16 Mayıs 2013 Perşembe

Regaip Kandiliniz Kutlu Olsun.


Allah (c.c) katında zamanların değerleri birbirine eşittir. Ancak öyle zamanlar vardır ki o zamanlarda öyle hadiseler olur ki, o vakte diğer zaman dilimlerinden daha üstün bir değer kazandırır.Receb-i şerîfin ilk Cuma gecesine isabet eden Regâib Gecesi'de bu müstesna zamanlardan biridir. Cuma geceleri böyle kıymetli vakitlerden biridir.
Regaib Gecesi gibi iki kıymetli gecede bir araya gelince, bu gece daha da bir kıymetli oluyor. Bu gece, yalvarış ve yakarışların Yüce Mevla'ya sunulduğu ve O'nun rahmetinden af istenildiği umut, huzur ve müjde gecesidir.

Allah Teala'nın kullarına lütfunun çokluğu, kereminin bolluğu ve pek çok günahkarı bağışlaması sebebiyle bu geceye Regaib Gecesi" adı verilmiştir.Bu gecenin bu değeri nereden kazandığı hususunda değişik rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan biri; Hz.Amine validemizin böyle bir gecede Resulullah (s.a.v)'e hamile olduğunu anladığıdır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Regaib gecesinin içinde bulunduğu Recep ayında çok dua eder, namaz kılar, oruç tutar, iyiliklerin her çeşidini yapar, sadaka vermeye özen gösterirdi.
Resulullah (s.a.v)'in Receb'in ilk perşembe gününü oruçla geçirdiği ve cuma gecesinde, bu kandil gecesine mahsus olmak üzere on iki rekât namaz kıldığı kabul edilir. Regâib gecelerinde dua etmek, tevbe ve istiğfarda bulunmak, bu geceyi kutsal kabul etmek suretiyle çeşitli ibâdetlerle geçirmek, genel olarak alimler arasında kabul görmüştür.
İdrak ettiğimiz mübarek Regaib Kandili vesilesiyle, ruhumuzu karartan kötü duygu ve düşünceleri kalplerimizden atalım. İbadetin zevkinden bizi mahrum eden nefsin kötü arzularını frenleyelim. Gönül dünyamızı bulandıran haset, kin, düşmanlık gibi kötü duygulardan temizleyelim.
Ey Rabbimiz! Senden; Senin sevmeni, Senin sevdiklerinin sevgisini ve bizi Senin sevgine ulaştıracak amellerin sevgisini dileriz. Senden tertemiz bir hayat, dosdoğru bir ölüm, rezil etmeyen ve ayıpların sayılıp dökülmediği bir dönüş istiyoruz
Ey Rabbimiz! Senden hidayet, takva, afiyet ve gönül zenginliği istiyoruz. Bize talihsiz ve nankör olmayan, şirkten arınmış, tertemiz kalpler lutfeyle .
Ey rabbimiz ; Aşk ile yanmayanlar öleceğin sanmayanlar sözlerini dile getiren kulların arasında yüreğimi ve yüreklerimizi dualarla süslemeni ümit ediyoruz... Ölümün bakiliği gökyüzüne ulaştığı an ki! O an Sen hep varolacaksın, Af kapında dizilirken sonsuz merhametinden bizleri de gül kokularıyla sevindir...
Ey Rabbimiz, Vatanımıza göz diken onu bölmeye parçalamaya çalışan iç ve dış düşmanlara, bu mübarek gecenin hürmetine fırsat verme, onları islah eyle, islah olmayacaksa Kahhar ismi şerifin hürmetine kahreyle. Haince saldırıya uğrayan Reyhanlı ilçemizde hayatını kaybedenlere rahmet,hastalara acil şifalar nasib eyle. Sen Milletimizi koru Rabbim.
Allah’ım sen affedicisin, affı seversin, beni affeyle. 

(Allahümme inneke afüvvün kerîmün, tuhibbül afve fa’fü anni) Tirmizî, Daavât 84.

Bu vesileyle Regaip Kandilimizin Ülkemiz ve tüm islam alemine huzur, mutluluk, barış ve hayırlara vesile olmasını diliyorum. 

14 Mayıs 2013 Salı

VATANIMIZA, BAYRAĞIMIZA, TOPRAĞIMIZA SAHİP ÇIKMA VAKTİ!!! BU GÖREV HEPİMİZİN BOYNUNUN BORCU.


Söz konusu olan Vatandır. Bu kutsal dava için mücadele, resmi makam ve üniformaya sığınarak artık el altından yapılamaz .Böyle gizlililik hareketleri için artık zaman geçmiştir. Ulu orta harekete geçmek ve millet adına yüksek sesle bağırmak ve bütün milletin bu çığlığa katılmasını sağlamak gerekir.

