Yaşadığımız dünyada insanlığın en çok ihtiyaç duyduğu şeydir sevgi. Zira insanın mayası, ruhunun gıdasıdır. İnsan olduğunu hissettiren, hayatına anlam katan bir duygudur. Sevgi özünde güven, saygı, şefkat, merhamet gibi insanı insan yapan erdemleri barındırır. Böyle olmasına rağmen, yüreklerden sözcüklere inmiştir... Anlam değişikliğine uğramıştır...
Sevgiyi yüreğinde hissedemeyen insanlar, sevginin özünü oluşturan güzelliklerden uzak kalmış demektir. Sevgisiz insanlar yüreklerinde yalnızlık, değersizlik, kin, nefret ve kıskançlık duygularının kıskacında bocalar dururlar. Böyle insanların hata yapma eğilimi yüksektir.
Ruhun gıdasıdır sevgi. Nasıl ki yeterli beslenemeyen, midesini aç bırakan bir insanın vücudunda bir süre sonra biyolojik olarak bir takım hastalıkların oluşması kaçınılmaz ise, ruhu sevgi ile beslenememiş aç bırakılmış bir insanda da ruhen bir takım hastalıkların oluşması kaçınılmazdır.
Böyle bir durumda Dostoyevski'nin "Cehennem insan yüreğindeki sevginin bittiği yerdir”sözünde ifade ettiği sevgisiz insan modeli çıkar ortaya. Böyle insanların çokluğu savaşların ,haksız yere ölümlerin,tacizlerin tecavüzlerin, adaletsizliğin, haksızlığın, açlığın, sefaletin yoğun yaşandığı bir dünyaya ortam hazırlar. Ülkemizde de yaşanan kadın çocuk cinayetlerinin, tacizlerin, tecavüzlerin, hayvanlara yapılan insanlık dışı zulümlerin çirkinliklerin temel sebebi sevgisizlik olsa gerek. İlginçtir ki, sevgisizlik suçunu işleyenlere; "pişman mısın? " diye sorulduğunda, pişman olmadıklarını söylerler. Çünkü bu durumda vicdan, merhamet, hoşgörü, sevgi, saygı duyguları devre dışı kalmıştır. Böyle insanların olduğu yerlerde hayat diğer insanlar için çekilmez bir hal alır. Kendilerini güvende hissedemezler. Kaldı ki, bu insanların ne zaman, nerede, ne yapacakları önceden tespit edilemez.
Sevgisizlikten kaynaklanan olayların önüne geçebilmek için, artık insanlara sevgiyi öğretmek elzem bir ihtiyaç haline gelmiştir. Tıpkı Erich Fromm’un Sevme Sanatı isimli kitabında ifade ettiği gibi, "doktorluğu,mühendisliği,öğretmenliği, marangozluğu öğrendiğimiz bunlara emek ve zaman verdiğimiz gibi sevme sanatını da öğrenebilmemiz gerekmektedir.
Sevgimizi ve onun özünde barındırdığı güzellikleri yaşamalı, göstermeli ve bu yaşantımız başkalarına da referans olmalı. Bu sayede İnsanlığın hak ettiği barış, kardeşlik ve adil bir düzenin hüküm sürdüğü bir dünyada rahat, huzur ve refah içinde yaşayanların çok olduğu bir düzen kurulabilsin...
Muhabbetle
Hanife Mert
Hanife Mert
Hanife'ciğim merhaba, bu yazını çok severim, fotoğrafa bakmaya bile dayanamıyorum oradaki - insan- diyemiyorum iki elli, iki ayağı üstünde duran akıllı canlı türü! bunu nasıl yapabiliyor? Ah be empati denilen bir şey var ama empati insanda olur bunlar insan değil, evet cehennem sevgisiz yüreklerde yaşanır. Emeğine, eline sağlık canım.
YanıtlaSilSevgilerimle.
