birçok efsaneler yazılarıdır.
İki Telli
Dombıra Evlerin Duvarlarını Süsler
Kazak
Türkleri arasında dombıra en yaygın, değerli telli çalgılardan sayılmaktadır.
Halk arasında bu çalgıdan atalarının kalbinin sesini, gönül şarkısını
dinledikleri inancı yaygındır. O yüzden Kazakistan’da duvarında dombıra asılı
olmayan ev yoktur. Bu aletin bu kadar yaygın olmasının en başta gelen nedeni
kolay taşınabilir olmasıdır; ikinci nedeni ise yapılışının kolay oluşudur. Bu
çalgı uzun ince saplı olup sap başından gövde ucuna kadar iki tel
gerilmektedir. Gövde oyuk, üzeri ince tabakayla kaplıdır. Dombıra mızrapsız,
parmak uçlarıyla çalınır. Gövdesi Kazak motifleriyle süslenen bu çalgı, bütün
ağaçtan içi boşaltılarak yapılır. Telleri bağırsaktandır. Eski şeklinde kulak
bulunmamakta, maytap yerine aşık kullanılmaktaymış. Müzikçilerin teknikleri
arttıkça telli aletlerin eski şekli korunarak gelişmeye başlamış.
Ağacın
İçindeki İki İp ve Hüzün Nağmeleri
Dombıranın
çıkışıyla ilgili yaygın olan efsane hüzünlü bir hikâyeyi barındırır. Eskiden
bir hanın kızı fakir bir delikanlıya âşık olur ve gizli gizli buluşurlar. Bu
durumu fark eden han, delikanlıyı öldürtür. Ölen delikanlıdan hamile kalan kız,
bir kız ve bir oğlan doğurur. Dedikodudan korkan han, çocukları jalmavuza, yani
cadıya öldürtmeyi düşünür. Jalmavuz çocukları gözün görmediği, kulağın
duymadığı bir yere götürüp yemyeşil yüksek bir ağacın başına; kızı doğuya,
oğlanı batıya doğru çevirip bağlar. Çocukların gözyaşlarının ağaca değdiği yer çürümeye
başlar. İki bebeğin kalp atışı durduğunda bu ağaç da yaşamını durdurur.
Kız ise halk
arasında söylenenlere dayanamayıp ikizlerini aramaya yola çıkar. Gitmediği yer,
çıkmadığı dağ kalmaz. Üzüntüyle günleri geceleri uykusuz geçer; umutla ayları,
ağlamakla yılları geçer.
Sonunda
yorgun, hâlsiz kalan kız dinlenmek için çürümekte olan ağacın altına gelip
uzanır. Uyuyakaldığında onu büyüleyici bir ses uyandırır. İyice dinleyince
sesin ağaçtan geldiğini fark eder. Kız gündüz ikizlerini arar, gece ise bu ağacın
altında hem dinlenir hem de ağaçtan gelen sesle gönlünü avutur. Günün birinde
etrafına bakmak için ağaca tırmanırken onu devirir. Çok geçmeden rüzgâr esince
ağaç tekrar canlanır. Kız onun sırrını araştırınca ağacın tepesinden dibine
kadar oyuk olduğunu görür. Ağacın tepesinde incecik çekilmiş ipi görür. Bu
ipler onun iki çocuğundan kalan iplerdir. Batıdaki ip serbest, doğudaki ip ise
sert çekilerek bağlanmıştır. Ölmüş ikizinin ipleri olduğundan haberi olmayan
kız ağacın bu şekilde bu güzel sesleri verdiğini anlar. Sonra kendisi de ağacı
oyup iki ip bağlayıp çalmaya başlar. Çalınca çok güzel ses çıkarır alet. Kız,
ipin gevşek olanına hüzünlü sesinden dolayı oğluna koyacağı Munlık (hüzün)
ismini, sert çekilmiş ipe de sesinin acı olmasından dolayı kızına koyacağı
Zarlık (aşırı üzüntü, hüzün) ismini verir. Aleti gece gündüz elinden
bırakmayıp, ezgi besteleyip, halk arasında dolaşıp ikizlerini ararmış.
