9 Kasım 2014 Pazar

Atatürk'ten Gençliğe Unutulmaz Anılar...




Kırk asırlık Türk Yurdu Yabancı elinde kalamaz
-“Kırk asırlık Türk yurdu yabancı elinde kalamaz!” demesinden iki gün sonraydı. Mersin’de istasyondan şehrin içine doğru yavaş gidiyordu. Yolun üstüne siyahlar giyinmiş ve ellerinde büyük bir afiş tutan bir kaç genç kız çıktı. Afişte şu yazı vardı:
-“Suriye hemşerinizi de kurtarın.” Suriye, ancak din kardeşi olan bir milletin vatanıydı. Türkiye de artık dinci değil, milliyetçi bir devletti. Suriye içinde, bütün esir yurtlar için olduğu gibi, kurtuluş dilerdi. Ama kurtarmaya kalkmak gereksiz olurdu.
Etrafta hıçkırıklar ve gözyaşları yoktu; Atatürk’ün de gözleri ıslanmış değildi. Suriyelilerin 1. Dünya savaşında Türk düşmanlarıyla birleştiklerini, Türk ordusunu arkadan vurmaya çabaladıklarını, belki ihanet ettikleri için ihanete uğradıklarını düşünüyordu.
-“Her millet, layık olduğu yaşayışa erer...”Dedi ve yürüyüp gitti.1

Türk milleti hiçbir zaman esirlikte kalamaz
Damar Arıkoğlu, Adana anılarına şöyle devam ediyor:
-“Biraz daha yürüdük; Baraja giden yol kavşağına vardığımız zaman yolun solunda kadınlı erkekli siyahlar giymiş büyük bir kalabalık, siyah bayraklar ellerinde, başlarında Tayfur (Sökmen) Bey sıkıntı içinde ve feryatla Gazi’yi selamladılar. Bir kısmı da ağlıyordu. Tabii Paşa durakladı, bu kalabalık tamamiyle Hataylılardan oluşmuştu. 15–16 yaşlarında baştan aşağıya siyahlar içinde bir genç kız elinde bir siyah bayrakla yaklaştı. Gazi’nin karşısında gözyaşları arasında içten gelen, bağlı bulunduğu toplumun özlem ve ızdırabını temsil eden acıklı bir dille, Hatay’ın anavatandan ayrı kalmasını, Fransızların zulüm ve işkenceleri içinde kalan 500 bin Türk’ün feci durumlarını, cehennemi hayatlarını hem ağlıyor hem de ağlatıyordu:
-‘Ne olur Paşam bizleri de kurtar. Bu zalim Fransızların esirliğinde bizi bırakma. Sana yalvarıyorum, bütün Hataylılar yalvarıyor; bizi de hürriyete, anavatana kavuştur’ dedikten sonra hıçkıra hıçkıra ağladı. Doğrusu Gazi, önümüzde olduğu için onun gözlerini göremedim, fakat Latife Hanım da bizim gibi aynı halde olduğunu gördüm. Gazi tatlı bir sesle:
-‘Türk milleti hiçbir zaman mahkûmiyette ve esirlikte kalamaz; gönlünüz rahat olsun’ dedi. Bu şekilde bütün topluluğu ve hepimizi görülmedik bir sevince boğdu. Tayfur Bey, ilk Hatay başarısını burada temin etmiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa’dan, şerefli bir askerden kararlılık ifade eden bir söz almıştı.”2
Gazi Mustafa Kemal Paşa, 15 Mart 1923 tarihinde Hataylılara verdiği sözü, 20 Mayıs 1938 tarihinde Dolmabahçe’deki hasta yatağından kalkarak ve yaşamını riske atarak geldiği Adana’da gerçekleştirdi. Onun bu ziyareti, Fransızlara ve de Suriye’ye bir gözdağıydı ve sonuçta Hatay anavatana kavuştu.
1 Hilmi Yücebaş, Atatürk’ten Nükteler, Fıkralar ve Hatıralar, İstanbul 1973, s. 98.
2 Damar Arıkoğlu, Hatıralarım, İstanbul 1961, s. 307–308.
Kaynak: Atatürk’ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009

Sabiha Gökçen şöyle naklediyor: 
"10-11 yaşında idim. Bursa'daki evimiz Atatürk'ün köşküne çok yakındı. Bir gün Atatürk Bursa'yı şereflendirmiş, köşkün bahçesinde dolaşıyordu, ben de onu yakından görmek arzusu ile kıvranıyordum. 
Yine bir gün bahçede dolaştığı sırada yerimden fırladım, Ona doğru koştum. Beni yolumdan çevirenlere ağlamakla karşı koymaya çalışıyordum, birden bir ses işittim: "Bırakın onu" diyordu, "Bırakın gelsin." Koşarak Ata'nın yanına gittim, ellerine sarıldım. Atatürk sordu: 
"Çocuk, sen okula gidiyor musun?" 
Harpler sebebiyle okulumu yarıda bırakmıştım ve bir yatılı okula alınmamı istedim.
"Ben seni yanıma alayım, gelir misin?" diye Atatürk sordu.
"Abime sorayım" dedim. Kabul ettiler, derhal çağırtarak onunla konuştu, anlaştılar. Böylece Çankaya'ya geldim.
Uzun zaman ayrı kaldığım okuluma yeniden başlamanın sevinci içinde memnundum. Çankaya Köşkü bahçeleri içindeki eski bir seyis evi düzeltilerek okul haline getirilmişti. Köşkte çalışanların, yaverlerin ve diğer hizmetlilerin çocukları ile birlikte ben de bu okula gitmeye başladım. 
Bir sabah, Ata'nın elini öpmek üzere yanına girdim. İşleri ile meşguldü. Bir süre ayakta bekledim birden, derin bir iç geçirdi ve "Allah!" dedi. (O, sık sık bu şekilde yapardı.) 
Atatürk hakkında evvelce çok şeyler duymuştum, bu tesirle olacak bir hayli şaşırdım. Onun ağzından Allah kelimesini duymak beni şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı.
Ata'nın yüzüne şaşkın bir şekilde bakmış olacağım ki:
"Sen dindar mısın?" diye sordu.
Ben de ailemden aldığım din terbiyesi ile;
"Evet dindarım" dedim ve bu cevabımı nasıl karşılayacağını anlamak için ürkek ürkek yüzüne baktım. Cevabım hoşuna gitmişti.
"Çok iyi... Allah, büyük bir kuvvettir. O'na daima inanmak lazımdır" dedi ve bu konuda uzun uzun izahat verdi. Ben de o zaman anladım ki; Atatürk hakkında söylenenlerin aslı yoktur ve Ata, bütün söylenenlerin hilafına dindar bir insandır.
(Kaynak: S. Arif Terzioğlu, Yazılmayan Yönleriyle Atatürk, s. 88-89)