 Mustafa Kemal Atatürk

“Sahipsiz Vatanın Batması Haktır, Sen sahip çıkarsan Bu Vatan Batmayacaktır"
Mehmet Akif Ersoy

1 Mayıs 2013 Çarşamba

ESKİCİ


Eskiden yeterdim kendime
Artardım bile 
Şimdi ne yapsam nafile! ... 
Ve 
Kim demiş ´can eskimez´ diye 
Bu can tedirgin tende 
Can da eskimiş 
Ben de..
 Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun dizelerinde ifade ettiği gibi, insan her ne kadar kabul etmek istemese de gençliğinde verdiği hayatta kalabilme var olma mücadelesi, onu ruhen ve bedenen yıpratmakta. Artık gençlik günleri geride kalmış yorgun, yaşlı ve eskimiş bedeni sona yaklaşmanın verdiği tedirginlikte...  
İnsanın en verimli üretken olduğu  bir dönem vardır. Gençlik, kanının deli aktığı delikanlılık dönemi...Hani derler ya! taşı sıksa suyunu çıkarır, bastığı yerden ses getirir cinsten. Her şeye herkese yetişir. 
 Gün gelir gençliğin elden gittiğini haber verir azaları. Saçlar beyazlar, derileri buruşur. Ruhta ve bedende yorgunluklar baş gösterir.Artık güç kuvvet, anılar, yaşanmışlıklar birer birer rafa kalkar geçmişe eskiler arasına saklanır.Bu habercilerin haberine kulak vermek istemez.Lakin  can da  tıpkı beden gibi, hatıralar gibi tende eskir. Ten kafesine  sığamaz olur. Kendini eskilerde geçmişte mazide aratır hale gelir. 
Maziyi hatırlamak bazen iyi gelir insana. Eskiden yaşadığı tüm güzellikler çiçeklenir yeniden kalbinde.Uzun zamandır  içinden çıkamadığı sorulardan sorunlardan, yoğunluktan olumsuzluklardan kurtulur bir an da olsa...Yüreğe iyi gelen bu küçük mutluluklar için eski olan her şeye bakmak yeterlidir...Kimi zaman gözlerde nemli, yürekte hüzünlü bir hal yaşatsa da, eskiler güzeldir,anlam doludur, hatıra doludur. Gelecek için umut olur eskimiş yüreklere...  

Sevinçleriniz, umutlarınız, hayalleriniz eskidikçe kökleşsin can olsun, candan olsun, can versin sönmüş köhnemiş yüreklere... .


1 MAYIS AMELE ( İŞÇİ VE EMEKÇİ) BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

Dünya işçilerinin dayanışma günü olarak bilenen "1 Mayıs İşçi Bayramı", işçilerin 8 saatlik iş günü ve düşük ücretlerin protestosu sonucu yaşanan olayların bir gelişimi olarak ortaya çıkmıştır. 19. yüzyıl İngiltere'sinde Sanayi Devrimi ile birlikte binlerce küçük atölyenin kapatılarak modern sanayiye doğru geçişin yaşanmasına rağmen çalışma şartlarında olumlu bir gelişmenin olmaması, işçilerin seslerini yükseltmesine yol açtı. Çalışma şartlarının düzeltilmesi için mücadele eden işçiler, 1886 yılında genel greve gitti. Kanlı çatışmalar ile biten greve rağmen Avrupa'da işçiler, '8 Saatlik İş günü kavgasını sürdürürken, işçi eylemleri Amerika'da da yaşanmaya başladı. 1874 yılında 4 eyalette birden ücretlerin düşürülmesi kararına işçiler direndi. İşçilerin direnişi kanlı biçimde kırılırken, 10 işçi lideri asıldı, 14'ü zindanlara atıldı. İŞÇİ SINIFI ÖRGÜTLENDİ 1877 yılında ise bütün baskılara rağmen 8 saatlik işgünü isteyen ve ücretlerinin düşürülmesini protesto eden işçiler, eylemlerini sürdürdü. Çıkan olaylar sonunda yakalanan Parsons, Spies, Fischer ve Engel isimli dört işçi lideri idam edildi. 1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMININ İLANI Yaşanan tüm bu olaylardan sonra 1888 yılı Aralık ayında toplanan ABD İşçi Federasyonu, 8 saatlik iş günü elde edilinceye kadar sürdü. Yine aynı aylarda Fransız ve Belçika İşçi Sendikaları Konfederasyonları 8 saatlik iş günü için savaşım kararı aldı. 14-21 Temmuz 1889'da Paris Kongresi ile kuruluşu gerçekleştirilen II. Enternasyonal, 1 Mayıs'ı işçi sınıfının uluslararası birlik ve dayanışma günü ilan etti. 
FRANSA'DA  1 MAYIS ÜSTÜNE İLK KAN;

