11 Şubat 2012 Cumartesi

SABRET Işıklar sönmüşse eğer, ay ışığını seyret..



‎Dibi yosun tutan denizlerle ilgilenme, sen dağları seyret.. 
Yenik düşüyorsan özlemlerine aldırma sakın, 
kalbindeki o uçsuz bucaksız sevgiyi hisset.. 
Işıklar sönmüşse ve karanlıkda kaldınsa eğer, ona da aldırma, ay ışığını seyret.. 
SABRET... 
Sabret ki herşey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun.. 
Sabret ki herşey gönlünce olsun...
Dertten kavrulsada ciğerin, kurumuş bir dala dönsende sabret!..
sabret ki kimbilir belkide huzurda yeşereceksin..
Sabret ki o zor günde meleklerin dualarına dahil edilesin..
Sabret ki Hakkın Rahmetine kavuşacağın an, sevgi seliyle, Yar in nazarıyla, Rasulün şefaatiyle karşılanasın..
Bu yalan dünyanın dikenleri batsada canına aldırma sabret, katlan ki ebedii mekanın gül bahçeleriyle dolsun..
hangi dertten yakınıyorsan yine de sabret, sabretki O En büyük Merhamet sahibi ellerinden tutsun...


   

10 Şubat 2012 Cuma

Dostluk..


Ey gündüzlerime güneş gibi doğan, gecelerimi iyilikleriyle hep aydınlatan vefa abidesi dost! Hep yanımda olacağını düşündüğüm için mutluyum ve acılarımı azalttığın için gönlümün sarayına kondurmuşum seni.

Bilir misin dost seninle ne günler yaşadık, ne afetler atlattık? Ama hiç yıkılmadık, sarsmadı bizi en büyük depremler bile. Umutlar biriktirdik eteklerimizde başkaları yakamozlar toplarken. Ve güldük önümüze çıkan engellere, çünkü biz beraber aştık tüm sarpa dağları.

Hatırlar mısın bir soru sormuştun bana, canından daha kıymetli var mı bu dünyada? Cevap bulamamıştım küçücük aklımla, ama düşündüm de dost! insanın canından daha kıymetli olan şey cananıymış ve o cananların insanlar içinde en kıymetlisi biricik dostlarıymış.

Arkadaşlarımız bir daldaki yapraklar gibi çoktur, dost! Günü gelince hepsi birer birer düşerler dalından. Ama gerçek dostluklar baki kalır, asla bitmez vefaları.

Şimdi düşünüyorum da kaç tanedir insanın dostları ya da kaç tanedir arkadaşları, her arkadaşı dost sanmayın yanılırsınız, ya da her dostu vefasız sanmayın. Mutlu zamanında çoktur, kişinin etrafında sevenler, asıl gerçeği insan kötü gününde anlar.
Dostluklarınızın baki kalması dileğimle..

alıntı


İyi Niyetli ve Güzel Düşünceli Olmak



Hüsn-ü zan, yani iyi niyetli ve güzel düşünceli olma insanın iç güzelliğini ve hayırhahlığının bir göstergesidir. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Şu üç özelliği taşıyan müslümanın kalbinde hıyanet ve kin bulunmaz: Allah için ihlaslı amel, bütün Müslümanlara karşı iyi niyetli ve nasihatçı olma ve fikir ve amelde Müslümanlarla birlik olma.”

Müslüman, insanlar hakkında zahirde görecekleri ile hükmetmeli: zan, şüphe, dedikodu ve evham ile başkalarına iftiradan uzak durmalıdır.

İnsanların gizli şeylerini ortaya çıkarmak, özel işlerine burnunu sokmak ve namusları hakkında ileri geri konuşmak müslümanın ahlaki vasıflarından değildir. Ancak Müslüman zahirde gördüğü ile amal eder. Ne gördü ise onu söyler. Şüphe ve zan ile hükmetmez.

Müslüman başkalarının aleyhinde konuşmaz. Zira kalben inanır ki konuştuğu her kelime bir melek tarafından kaydedilmekte, her hareketi yazılmaktadır.

alıntı

İyiki Varsın..

İYİ Kİ  VARSIN....

Ne güzeldir birine “İyiki Varsın” Diyebilmek..
  Bu “biri” hayatınızdaki o boşlukta iyilerin derinliğini bırakmıştır. Bıraktığı derinlik de, devamında iyi damlalarını ardından getirmek de gecikmeyecek ve ”İyikiler” denizini oluşturacaktır.

Bu deniz berraktır. Ayaklara batacak çakıldan ıraktır. Ne kadar derine giderseniz gi...din denizin dibi aynı mavilikte olacaktır.

Bu deniz suskundur. Sizi fırtınalarında savurmaz. Başka denizlerdeki fırtınaların önceden habercisidir.

Onu izlerken dalıp gidersiniz hayallere, ama şu anki gerçeklerle..
  Bu deniz filizdir. Yeşilinin taze kokusu, yeni doğuşların müjdesidir.
  Emekle beslenir, meyveleri çesit çesit renk renkdir.

