…Şurası muhakkak ki;
insanların din anlayışları değişir ama, din değişmez o tektir. Her ne kadar
İslam dini katı değilse de sınırları bellidir. Ama insanın dinden anladığı
farklıdır, herkesin dini düşüncesi farklıdır.
Şimdi bizim dini düşüncemiz, bilgimiz, dine yakınlığımız
ne sınırdaysa dine bakışımız da o sınıra yakın oluyor. Dine
yakınlığımıza göre ona bakışımız da değişir.
insan bir şeyin dinde olup olmadığını bilir, ancak yapamıyorum ya da yapıyorum gibi bir
durum ortaya çıkar. Ancak kendi dinden anladığını dinin kendisi zanneder, o
şekilde yaşamaya çalışırsa, bu yanlış bir durum…
Bir de özellikle günümüzde din vicdanlara hapsedilmeye
çalışılıyor. İçimiz temiz, kalbimiz gibi benzeri şeyler. Sanırım bu düşüncede olan
insanlar dini içe hapsetmeye
çalışıyorlar. Dinleriyle övünmüyorlar, onun kıymetini bilmiyorlar. Bunun için
de insanların özellikle gençlerin, dine
biraz özendirilmesi, dine susuz
kalmaları gerekiyor. İçinde bulundukları şartların azcık değişmesi gerekiyor.
Dağa çıktığımızda, izci çadırı kurduğumuz yere 2 km
uzakta bir çeşme var, suyumuzu oradan taşıyoruz. Gece saat 12 gibi su almak
için ay ışığında ormanda suya gidiyoruz. Kurtlar uluyor etrafımızda
dolanıyorlar. Biz de tüfek bile yok. Sadece ışığımız ve baltamız var. Suya
vardık, buz gibi su akıyor ve oradan su aldık. Abdest de alalım dedik ve abdest
aldık. O kadar tatlıydı ki; o abdest… Ben sabaha kadar bu abdesti kaybetmemek
için uyumam dedim. Ne demek istediğimi anlıyor musunuz?
Gençlerimiz dinin kıymetini
pek bilmiyor. Hele bir de onu içimize hapsedelim dediler mi! Kabullenmiyorlar dıştan dini bir görüntü.
Necip Fazıl’ın güzel bir söz ü vardır, şiirin hepsini
bilmiyorum ama, “burnunu göstermekten utanırdı süt ninem” diye bir yeri var. Düşünün
onlarda bizim ninelerimiz, onlarda Müslüman.Fransız askerleri bir baş örtülü
bayanın başörtüsünü aldılar diye savaş çıkartmadı mı bu millet, biz de onların torunları değil miyiz?
YAŞAR GEDİKLİ
Hanife Hanım, yazıyı okudum. Lakin bir cümleye takıldım açıkçası. [Necip Fazıl’ın güzel bir sözü vardır, şiirin hepsini bilmiyorum ama, “burnunu göstermekten utanırdı süt ninem” ]. Şimdi burada Necip Fazıl'ın "ninesi" neden burnunun ucunu göstermekten utanıyor acaba? Bunun adına "türban" diyorlar sanırım. Bu konularda detaylı bir bilgim yok ama dikkatimi çekti. Atatürk'ün kılık ve kıyafet anlayışı, çağdaş kılık ve kıyafet anlayışına bu cümle uyuyor mu diye düşündüm bir an...Bugün türban konusunun gündemimizi yoğun biçimde meşgul ettiğini düşünürsek bu yaklaşım doğru mudur? Yoksa çağdaş anlayışa, demokrasi anlayışına uygun olarak hareket edip kimseye türbanı dayatmamak mı gerekiyor?
YanıtlaSilSelam ve saygılar.
Takıldığınız nokta, tam da sohbetin ana fikri. Necip Fazıl'ın destan isimli şiirinden bir bölümdü. Toplumumuzun ahlak konusunda ki yozlaşmasını eleştiren bir şiirdi.
YanıtlaSilSizin çarşafla nasıl bağlantı kurduğunuzu anlamadım. Anadolu'da kırsal yörelerimizde çalıştınız bilirsiniz kadınlar beyaz tülbentle başlarını örterler. Benim babaannem de öye örterdi. Tülbenti ağını ve burnunu kapatacak şekilde örterdi. Bu çarşaf değil. Kaldı ki rahmetli Yaşar Hocam, dini çarşaf, sakal, sarık gibi objeleri takıntı haline getirerek insanların dinden uzaklaşmasını dini yanlış algılamasının yanlılığını savunan biri olduğu daha önceki paylaştığım bir sohbetinde belirtmişti.
Cuma günü paylaştığım sohbetin konusu ise, ,nsanların dini anlamda bilgi edinmeden dini sadece kendi algılamalarının dinmiş gibi kabul edip öyle yaşamanın yanlışlığından bahsediyordu. Ayrıca gençlere d,ni anlatma konusunda ki yanlışlardan bahsediyordu. Sizin anladığınız anlamda bir durum yok.Dinde dayatma yoktur. Herkes özgür iradesi ile dini yaşamaya karar verir.
Saygılar..
Mutlu ve gonlunce bir pazar gunu olsun demeye geldim..sevgiler:)
YanıtlaSilÇok teşekkür ediyorum, dostbahçesindenlezzetler. Bilmukabele..sevgilerimle.
YanıtlaSilAçıklama için teşekkürler.
YanıtlaSilSaygılar.
Rica ederim Hocam, ilginize ben teşekkür ederim..
YanıtlaSilselam ve saygılar..
Hanifecim bencede Hüseyin beye açıklaman gibi. Dine yaklaşımlarımız dinin kendisi değil. İnsanlar kendi anlayışına göre yaşayıp sonrada buna din diyor bazen. Öyle değil. Ayrıca her baş örtüsünde, veya şöyle diyelim her kapanmada türban deniyor . Anadolu nice çeşit örtünmelerle dolu. Hemen laiklikle ve ya dini bilmemekle konu sınırlandırılmamalı..Necip Fazıl büyük üstat. Sevgiler Hanifem..
YanıtlaSilDeğerli yorumun için teşekkür ediyorum vuslatım. Haklısın insanların dinden anladıklarını din gibi göstermeleri öyle yaşamaya çalışmaları tehlikeli bir durum. Dinimizi araştırmalı, öğrenmeli ve neyi emrediyorsa onu yaşamalı diyorum.Sevgilerimi gönderiyorum canım...
YanıtlaSil