Fransa’da 1 Mayıs üstüne ilk “kan” , zamanımızdan 118 yıl önce küçük sanayi kenti Fourmies’de damladı. 
Bölgede çok eski zamanlardan kalma bir 1 Mayıs geleneği vardı ve genç nişanlıların yüzyıllardan beri birbirlerine "çiçekli akdiken dalı" verdikleri bu özel gün, 1889 yılından öteye “işçi bayramı” olarak kutlanıyordu. 
Ama tatil değil iş günüydü ve on üç, on dört yaşındaki çocuklar da “deneyimli” işçi sayılıyorlar, tekstil atölyelerinde her gün on iki saat bir lokma ekmek parası karşılığında çalıştırılıyorlardı.
Yaşlı genç Fourmies işçileri, bayram günü “sekiz saatlik” mesai istemiyle grev yapmaya karar verdiler. 1891 yılı 1 Mayıs sabahı, grevciler, sokaklarda “bize 8 saat, 8 saat gerek” sloganını açık saçık bir Fransız şarkısının bestesine uydurarak neşeyle dolaştılar. 
Dokuma atölyelerinin önünde jandarmayla hafif bir dalaş yaşandı ve birkaç işçi tutuklandı. Öğleden sonra grevciler, tutuklanan yoldaşlarını kurtarmak üzere hapsedildikleri belediye binasının önünde toplandılar. 
İtiş kakış sırasında, jandarmaya takviye gelen askerlerin yavaş yavaş gerilediğini gören bir piyade subayı, grevcilerin üstüne “Ateş!” emrini verdi.
9 kişi öldü, 33 kişi yaralandı. Aralarında, otuz yaşını aşkın sadece bir işçi vardı. Diğerleri, dokuma atölyelerinde çalışan işçi çocuklardı… 
Ölülerden biri, Maria Blondeau adlı bir genç kız, ellerinin arasında kanlı bir “akdiken” dalı tutuyordu. Nişanlısı, henüz o sabah vermişti kendisine sevgililerin simgesi bu çiçekli dalı. 
Fourmies kentinde yaşanan dram, ordu ve hükümetin şiddetle eleştirilmesine yol açtı ve 8 Kasım 1891 seçimlerinde, Karl Marx’ın damadı Paul Lafargue’ı tarihin ilk “sosyalist” milletvekili olarak meclise taşıdı! 
8 saatlik mesai için 17 yıl daha beklemek gerekti ve Fransız işçileri bu hakkı ancak 1918’den sonra kazandı.
1 Mayıs’ların “akdiken” çiçeklemesi ise “un brin de muguet”, bir sap müge, geleneğiyle sürdürülüyor. Mayısın birinci günü insanlar, tüm Fransa ve özellikle Paris sokaklarında, yakınlarına mutlaka ve çoğu kez yabancılara da birer sap müge çiçeği armağan ederler. 
TÜRKİYE’DE 1 MAYIS; 
1890 yılından sonra 1 Mayıs, bütün ülkelerde uluslararası işçi bayramı olarak kutlanmaya başlandı. Birçok ülkede 1 Mayıs, tatil günü olarak kabul edildi. 1919 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) kuruluş kongresinde 8 saatlik işgünü karara bağlandı. İşçilerin işgünü savaşı kanlı fakat büyük bir mücadelenin sonunda zaferle sonuçlanmış oldu. TÜRKİYE'DE AMELE BAYRAMI Dünya'da yaşanan tüm bu olaylardan sonra Türkiye'de 1 Mayıs ilk olarak 'Amele Bayramı' adıyla 1921 yılında kutlandı. İstanbul'un işgal edildiği yıllarda kutlanan 1 Mayıs, 1923 İktisat Kongresi'nde "1 Mayıs Amele Bayramı" adıyla yasalaştı. 1 Mayıs 'Amele Bayramı' olarak kabul edilmesine rağmen 1925 yılındaki kutlamalarda dağıtılan bir bildiri gerekçe gösterilerek yasaklandı ve gösteriyi düzenlenler tutuklanmaya başladı. 1935 yılına gelindiğinde "1 Mayıs Amele Bayramı" ismi "Bahar Bayramı" olarak değiştirilerek genel tatil ilan edildi. 2008 Nisan'ında ise "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanması kabul edilmiştir. 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiştir.
Ancak 21. yüzyıl Türkiye’sinde bile hala yüz binlerce çocuk, 19. yüzyıl Avrupa’sının koşullarında çalıştırılıyor. Özelleştirilen limanlarda birbiri ardından ölümcül kazaya uğrayan işçilerin çalıştırıldığı insanlık dışı koşullar, 1885’te ABD’de, 1889’da İngiltere’de greve başlayan “docker”lardan farklı değil. Umarım 1 Mayıslar işçinin emeğinin karşılığını aldığı, gerçek bir bayram havasında kansız ve şiddetsiz kutlanır, bu durum ise insanlığın gerilemesine değil, ilerlemesine yol açar. 
Bu vesileyle 1 Mayıs (AMELE) İşçi ve Emekçi bayramınız   ve benim doğum günüm kutlu olsun...