Bu deniz paylaşımdır. Lokman ağzındayken, kursağı boş olanları düşünmektir. “Ne fark eder ki” deyip geçmemektir. Binlerce deniz yıldızı sahile vurduğunda, ”hangi birini okyanusa geri göndereceğiz” dememektir. Bir tanesi için bile çok şey fark ettiğini bilmektir..

Bu deniz “Sevgi” dir.. Her harfinin hakkını vererek söylemek, değerini bilerek yaşamaktır.
  Sözde değil Özde Sevmektir...
  Bugün kaç kişiye “İyiki Varsın” dediniz?

Hayatlarımıza zaman eklenirken, zamanlarımıza hayat eklemeyi unutmayalım...

İyiki Varsın Ne Güzeldir "İYİKİ VARSIN" Diyebilmek....
 

9 Şubat 2012 Perşembe

Hüzün..



Hüzün;bir gece çöl yolunda gözlerine rüzgarın,kumlar içerisinden yaşları değdirmesi.Hüzün;cam kenarından imkansızlığa bakan gözlerin yağmurlara karışması..Hüzün;susamış bedenlerin sahte mevsimlere söylediği tek kelime....
Hüzün bir kere uğramışsa yanına,ellerin kanar gülleri tutarken.Gönlüne seher yelleri sarılır,rüyalardan uyanırken.Umut etmeyi umarsın yüreğinden.Tutunacak bir dal ararsın ötelerde.Düşersin boşlukta.Elini uzatırsın bilinmezlere.Karanlık tutar elinden.Yıldızların olur benliğin.Karışamassın dünyaya çünkü derdin dünyadan derin.Bir kızıl gökyüzünün en taze doğuşunda en bilinmez ve görülmez yerinde saklanır yerin.Sen konuşur,sen ağlarsın.Sen tanırsın kendini.Seni sana anlatırsın.Senden sen şikayetçi olursun.Sensizliği sorarsın doğan güneşe.Dem vurursun zamandan aheste aheste.Bilirsin ki yüreğin açılmayı bekleyen bir kafeste.Kimbilir hangi aşktan hüküm giymişte yatar bağrı yanıklar hüzündeki hapiste.

Hüzün,yürek devletini içten sarsan bir depremdir çoğu zaman.Sarsılırsın ve kalırsın bazen gözyaşı enkazlarının altında.Beton değildir seni ezen,gözyaşının hüzünden örülmüş mahsenleridir üzerindeki.Üzerindeki yük değildir belini büken,taşıdığın yoğun duygulardır
belkide.Kütlesi hacminden büyük duygular.Hüznü yüzünden belli duygular....

Hüzün yansımışsa pencerenden içeri duvarların boyanır ilkin ona.Nereye baksan onu görürsün.Yalnızlığının bir yansıması olur dört duvar sana.Duvarlarının her yanında yalnızlığının portresi vardır.Kumbaranda biriken gözyaşlarıdır.Resim sayfalarında silinmiş mutluluklar vardır.Hüzün der için.Hüzün söyler duan.Hüzünle serilir seccaden.Hüzne yolculanır yüreğin...
Kuşlar çırparken kanatlarını gökyüzünde her kanadın esintisi eser gözlerine.Yüreğini salıverirsin kanatlarının üstüne.Güneşi görürsün mesela.Niye yandığını anlatır sana.Dağları görürsün.Niye bu kadar heybetli olduklarını dinlersin.Kuşlarla dost olursun.Bir kumruyu dinlersin mesela.Ondaki aşkı alırsın heybene.Bulutların saflığıyla sarınırsın.Maviyle renklenirsin.Ve anlarsın artık yerde hüzün,gökte hüzün.Hepsi hasret "BİR"ine.Sende hasret ol hep "BİR"ine,"BİR"liğine..
Ebedi hüznü giyerken üzerine gülü ölüme giydiriyorsun aynı zamanda.Yanıyorsun hep ama yakamıyorsun.Ağlıyorsun ama ağlatamıyorsun.Kanıyorsun ama kanatamıyorsun.Acıyorsun acıtamıyorsun.Çünkü hüznün,sahibine.Sahibinden öğrendin üzülsende üzmemeyi.Sahibindir seni yaşatan,sana yaşam veren.Ve sahibindir sadece hüzün denizlerinde gezen yüreğini kıyıya çıkartacak olan...
Son verilirken dünyada dostluğa artık.İnat olsun dünyaya,dostumdur hep adımı dost koyanlar.Ve bu dünyada hüzünlü olmak bir acizlikse artık,selam olsun benim gibi aciz insanlara....

Ve yine hüzün dolmuşsa odama,odam dar gelir bana.Yanarım yanarımda yakamam ben asla...

Kaçtığım Yer Kendim..


