Bu günlerde kimin yüzüne baksam, bir mutsuzluk huzursuzluk, belirsizlik hakim.. Sebebine baktığımda; bir çırpıda cevap bulmak pek kolay olmuyor..Çünkü insanlar hayatın getirdiği zorluklar karşısında öylesine kendinden uzaklaşmış ki; bu durumdan kurtulması yine kendine bağlı..
Öncelikle hayatın getirdiği her türlü iyi ya da kötü günler karşısında, insanların yaşam sevinçlerini koruyabilmeleri onların sağlıklı bir ruh haline bağlı.
Sağlıklı bir ruh haline sahip olabilmek için, insan önce kendi iç dünyasına yönelmeli ve kendini sorgulamalı .. Tıpkı Mevlana’nın “İçindeki kapıyı çal; başka kapıyı değil…” sözünde olduğu gibi. İçindeki kapıyı çalan kimse öncelikle kendiyle yüzleşmeyi başarabilmeli, şu soruların cevabını bulabilmeli..
-Ben kendimi ne kadar seviyorum?
-Ben kendimi ne kadar seviyorum?
Gerçekten kendini ne kadar seviyor ve özen gösteriyorsun? Sabahları uyandığında o günün, kalan ömrünün ilk günü olduğu bilinciyle, önce kendine gülümseyebiliyor musun? Çünkü her şey insanın kendisini sevmesiyle başlar.
Sonra , başkalarını ne kadar seviyorsun? Bu sevgide, ırk, dil, din, cinsiyet, renk, giyim, makam, mevki, ünvan.. farkı gözetip, kimilerini farklılıklarından dolayı baş tacı edip, kimilerini dışlıyormu sun? Yoksa yaradılanı severim Yaradan’dan ötürü deyip, insan olduğu için sevip onu bağrına basabiliyor musun?
Sor içine; ait olmayı seviyor musun? Çünkü ait olmak sağlıklı bir ruh halinin göstergesi.
Kendini evine,eşine, mahallene, apartmanına, sokağına,ülkene, milletine, dünyaya ait hissediyor musun? … Eğer ait olmayı sevmezse insan mutlu olamaz. Mutlu olamayınca da sağlıklı bir ruh hali sergileyemez.
İnsan ne kadar ait hissederse dünyaya, o kadar mutlu olur.
Kapıyı tekrar çalalım, bu defa soralım bakalım, çalışmayı seviyor muyuz? Kendimiz için, ailemiz için, şehrimiz için, milletimiz için, ülkemiz için, dünya insanlığı için çalışmayı. Bir insan eğer çalışmayı sevmiyorsa mutlu olamaz ve sağlıklı bir ruh hali sergileyemez.
Tekrar içimizdeki kapıyı çalalım ve soralım: “ Ne kadar inançlıyım? “ Neye, niçin, ne kadar ve ne kadar samimiyetle inanıyoruz? Bir şeylere inanmak sağlıklı bir ruh halinin diğer bir parçasıdır.
İnançlı olmak, iyi kötü günü kabul etmektir. İnançlı olmak suçlamamaktır. İnançlı olmak, başka inanç ve insanlara saygıdır, tahammüldür, hoşgörüdür.
Sonra tekrar iç kapına yönel ve sor: “ Hayallerim var mı? Onları betona mı gömdüm kuma mı? “
Hayal yoksa umut yoktur, mutluluk yoktur. Hayallerinizle yüzleşin, sınırlarını zorlayın hayallerinizin… Size yetişmese bile başkalarına fayda sağlayacak hayallerinizi büyütün.
Nasreddin Hoca yol kenarında portakal ağacı dikiyormuş. Gelen geçen de acıyarak bakıyormuş, Hocaya. Biri dayanamayarak sormuş: Yahu Hocam, meyvelerini yemeğe ömrünün yetmeyeceği bir ağacı neden dikmeye çalışıyorsun?
Hoca doğrulmuş: Ömrümün yetip yetmeyeceğini Allah bilir. Ama ben de sen de ömrü bu günleri görmediği halde fidan dikenlerin meyvelerini yiyoruz.
Evet… Yanlış yerde yanlış kapı çalmayalım. İyi günde, kötü günde her zaman gülümsemek için içimizdeki kapıdan ayrılmayalım…
Yaren çok güzel bir yazı bu..
YanıtlaSilİnsan her şeyden önce kendini sevebilmeli demişsin, bu zamanda insanın kendini sevebilmesi zor gerçekten..
Ve ait olmak bazen öyle uçsuz bir aitsizlik hissederim ki ben..
Sanırım ruhen problemliyim :)
Ama en ait hissettiğim yer ve zaman duadır benim için..
Dua ederken bir tek huzuru bulurum..