Merhaba Müjdeciğim, canım yazdıklarımız etki etmese de, bazen yazmak istemiyorum. Bazen de böyle önceki yazdıklarımı biraz değişimle yayınlıyorum. Hani gözüne sokmak deyimi var ya, işte ondan. Gerçekten sevgisizlik insanlığın en büyük düşmanı. Ben de bakamıyorum o resme içim acıyor. İnsanda vicdan merhamet olmayınca böyle oluyor maalesef. Teşekkürler canım, senin de okuyan gözlerine sağlık. Öpüyorum bücürüğü ve seni. Sevgiler...
YanıtlaSilSevgi, merhamet, adalet duygusu, eşitlik anlayışı, demokrasi anlayışı vs...
YanıtlaSilNereden bakılırsa bakılsın bu hasletleri içselleştirememiş toplumlarda, yazdığınız gibi olumsuzlukların yaşanması kaçınılmazdır.
Adaletin olmadığı, hak edene gerekli cezanın verilmediği toplumlarda şiddet, taciz, tecavüz vs. olaylarının önüne geçilemez.
Dolayısıyla şiddet şiddeti doğurur.
Bu durumda insanlar birbirlerine kuşku ile yaklaşmaya , temkinli olmaya başlar.
Lakin, şiddete eğilimi olanların yine de şiddete başvurması engellenemez.
"Sevgi eğitimi verilmeli" sözünüz doğrudur.
Lakin, bunu yapacak olan ailedir.
Bizatihi toplumsal uygulamalardır.
"Bir kerede bir şey olmaz" zihniyetinin olduğu yerde tecavüzlerin, tacizlerin önü alınamaz.
Bir insanın yaşamına son veren bir katlin,
zehir tacirlerinin,
ahlaksızların,
çıkarcıların affedilmeye çalışıldığı yerlerde de adalet kadük kalır.
Misal benim kardeşimin katlini affetmeye çalışan bir anlayış ile yan yana olmam mümkün değildir.
Kısacası konu çok boyutludur.
Yazılsa sayfalar dolusu yoruma neden olacak boyuttadır.
Her şey ailede verilecek eğitim ile başlar.
Aile çocuğunu devletine milletine, topluma iyi örnek olacak şekilde yetiştirmelidir.
Emeğine, kalemine sağlık. Selam ve saygılar.
Haklısınız Hüseyin Hocam lakin, ailenin de bu eğitimi verebilmesi için öncelikle kendisinin eğitimli sevgi yüklü olması gerekmez mi? Kendisinde olmayanı çocuğuna nasıl versin? Toplum olarak bizi biz yapan toplum olmamızı sağlayan değerlerden öylesine uzaklaştık ki toparlanmamız kendimize gelmemiz zaman alacaktır. Bundan önce hata yaptığımızı, yanlış yolda olduğumuzu kabul etmemiz ve bu yolda mücadele etmemiz gerekmektedir. Oysa baktığınızda herkes ben "ben haklıyım, ben doğruyum, ben iyiyim ; karşıdaki kötü, hain, yanlış" gibi insanları ayrıştıran egonun düşmesi inmesi alçalması gerekmektedir. Yorumunuzda ifade ettiğiniz gibi, şu aşamada hali hazırda suçluları affetmek yerine, suç işleyenleri cezalandırmak gerekirken, diğer yandan da eğitim yoluyla insanları suç işlemekten alıkoyacak, insanlar arasında sevgi, saygı, dostluk gibi değerlerin tekrar canlanmasını sağlayacak politikalar geliştirilmeli ve insanlar eğitilmelidir.Sevgi öğretilmelidir. Yorumunuz için teşekkür ederim. İyi pazarlar diliyorum, selam ve saygılar.
YanıtlaSilBu kadar güzel şeyleri yazma herhalde güzel bir kalp güzel bir yürek ister :)
YanıtlaSilIsparta Son Dakika - https://www.uyan32.com/
Uyan 32 çok teşekkür ederim, çok sağolun.
YanıtlaSilah ah evet dünyaya noldu yaa hele bizim ülkeyeee. sevgi de yok saygı daaa.
YanıtlaSilÇok doğru söylüyorsun deepçğim unuttuk sevgiyi saygıyı..
YanıtlaSil