   Rüzgâr kuvvetli estiği zamanlarda insanlar şiddetini kesmek ve de korunmak için set örerlermiş karşısına. Bundan faydalanmayı akıl edebilenler ise, yel değirmenleri inşa ederlermiş. Böylece rüzgârın yıkıcı gücünü olumluya çevirmeyi becerirlermiş. Fakat bazen hayatta karşılaştığımız rüzgârlar o kadar yoğun o kadar şiddetli ve o kadar üst üste oluyor ki; bırak yel değirmeni inşa etmeyi elinle yaptığın rüzgâr gülünü tutacak kadar bile takatin kalmıyor.
     Şu kesin ki hayattan ne kadar çok beklentin olursa o kadar çok hayal kırıklığına uğruyorsun. Beklediklerinle buldukların arasındaki fark derin üzüntü yaşamana neden oluyor ister istemez. Mücadeleci olman bile fark ettirmiyor kimi zaman. Pes ediyorsun bazen yılıyorsun. Değirmen yapmak için bile yüzleşmekten korkuyorsun rüzgârın uğultusuyla. Set örmek daha bir kolay geliyor nedense. Zaman ilerledikçe kaçmayı kovalamaktan ve de mücadele etmekten daha bir benimser oluyorsun hiç karakterinde olmasa bile…
       Hayatta en çok korktuğum şey duygu erozyonuna uğramaktı. Zamanla hiçbir şey hissedememekten çekindim hep. Yılgınlıklarımın umutlarımın üstünü örtmesinden ürktüm. Ama acımasızlıklar ve kederler üst üste gelince ben de ben olmaktan çıkıyorum galiba. Daha bir katı oluyorum hayata karşı.
Daha bir duygusuz oluyorum ister istemez. Daha bir tahammülsüz…
Olgunlaşmanın koşulu ağlamakmış demek ki diyorum. Ne kadar çok ağladıysano kadar çok olgunlaşmış oluyorsun.
Anlıyorum ki aynı dili konuşanlar değil; aynı duyguları paylaşabilenler anlaşabiliyor sadece. Ve aynı dili konuştuğun insanların etrafında olabilmesi de gün geçtikçe zorlaşıyor. Görünen gerçek gerçekte görünen de olmayabiliyor üstelik. Kimi zaman mutlu görünüyorsunuz etrafa; oysaki yapabildiğiniz en iyi şey mutluluk rolü yapmak oluyor o an. İçin kemiriliyor; ama sen yine de üstüne yapışmış olan rolü oynuyorsun. Sana yüklenen misyonunun gerektirdiğini...
Bazen çok sevdiğin bir fotoğrafı ortadan ikiye ayırıyorsun. O anki ruh
halin seni hiç fark etmediğin bir yere bırakıveriyor. Öyle şeyler
oluyor ki bazen hafızanı yitirmiş gibi hissediyorsun. Yaşadıklarının kendi hayatından bir kesit olup olmadığını düşünüyor; idrak etmeye
çabalıyorsun. Sonra da “yanlış nerde ve kimde” diyorsun. Ya da “yarımdı olmadan bitti” diye avutuyorsun kendini. O an yaptığın şey hafızanı siliyor ve seni bilmediğin bir yere ve duruma sevk ediyor. Geçmişinle geleceğinin kesiştiği nokta ise bugünün oluyor. Ve gücün yettiğince her şeye sil baştan başlıyor. Yeniden hatta bazen yeniden deniyorsun. Fakat bir bakıyorsun ki hep en baştasın…
    İyice fark ediyorum ki gidene ağlamıyor çoğu zaman insan. Gidenin
giderken koparttığı yer oluyor daha çok ağlatan orada bıraktığı yara oluyor kalbimize iğneleri vuran.
Aitlik hissin kayboluyor tamamen. Yaşadığın yere de zamana da ait
hissedemiyorsun kendini. Çekip gitmek istiyorsun; kendinden bile... Seni hayata bağlayan hiçbir şey kalmıyor birden. Yaşamak anı günü ayı yılı… zevk vermez oluyor. Kendinden kurtulup kendine kaçıyorsun yeniden.
Aslında bindiğin gemi de vardığın liman da kendi yüreğinde demirli…
Kelimelerin hepsi aynı aslında önemli olan içtenliğinde ve karşı
tarafın yüklediği anlamda yatıyor. Ve sana o anlamı yakalatacak olanda buluyorsun kaybettiğin kendini…
Cesaret de sevgi gibi; gelişmesi için umut gerekiyor…


alıntı

8 Şubat 2012 Çarşamba

BEN HİÇ İNSAN KAYBETMEDİM...



Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim,
ya da asla birini severken karşılığını beklemedim...
Dostluğuma değer biçmedim, sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim...
Sevdiysem sonuna kadar gittim, bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim...
Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım...
Ama hata insana mahsustur dedim..
Affettim, af diledim..
Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim..
Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.
Belki de içten içe sinsice güldüler...
Ama asıl unuttukları şuydu...
Ben aldanmadım...
Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar...
Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için...
Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için..
Oysa ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar
CAN YÜCEL

Halimiz Ortada

  Dün, uzun süredir görüşemediğim bir arkadaşım aradı beni. Görüşmememizin özel bir nedeni yok. Hayat gailesi işte... Kendimizi öylesine kap...