Dombırayı
İki Telli Hâle Getiren Cengizhan’ın Evlat Acısıdır
Dombıranın
oluşumuyla ilgili başka efsane ise şu şekildedir: Cengizhan’ın büyük oğlu
Joşıhan ava çıkar. Yaralı ceylanın peşini kovalarken vefat eder. Oğlundan
habersiz kalan Cengizhan onun öldüğünü sezerek “Kim bana bu acı haberi söylerse
onun boğazına kurşun dökeceğim.” der. Cengizhan’ın sertliğinden korkan
vezirleri haberi vermeye cesaret edemezler. Buna daha çok sinirlenen Cengizhan
tüm kahrını, acısını halktan çıkarmaya başlar ve halka zulmeder. Bu kadar ağır
eziyetin altında kalan halkını bu ıstıraplardan kurtarmak ümidiyle
Kerbuğa-küyşi Hanın huzuruna gelir, bildiklerini gizlemeden anlatmasını ister.
Kerbuğa da bildiklerimi ben değil iki telim anlatsın der; “Aksak Ceylan” küyünü
yazar ve dombırasıyla Cengizhan’a anlatır. Küyde Hanın katılığı, acımasızlığı,
halkın çektiği ağır işkenceler, avcılık hayatı ve Joşıhan’ın ölümü anlatılır.
Bunun hepsini çok iyi anlayan Cengizhan Kerbuğa’nın boğazına kurşun dökülmesini
emreder. Fakat Kerbuğa acı gerçeklerin kendisi değil dombırasının ağzından
çıktığını söyler. Böylece kurşun dombıranın gövdesine dökülür. Sıcak kurşuna
dayanamayan dombıranın birkaç teli kopar, eskiden altı telli olan dombıra
bugünkü iki telli hâlini alır.
Efsaneden
anlaşıldığı gibi müzik dilinin derinliği, ustalığı gerektiren alet çalma
tekniğinin gelişmesi, müzik aletleriyle ilgili efsanelerde önemli bir role
sahiptir.
Türkünün Sözleri
Kara kış köyüme gelende
Lapa lapa kar yere düşende
Dombıramı alırım
Yürek sazımı çalarım
Kaygılarımı hiç söylenmem.
Dombıra sazımı işiten babalar
Lapa lapa kar yere düşende
Dombıramı alırım
Yürek sazımı çalarım
Kaygılarımı hiç söylenmem.
Dombıra sazımı işiten babalar
Manasına kulak veren analar
İşittiğini akıl yorarak,
Yürekleri titreyerek
Göz yaşlarını esirgemezler.
Nogayların derdi sayısız, her gününde
İşittiğini akıl yorarak,
Yürekleri titreyerek
Göz yaşlarını esirgemezler.
Nogayların derdi sayısız, her gününde
Yiğitlerin uyumadığı günlerde
Yüreklerini cesaretlendiren
Savaşlarda güç veren
Görüp geçirmiş dombıra
Yüreklerini cesaretlendiren
Savaşlarda güç veren
Görüp geçirmiş dombıra
Şamanlar
Kopuzu Tedavide Kullanmıştır
Kazaklarda
önemli olan bir başka çalgı ise kobızdır. Kobız, yayla çalınan telli
çalgılardandır. Kobızın büyülü sesini asırlarca Şamanlar, törenlerinde hasta
tedavi etmek, kötü ruhları kovmak gibi amaçlar için kullanmışlardır. Baksı veya
Kam adı verilen bu Asya Türk tedavicileri, tedavi seansı sırasında kutsal
saydıkları müzik aletlerine özel önem verirlerdi. Yayın tellere sürtünmesinden
çıkan sesin, ata ruhu ile bağlantı kurmaya yardımcı olduğuna ve bu sesin iyi
ruhları çağırıp kötü ruhları kovduğuna inanırlardı. Bu nedenle kılkobız
baksılar tarafından kullanılmıştır.