7 Nisan 2013 Pazar

ÖLÜRÜM TÜRKİYEM!!


                                                        
                                       

Baş koymuşum Türkiyemin yoluna 
Düzlüğüne yokuşuna ölürüm 
Asırlardır kır atımı suladım 
Irmağının akışına ölürüm 

Sevdalıyım yangın yeri bu sinem 
Doksan yıldır çile çekmiş hep ninem 
Pınarlardan su doldurur Eminem 
Mavi boncuk takışına ölürüm 

Düğünüm, derneğim, halayım, barım, 
Toprağım, ekmeğim, namusum, arım 
Kilimlerde çizgi çizgi efkarım, 
Heybelerin nakışına ölürüm 


Dilaver Cebeci

BAYRAĞIM

Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, 
Kız kardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü! 
Işık ışık, dalga dalga bayrağım, 
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. 

Sana benim gözümle bakmayanın 
mezarını kazacağım. 
Seni selamlamadan uçan kuşun 
yuvasını bozacağım. 

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... 
Gölgende bana da, bana da yer ver ! 
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar. 
Yurda ay yıldızın ışığı yeter. 

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün. 
Kızıllığında ısındık, 
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün. 
Gölgene sığındık. 

Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan; 
Barışın güvercini, savaşın kartalı... 
Yüksek yerlerde açan çiçeğim; 
Senin altında doğdum, 
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen !
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim !
ARİF NİHAT ASYA

29 Mart 2013 Cuma

Hayme Ana (Devlet Ana) 'nın Asırlık Öğütleri Bu Gün Bile yol Gösteriyor...


Osman Gazi'nin Babaannesi Hayme Hatun'un oğluna öğütleri asırlardır devlet adamlarına yol gösteriyor. İşte Osmanlı Devleti'nin temellerini atan Hayme Ana'nın öğütleri... 
Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin babaannesi Hayme Ana'nın, oğlu Ertuğrul Gazi'ye yönelik ''adaletli, erdemli, sabırlı ve yoksullara karşı cömert olmasını'' yönündeki öğüdü, asırlardır devlet adamlarına yol gösteriyor.
Oğuzlar'ın Bozok kolunun Kayı Boyu'na mensup bir Türkmen kızı olan Hayme Ana, 1200'lü yıllarda Gündüz Alp ile evlenerek sadece bir ailenin değil, 6 asır hüküm sürecek bir devletin temellerini attı.....
Hayme Ana, eşi Gündüz Alp'in göç sırasında Fırat Nehri'ni geçerken boğularak ölmesi üzerine 1250'li yıllarda aşiret reisliğini ele alıp, dağılma noktasına gelen Kayı Boyu'nu toparladı. Kayı Boyu'nu Aşağı Sakarya Vadisi'ne, Ankara'nın batısındaki Karacadağ bölgesine yerleştirdi. Ankara'nın Haymana ilçesinin bu dönemdeki yerleşmeden kaynaklandığı biliniyor.
Kayı Boyu'nu daha sonra Kütahya'nın Domaniç ilçesindeki Çarşamba köyüne getiren Hayme Ana, oğlu Ertuğrul Gazi ile torunu Osman Gazi'yi yetiştirerek Osmanlı Devleti'nin kuruluşuna vesile oldu ve bundan dolayı ''Devlet Ana'' olarak anılmaya başladı.
Hayme Ana ve Gündüz Alp'in, Sungur Tekin, Gündoğdu, Ertuğrul ve Dündar adlarında 4 oğlu vardı. 13'üncü yüzyıl ortalarına doğru delikanlılık çağına gelen Ertuğrul Gazi, annesinden aşiret reisliğini devraldı ve bundan sonra aşiret daha da güçlendi. Selçuklular ile birlikte öncü kuvvet olarak savaşlara katıldılar. Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubad'ın İznik İmparatorluğu üzerine 1270'te yaptığı sefere katılan Ertuğrul Gazi'ye, Söğüt ve Domaniç bölgesi yurtluk olarak verildi. Bundan sonra aşiret, Domaniç'i yazlak, Söğüt'ü kışlak olarak kullandı.
Hayme Ana'nın, 1280'li yıllarda eylül ayının ilk günlerinde kışlağa dönüş sırasında öldüğüne, Ertuğrul Gazi'nin ise annesini Çarşamba köyünde her yıl çadır kurduğu bir tepenin üzerinde defnettirdiğine inanılıyor.

