11 Mayıs 2014 Pazar

İlkbaharın ilk Coşkusu

Zorlu geçen kış, köylüye illallah dedirtmişti. Artık soğuklar sona ermiş, bahar gelmişti. Güneş sıcak yüzünü yavaş yavaş gösteriyor, lakin tamamen ısıtmıyordu. Sadece havanın donduran ayazını almıştı. Doğa da, yavaş yavaş uyanmaya başlamış, kışın bembeyaz karın örttüğü akasya, ıhlamur, erik, elma ağaçlarının dalları baharın gelmesiyle rengarenk çiçeklerle bezenmiş, narin zarif bir gelin gibi göz kamaştırıyordu. Etraf insanın yüreğine canlılık huzur veren bir hale bürünmüştü.
   Hasan, tam da baharın gelişi ile doğanın canlandığı bir dönemde, kıvrım kıvrım virajları ile hiç bitmeyecek sandığı uzun ve yorucu bir otobüs yolculuğunun ardından köyüne gelmişti. Köyde karşılaştığı renk cümbüşünün yaşandığı  bu manzara ruhuna bir dinginlik, gönlüne ise bir  huzur veriyordu. Köyünü çok seviyordu. Zira her taşında, toprağında, bağında, bayırında, dağında ormanında güzel olduğu kadar canını yakan acı anılarının izini taşıyordu. Onlara baktıkça tüm yaşanmışlıkları bir film şeridi gibi geçiveriyordu gözünün önünden...İşte o zaman anlıyordu insan; ne kadar uzağa giderse gitsin, yeni hayatlar, yeni yüzler, yeni yaşanmışlıklar, bir sırt çantası gibi üzerinde taşıdığı geçmişini unutturamıyordu. Her ne kadar üzerine, sünger çektiğini sansa da...Zira yaşadığı müddetçe hayat ona hatırlatacak bir ortam sağlayacaktı. Kimi zaman yanık yanık söylenen bir türküde, bir ağacın dallarında, bir meyvenin çiçeğinde, bir kuşun nazlı nazlı uçuşunda,bir derenin akışında ve kimi zaman da,  küçük Elifciğin mahsun mahsun bakışında anımsayacak, pişmanlığını vicdanının en derin yerinde duyumsayacaktı. 
  Hasan yolda fazla oyalanmak istemiyordu. Bir an önce anasına, kızına akrabalarına kavuşmak için adımlarını hızlandırdı. Zira onları çok özlemişti. Mektup yazıp geleceğini de bildirmemişti. Gelişi sürpriz olsun istedi.
 Hatice Ana ve Mustafa Emmi ise, ayağı hafif aksak olduğu için  köylünün Çot Selver dediği komşusunun toprak damlı evinin  duvarının dibinde kendileri gibi bir kaç ihtiyarla birlikte, güneşe karşı bükülmüş belini çevirmiş, bastonuna yaslanarak güneşli bahar havasının tadını çıkarmaya çalışıyordu. Aralarında kendi hallerince konuşup birbirlerine dertleniyordu. Zira dertleri, kaygıları, kederleri ortaktı.
Mustafa Emmi:
-Bekir Çavuş, bu yıl zemheri ortalığı kırdı geçirdi. Biraz daha devam edeydi kazma kürek sapını da yaktıracaktı mazaallah...
-He ya haklısın Mustafa Onbaşı, doğru dersin. Bu yıl kış çok çetin geçti.  Biz de olan tezeği, odunu yaktık da zor ısındık. Senin Ali’den ne haber?
-İyiymiş, işe başlamış  arada bize de para gönderiyor. 
-Allah iyilik versin,
-Amin.
 Bu yaşlı İki ihtiyar, bahar güneşinin bedenlerini ısıtması ile   gevşemiş, kendilerini iyice rahatlamış hissediyordu. Laf lafı da açtıkça sohbet keyifli hale gelmişti...
 Hatice Ana  duvarın dibindeki büyükçe taşın üstüne güneşten tarafa koyduğu kalın küçük kilimin üstüne oturmuş konuşmaları dinliyordu. Ali'nin lafı geçince yüreği sızladı. Evlat işte! Hasretine dayanmak çok zor. "Geleydi hele bir" diye düşündü. Sonra "daha nereden gelecek", gideli altı ay oldu. Bir yıl geçmeden gelemez, diye geçiriyordu zihninden.
   Elif ise, arkadaşı Yıldız ile birlikte yere çizgi çizmiş taş atlatmaca oynuyordu.Yerden taşı aldı atacaktı ki, uzaktan gelene  takıldı gözü. Dikkat kesildi: 
-Babam geliyor! Dedi. 
Hatice Ana:
-Ne babası gız, babanın ne işi var bu zamanda? Diyerek Elif'in hayal görmüş olacağını düşündü. Elif ısrarla eliyle karşısını işaret ederek:
-Bak hele şuraya...
Hatice Ana  merakla kalktı baktı. Elif haklıydı. Oğlu elinde valizi ile kendilerine doğru geliyordu. Heyecanlanmıştı.Eli ayağı birbirine dolaştı. Mustafa Emmi de o tarafa yöneldi. Hasan gerçekten gelmişti. Hatice Ana yavrusuna sarılıp yüreğini kor gibi yakan özlemini soğutmaya çalışıyordu. Göz pınarlarından damla damla yanaklarına doğru iniyordu yaşlar... 
  Şu insanoğlu ne garip! Sevinir ağlar, üzülür ağlar, hasret çeker ağlar, kavuşur yine ağlar. Yüreğimizin sessiz çığlıklarıdır gözyaşlarımız. Kimi zaman kaçıp sığındığımız limanımız, kimi zaman yüreğimizi alabildiğince coşturduğmuz rahmet deryamızdır. Onlar, kelimeler duygularımızı anlatmakta kifayetsiz kaldığında çıkarlar ortaya...
  Analarımız! Dünyada var oluşumuzun sebebi, yüreği yanık, gözü yaşlı analarımız. İnsanlığın devamı için olmazsa olmazlardandır. En büyük dertlerin dertlisi, çilelerin çilelisi, en büyük mutlulukların ardındaki sırdır. Her ne yapsak hakkını ödeyemeyeceğimiz çileli analarımız...Bizim analarımız çilekeştir. Yavrusunun rızkını temin etmek için gece gündüz demez çalışır. Güneşin kavurucu sıcağının altında, çocuğu sırtında tarladadır, bağdadır, bahçededir, dairededir. Kendisi yemez yedirir, giymez giydirir. Özetle yavrusu için her türlü çileye katlanır. Anadolu’muzunn anası fedakârdır. Vatanı için, bu vatanda yaşayan ve yaşayacak olan evlatlarının huzuru için gerektiğinde cephelerde savaşmış, sırtında mermi taşımıştır. Vatan ve bayrak uğrunda feda ettiği en sevdiği varlıkların acısını içine gömmeyi bilmiş vakarından da hiçbir şeyi kaybetmemiştir.

