Dünya hayatının vazgeçilmez nimetlerinden biridir ağaç...
Her insanın, doğumundan ölümüne kadar, hayatının her safhasında ihtiyaç duyduğu, kökünden, yaprağından, kerestesinden, çiçeğinden, dalından, gölgesinden, kokusundan, güzelliğinden faydalandığı ağaçsız bir dünya düşünülemez.

Ya kundaklama eylemleri ile yok edilen ormanlarımız, ya dikkatsizlik sebebi ile yakılan bir sigara sebep olmakta veya yapılan piknik sonucu söndürülmeyen ateş sebep oluyor oksijenimizi yok etmeye, daha acısı da, metropolleşmenin bir sonucu olarak, devasa binalara yataklık ediyor güzelim yeşilimiz yeşilliğimiz…
Yeşil uygarlık demek, huzur demek, sağlık demek, sabır demek, emek demek, sevgi demek... Toprağa dikilen bir fidan sevgiyi, huzuru, sabrı, emeği, özlemi çağrıştırır. Her bir fidan için sarf edilen emek, çaba, sabır, inanç geleceğimiz olan fidanlarımıza, gençlerimize verilmiş emek demektir.
Toplum ağaç dikmeye teşvik edilmeli. Hem bu gün hem de gelecek nesillere mutlu huzurlu sağlıklı bir dünya bırakmak için gerekli...
Bu konuda Hz peygamberimiz (s.a.v) Müslümanları ağaç dikmeye teşvik etmektedir.
“Müslüman bir kişi bir ağaç diker de ondan insan, hayvan veya kuş yerse bu yenen şey kıyamete kadar o kimseye sadakadır.”
“Yarın, öleceğini bilsen bile ağaç dik..."
" Kıyametin koptuğunu görsen bile, elinde yeşil dal varsa dik..."
"Atatürk ün doğayı, ağacı sevmesinin en belirgin örneklerinden birisi ise kuşkusuz Atatürk Orman Çiftliği dir. Atatürk, 1925 yılında kendi aylığından ödeyerek çiftliğin bugünkü yerini satın almıştır. O yıllarda bu topraklar, ortasından demiryolu geçen bataklık ve boş bir araziydi. O, toprağa karşı zafer kazanabileceğini de kanıtlayarak çiftliği burada kurdu. Bugün, Ankaralılar için çiftlik bir dinlenme yeri haline gelmiş, Atatürk ün önderliğinde dikilen ağaçlar büyümüş, gölgesinde insanlar dinlenir olmuştur. O doğadan zevk alan bir insan olarak, yeşilliği ve ormanı daima sevmiştir."
Maalesef bu gün bu güzelim çiftlik, beton yığınına yataklık eder hale getirilmeye çalışılıyor...
"Bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde gelecek kuşaklar serinler"(Çin Atasözü)
Harun Reşit Veziri ile birlikte tebdili kıyafet dolaşırken bahçesinde hurma fidanları diken bir ihtiyar görür. Selam verir ve aralarında şu konuşma geçer:
- Kolay gelsin, ne yapıyorsun böyle?
- Hurma fidanları dikiyorum.
- Peki bu diktiğin hurma fidanları ne zamana kadar büyür ve meyve vermeye başlar?
- Kim bilir belki on, belki yirmi sene sonra yetişir ve meyve vermeye başlar.
- Peki onların meyvelerini görebilecek misin?
- Bu yaşlı halimle belki göremem. Ama bizden öncekilerin diktikleri ağaçların meyvelerini biz yedik. Biz de bizden sonrakilerin istifadeleri için bu hurma fidanlarını dikiyoruz. Bu söz Harun Reşit’in hoşuna gider ve bir kese altın verir… İhtiyar, Allah'a hamd eder ve:
- Diktiğim ağaçlar hemen meyve verdi, der…
Anadolu lisesi 10. Sınıfta okuyan kızım, okulunda öğretmenleri ile görüşerek ağaç dikme kampanyası başlatmak istediğini bildirir. Orman bölge müdürlüğü yetkilileri ve belediye başkanlığı yetkilileri ile görüşerek yer taini ve dikilecek fidanlar tespit edilerek bu güzel hayırlı işe vesile olmuştur.
Kızımın bu güzel davranışı, beni de bu yazıyı yazmaya ve fidan dikmeye teşvik etmiştir...
Sevgi ve muhabbetle