AŞİRETİ EMANET ETTİĞİ OĞLUNA ÖĞÜDÜ 
Hayme Ana, Kayı Boyu ile birlikte hayatını sürdürürken evlat ve torunlarının fazilet ve dirayet sahibi olması için onları ''Devlet Ana'' anlayışıyla yetiştirdi.
Osmanlı Devleti'nin kurucusu Ertuğrul Gazi, annesi Hayme Ana'dan 13'üncü yüzyılın ortalarında bir beyliği değil, aynı zamanda asırlara hükmedecek devlet anlayışını da teslim aldı. Hayme Ana'nın, oğluna nitelikli devlet adamı olma ve milletini hakkaniyetle yönetmenin ip uçlarını verdiği şu öğüdü, asırlardır unutulmuyor:
''Oğul... Anayurttan ayrılalı yıllar geçti. Deli rüzgarlar önünde oradan oraya savrulduk. Beylik otağını kurduğumuz şu yaylalar, artık son durağımız, son konağımız olsun. Oğuz'un yurtlarına diktiğimiz ağaçların kökleri kara yerin derinliklerine, dalları gökyüzünün yüceliklerine uzansın. Ak-boz atlara binip yağı üstüne yel gibi vardıkta Kadir Tanrı gözü pek yiğitlerimizi korusun. Göğsü kaba yerli kara dağlar gibi duran erlerimiz ile kır çiçekleri gibi saf ve temiz, ak yüzlü, ala gözlü kızlarımız kutlu Kayı Boyumuza gürbüz evlatlar versinler. Altın başlı otağlarımız Çarşamba yaylasını bürüsün. Kayı'nın ve diğer bütün boyların oğullarını Ertuğrul'umla bir tutarım. Onların hepsini soyumuz için Hakk'ın kutsal birer emaneti bilirim.
Oğul... Boyundan, soyundan olsun olmasın insanlara adil davran. Adaletten ayrılma ki, insanların birlik ve dirlik kazansın. Yurdunda, obanda herkes gezsin. Ululuk isteyen töreden ayrılmasın. Bu dünya bir oturma yeri değildir. Yapacağın iyi ve doğru işlerle insanların hizmetinde bulunursan güzel övünçler senin olur. Yüreğinden inancı, ağzından duayı, davranışından erdemi hiç eksik etme. Bir de sabırlı ol oğul, ekşi koruk sabırla tatlı üzüm olur. Oğul... Beylik dermekle, ağalık vermek iledir.Sofranı ve keseni yoksullara açık tut.

Hayme Ana eşiyle 800 çadır idare etmiş. Eşi öldükten sonra 400 çadırla geldiği bu topraklarda, en güzel ve en mükemmel şekilde 630 yıl süren bir imparatorluğun tohumlarını atmıştır. Bu topraklar, suyu, havası ve ormanlarıyla şifa dağıtan topraklardır. 
XIII.yüzyılın  ikinci yarısında vefat eden Hayme Ana’nın türbesi Kütahya’nın Domaniç ilçesine bağlı Çarşamba köyündedir. Hayme Ana her yıl eylül ayının ilk haftası pazar günü çeşitli törenlerle yad edilmektedir. 

Hayme Ana sadece bir ana değil, tüm analara örnek bir Türk anasıdır. Ayrıca bir filozof dur, her öğüdü bu gün bile devlet adamlarına ışık tutuyor.Türk tarihinde çok önemli şahsiyetlerden birisi olan Hayme Ana, dünyada yaşayan bütün Türklerin cefakâr, fedakâr anası ve Türk kadınları için en büyük simgedir. O,  Türk kadınının isterse toplumda nasıl bir yer edineceğinin, neler yapabileceğinin de en güzel örneğidir.

Halimiz Ortada

  Dün, uzun süredir görüşemediğim bir arkadaşım aradı beni. Görüşmememizin özel bir nedeni yok. Hayat gailesi işte... Kendimizi öylesine kap...