Türk, Kendi Düşer, Kendi Kalkar!
Fransızlarla Hatay konusunda anlaşma yapıldığı günlerden biriydi. Atatürk, Hatay’dan dönüşünde Eskişehir’de kaldı. Şereflerine Orduevinde bir şölen verildi. Şölende Eskişehirli bir genç aradı ve buldu. Ona Fransa hakkında bir şeyler yazdırdı ve okuttu. Bunda Fransızların savaşacak durumda olmadıklarından bahsediliyordu. Son derece neşeli ve heyecanlıydı. Yenildi, içildi. Milli oyunlara başlandı. Atatürk bir aralık büsbütün coştu. Zeybek havasına kendisini kaptırdı. Ayağa kalkarak oynamaya başladı. Coşkunluğu o dereceyi bulmuştu ki dizini yere vururken bir aralık sendeledi. Halk, onu kucaklayıp kaldırmak istedi. İşaretle onları durdurdu. Ve:
-“Türk, kendi düşer, kendi kalkar...” diyerek, zemberek gibi yerinden fırladı.1
1 BANOĞLU, Niyazi Ahmet, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, Garanti Matbaası, İstanbul 1967., s. 448-449.
Kaynak: Atatürk’ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009

   Ulu Önder Mustafa kemal Atatürk'ün ölümünün 75.yılı dolayısıyla, Atatürk'ten Türk Gençliğine unutulmaz anılar isimli eserden bir demet hazırladım.
  Gençlik Ata'sının anılarını okumalı öğrenmeli, ondan feyz almalı. O'nun gösterdiği çağdaş uygarlık yolundan ayrılmadan, özellikle Millet olarak ağır bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde her zamankinden daha fazla, Ata'sına ve onun emanet ettiği cumhuriyete, vatana, bayrağına sahip çıkmalı. Bu ülkede yaşayan kendini Türk hisseden herkesin vefa borcudur.
Bu ülke bu millet sana minnetardır, Ataların Atası... Her insan doğar, büyür ve ölür. Kalıcı olan bıraktığı emanet, millet olarak bize bıraktığın emaneti canımız pahasına koruyacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. 

Silah arkadaşlarınla beraber kurduğun Cumhuriyet'inle kalbimizde yaşayacaksın..
Ruhun şad olsun, mekanın cennet olsun...

Hanife Mert

7 yorum:

  1. Hanifecim tüm anılar da çok güzeldi, dinsiz diyenler okusa da onların fikirleri değişmez çünkü onlar başka şeye hizmet ediyorlar, Atatürk'ün dindar olduğunu bilseler de saklamaya çalışırlar. Ve doğru demiş her millet layık olduğu şekilde yönetilir...demek şu anda layığımız bu:(((kalemine sağlık canım, sevgilerimi bıraktım.

    YanıtlaSil
  2. Çok haklısın Müjdeciğim. İnanmak istemeyenler de körü körüne fanatikçe bir muhalefet olma isteği var... Teşekkür ederim canım zaman ayırdığın için. Senin de okuyan gözlerin yüreğin dert görmesin. Sevgiler canım.

    YanıtlaSil
  3. Merhabalar.

    Bize emanet edilen Cumhuriyeti korumak ve kollamakla birlikte Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ü ölüm yıl dönümü münasebetiyle minnetle ve rahmetle anıyoruz.

    O asla dinsiz biri değildi. Allah'ın varlığını, birliğini bilen ve kabul eden inançlı biriydi.

    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
  4. Merhaba Recep Bey,
    Evet Atamız asla dinsiz değildi. Ama birileri insanımızı Atasına karşı cephe almaya teşvik ediyor. Gerçek vatan sever elbette bu oyunlara gelmiyor. Ancak bilgi eksikliği olan, kişisel menfaati toplumsal menfaatin önüne geçirenler kolay kandırılıyorlar.
    Değerli yorumunuz için teşekkür ediyorum.

    Artık paylaşımlara başlasanız diyorum.

    Selam ve saygılar,
    sağlık ve esenlikler diliyorum.

    YanıtlaSil
  5. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü saygıyla ve rahmetle anıyoruz..

    YanıtlaSil
  6. Evet ruhu şad olsun. Teşekkür ederim Bilge Dünyamız...

    YanıtlaSil

Utanmayı Unuttuk mu?

 Eskiden büyüklerimiz "Utanmıyorsan, dilediğini yap!" derdi. Çünkü utanmayan insan, her türlü kötülüğü, haksızlığı, ahlaksızlığı y...