Dede
Korkut’un Sazı Kopuz
Kopuz, Dede
Korkut’un sazıdır ve yayla çalınır. Baş kısımdaki tellerin bağlandığı ses
burgularından birisi güneşi diğeri ayı temsil eder. Gövdede telleri taşıyan
köprü kısmının altı yeri, üstü de göğü temsil etmektedir.
Geliştirilip
dört telli orkestra kobızına dönüşen “Narkobız” da bunların devamı
niteliğindedir. Kazaklar kılkopuzun Dede Korkut’la bağlantılı olduğuna
inanmaktadırlar. İki telli kılkopuzun telleri at kılındandır. Gövdesinin üstü
açık oyuktur, alt tarafı deriyle kaplıdır. Yüzü genelde düz değildir. O yüzden
telleri yüksek durmaktadır. Diz üzerine konularak çalınır. Kopuzu çalmak için kullanılan
ağaç yay şeklindedir. Kopuz yapmak için kayın, meşe, ıhlamur gibi ağaç türleri
seçilir. Kopuz yapılacak ağaç fidanken özel bakıma alınır ve sadece sonbahar
günlerinde kesilmektedir. Ustalar yılın diğer mevsimlerinde kesilen ağacı ham
görmekte ve kullanmamaktadırlar.
Dede Korkut
Kopuzu Rüyasında Keşfeder
Dede
Korkut’un kopuzu nasıl icat ettiği ile ilgili efsane günümüze kadar
korunmuştur. Bu efsaneye göre; Korkut küçüklüğünden kavrama yetisi yüksek ve
hafızası kuvvetli bir çocuk olarak büyür. O dönemde kullanılan müzik aletlerin
hepsini çalabilecek seviyeye gelir. Fakat bununla yetinmeyen Korkut kendi
elleriyle, insan ve hayvanların tabiat olaylarının, kâinattaki varlıkların
sesini çıkarabilen bir müzik aleti yapmak istemiş. Aleti nasıl yapacağını çok
düşünmüş, kesip getirdiği bir çam ağacının gövdesine tasarladığı şekli vermeye
çalışmış. Fakat bundan sonra ne yapacağını bilemeyip çok zorlanmış. Günler hep
böyle çam ağacına şekil vermekle ve nasıl bir alet yapacağını düşünmekle
geçmiş. Bir gün artık iyice yorulan Korkut otururken bir anlık uykuya dalmış. Rüyasında
bir melek ona: “Ey, Korkut! Yapmakta olduğun kopuz altı yaşındaki erkek devenin
kemiği kadar olmuş. Fakat onun deve derisinden gövdesi, erkek keçinin
boynuzundan oyularak yapılmış tiyeği (teli yüksek tutmak için altına konulan
köprü), beş yaşındaki aygırın kuyruk kıllarından örülmüş işegi (bağırsak)
eksiktir. Bunları sağlarsan, aletin kuş gibi ötmeye dünden hazırmış.” diyerek
kopuzu nasıl tamamlayacağı hakkında bilgi verir. Korkut uyanır uyanmaz meleğin
anlattıklarının hepsini yapmış.
“Çam
ağacının gövdesinden,
Kesip de
yaptığım kopuzum.
Üyenkinin
gövdesinden,
Oyarak
yaptığım kopuzum.
Jelmaya’nın
derisinden,
Şanak
yaptığım kopuzum.
Asi tekenin
boynuzundan,
Tiyek
yaptığım kopuzum.
Beş
yaşındaki aygırın kuyruğundan,
İşek
yaptığım kopuzum.
Kulaklarını
ayarlayayım,
Olmazsa bu
dediklerim.
Tekrar yere
vurup seni parçalayacağım!” diyerek kopuzu eline almış, kendi elleriyle yaptığı
bu müzik aletinin tellerinden güzel nağmeler dökülmeye başlamış. Uçan kuş,
koşan hayvan, esen rüzgâr, bütün tabiat hareketlerini durdurmuş, kopuzun sesine
kulak vermişler.