Evet Nursalkımı aslolan zoru başarmak değil mi? Her fırsatta zor diyerek kendimizden uzaklaşmak,kendimiz dışında başkaları ile uğraşmak hayatı zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. İnsan kendini severse kendiyle barışık olursa herşeyle herkesle uyumlu, hzurlu ve mutlu olması demek..İnsan iç dünyasına yolculuk eder kendini tanıyarak Rabbini bulur. Ne mutlu, duada huzur bulman çok doğal. ÇÜnkü o anda Huzurun kaynağı ile, kalplerin huzur bulduğu yerdesin çünkü.. Nursalkımı değerli yorumun için teşekkürler, sevgileirmle.Gönlünce olsun herşey..
YanıtlaSilİnsan rahatsa eğer, yüreğini kanatan, benliğini sarsan bir sorun yoksa eğer rahattır. Değilse de mutlu bir görüntü sergiler. Mutsuzluğunun sebebi insandan insana değişir. Zorluklarla mücadelede yaşam sevinci bile bazen yeterli olmayabilir. İnsanın sağlıklı düşünmesi için sağlıklı olması gerekir. Yani sorunlarının az olması, çevrede ve toplumda olması gerekenlerin olması, birilerinin çıkıp toplumu germemesi gerekir. İnsan kendi iç dünyasını ne kadar da sevgi bağlamında tutmaya çalışırsa çalışsın, "dediğim dedik çaldığım düdük" aşamasında kendini kaybedenlerin, zalimlerin olduğu yerde sonuç alamayacak kendini mutsuz edecektir. Çünkü toplumun bireyi olan biri kendisini toplumun sorunlarından soyutlayamayacaktır.
YanıtlaSilbüyük bir zevkle okudum yazını..
YanıtlaSilbu yazınla ilgili yorum yapmayacağım
içimden geçen tek bir şey oldu..
psikolog gibisin..
yüreğine sağlık, sevgilerimle :)
Hüseyin Hocam, söylediklerinize katılmakla birlikte; öncelikle belirtmek isterim ki, insan her ne yaparsa yapsın illaki öncelikle sağlıklı bir ruh haline sahip olmalı. Bu da kişinin kendini sevmesi, kendii ile sürekli barışık yaşaması, insanları sevmesi,diğer canlıları sevmesi, hayatı sevmesini gerekli kılar.Bu bağlamda Pozitif düşünmeli, kendini çıkmaza sokacak durumlardan uzak durmalı..Elbbette ki toplumu ve insanı ilgilendiren konulardan kendimizi soyutlayamayız. Yapmamız gerekeni yapmalıyız.. Bizi aşan konulardan uzak durulmalı. Dediğim dedik diyen kişilere, illaki kendi düşüncemizi kabul ettirmeye çalışmak yerine, düşüncemi söylerim kabul eder etmez kendi bileceğidir.Biliyorum ki, insanların düşüncelerini değiştirmek pek mümkün değil. Hz Ali "Şu dağların değişeceğini inanırım ama, insanın değişeceğine asla demiş." bize düşen karşıdaki kişinin düşüncesini değiştirmeye çalışmak yerine sen de haklısın deyip üzerinde fazla durmamak gerekli diye düşünüyorum..Bu vesileyle değerli yorumunuz için teşekkürlerimi iletiyor saygılarımı sunuyorum..
YanıtlaSilGülçinciğim sayfama misafirliğin ve yorumun için teşekkürler..Psikolog benzetmesi tebessüm ettirdi bana.:) kızımı hatırladım. Kızım lisede okuduğu dönemlerde rehber hocası ile konuşurlarken Hocanın her söylediği şeye annem de söyledi hocam diye yanıt verirmiş.. O arada annen öğretmen mi? dye sormuş Hocası, hayır annem muhasebeci ama kendisi ünvansız psikolog gibidir. İfadesini kullanmış.Daha sonra hocası ile tanıştım görüştük.. Evet genellikle ruh incelemeleri çok hoşuma gider.İnanırım ki, insan ruhunun sağlıklı olabilmesi onun gıdası olan sevgiyi ihmal etmememiz gerekir.Bizim başarılı, mutlu ve hayattan tad almamız buna bağlı olacaktır.. Olaylar karşısında çok fazla soruna takılıp kalmam, o arada geçecek zamanı çözüm üreterek geçirmeye çalışırım. Sanırım bu davranışların etkisi oluyordur. BU tarz düşünce sistemi geliştirmeme.
YanıtlaSilGülçinciğim en derin sevgilerimi gönderiyorum,gönlünce olsun herşey canım..
Vaaaov içimde kapı yok söktürdüm kapıyı güzel alçıdan kemer yaptırdımi yinede öyle her isteyen giremez turnike yaptırdım, harikasın sırf bu yazıları okuyabilmek için telefonuma internet paketi almam lazım diye düşündüm şu an.
YanıtlaSilcanım benim her ne yaptırırsan yaptır, sen zaten çalmışsın içinde ki kapıyı...Aksi halde bu kadar güzel bir yürek barındırmazdın içinde.. Yazılarında, şiirlerinde gizleyemiyorsun maalesef.. Beğenmene çok sevindim.. öpüyorum seni, sevgiler..
YanıtlaSil