Bibigül OSPANALİYEVA
Hanife'ciğim bu ne kadar acıklı bir öyküymüş ama:(((adam kızını evlendireceğine!!!:(( zengin-fakir ayrımı her daim var bebeklere çok üzüldüm:(((cadı bile olsa insan kıyamaz diyeceğim ama cadı tabii normal biri değil!!!eline sağlık canım...ilginç şeyler paylaşmışsın...
YanıtlaSilsevgilerimle, çok öpüyoruz:)
Kalemin daim olsun...
YanıtlaSilMüjdeciğim bu bir efsane. Dombra ve kopuzun ortaya çıkış şeklini anlatan bir efsane.. Dombra ve topuz bağlamaya benzeyen bir çalgı. Ayrıca dombra türküsü ile video da çok gğzel hazırlanmış. Bazen milli duygularım tavan yapar benzer videolar izleyerek atalarımın yaptıkları ile gurur duyarım. Şükrederim.
YanıtlaSilDombranın efsanesini ve güzel videoyu da sizlerle paylaşmak istedim.
Canım yorum içi teşekkürler..
Teşekkür ediyorum Hüseyin Hocam, sizin de okuyan gözlerinize sağlık..
YanıtlaSilsaygılar,
Sayende çok değişik hikayeler öğrendim.
YanıtlaSilÇok ilginç geldi. Gerçekten ne acıklı öyküler bunlar.
Sağol canım.
Teşekkür ediyorum canım, sen de sağol.. Ben de dombra türküsünü tesadüf duymuştum. Bir araştırayım bakayım neyin nesi imiş, sonuçta böyle güzel efsane ile karşılaştım sizlerle paylaşmak istedim. Beğenmene sevindim canım..
YanıtlaSilAğladım sabah sabah..Gözlerim değil gönlüm ağladı.. Çok hüzünlüydü çok Munlık çok Zarlık:((
YanıtlaSilBidaha okudum bidaha hüzünlendim şimdi:((
YanıtlaSilÇok hüzünlü bir efsane öyle değil mi? Vuslat. Okuyan gözlerine sağlık, teşekkür ediyorum canım sağ ol..
YanıtlaSilSevgiyle kal..
Merhabalar,
YanıtlaSilDombra ve kopuz ile ilgili verdiğiniz ayrıntılı bilgiler için çok teşekkür ederim. Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
Selam ve dualarımla. Mevlid kandiliniz kutlu ve mübarek olsun.
Bu kadar guzel bir turku dinlemek ve huzunlu ama cok guzel efsaneleri okumak..cok cok mutlu etti..Tesekkur ediyorum guzel paylasiminiz icin..sevgiler:)
YanıtlaSilBen teşekkür ediyorum Recep Bey, zaman ayırıp okuduğunuz için, gözlerinize sağlık..
YanıtlaSilSizin de mevlüd kandiliniz kutlu olsun..
selam ve saygılarımla.
Dostbahçesindenlezzetler ben teşekkür ediyorum. Okuyan gözlerinize sağlık.. sevgilerimle.
YanıtlaSilHanifeciğim, öyküler efsane olur ama içlerinde gerçeği mutlaka barındırırlar, ne kadar değişerek gelirse gelsin.Ben böyle inanıyorum.
YanıtlaSilBu türkü Cengizhan filminin müzikleri arasında boşuna yer almadı, o kadar güzel ve etkileyici ki.Belki izledin, kurt kapanının anlatıldığı sahnenin müziği bu türkü.
İzin verirsen buraya linkini kopyalayacağım.İzlemediysen mutlaka izlemeni öneriyorum.
http://www.youtube.com/watch?v=aKyzYFkkvLg
Teşekkürler bizlerle paylaştığın için.Sevgilerimle.
Elbette gerçekleri yansıtmaları efsane olmalarının bir sonucu..
YanıtlaSilCengizhan filmini izlemedim. Ama verdiğin linki izledim. Geçmişimiz hakkında bilmediğimiz öyle çok şey var ki.. Araştırmıyoruz, okumuyoruz. Kulaktan duyduğumuz şeylere inanı veriyoruz. Çok teşekkür ediyorum ahestebeste
sevgilerimi gönderiyorum..