Bu vesileyle tüm annelerimizin ve anne adaylarımızın anneler günü kutlu olsun. Ahirete göç etmiş annelerimize de Allah'tan rahmet diliyorum.

Muhabbetle
Hanife MERT


12 yorum:

  1. Hanife'ciğim anneler günü için ne kadar güzel olmuş hikayenin bu bölümü...çok uymuş...nereye gidersek gidelim kendimizi de götürüyoruz o yüzden kurtulamayız geçmişin kederinden, yükünden, düşüncelerinden çok haklısın...
    Güzel dualarına dileklerine aminnn diyorum, öpüyoruz canım, sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ediyorum Müjdeciğim okuyan gözlerin yüreğin dert görmesin.
    Öptüm ben de sizi sevgiler canım.
    Sağlıcakla kal.

    YanıtlaSil
  3. Merhabalar.

    Zorlu geçen bir kış mevsiminin ardından özlenen bahar mevsimine kavuşulması ile birlikte fedakar, vefakar ve cefakar analarımızı anlatan hikayeniz, Anneler Günü vesilesiyle de çok anlamlı ve güzeldi. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerken, bloğunuz nezdinde sizin ve tüm annelerimizin Anneler Günü'nü kutlarım.
    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
  4. Fazla söz söylemek bu güzel yazıya fazla gelir ...
    O nedenle tek söylenecek söz var "bu güzel yazıyı bize okuttuğunuz için teşekkür etmek"...

    YanıtlaSil
  5. Merhaba Recep Bey,
    değerli yorumunuz ve kutlamanız için çok teşekkür ediyorum.
    Selam ve saygılarımla,
    sağlık ve mutluluklar dilerim.

    YanıtlaSil
  6. Ben teşekkür ediyorum Hüseyin Hocam.
    Zaman ayırdınız ve okuduğunuz için.
    Okuyan gözlerinize sağlık.
    Selam ve saygılar,
    sağlık ve esenlikler diliyorum.

    YanıtlaSil
  7. ayyyy ne güzel yaaa ama burnum sızladı kii. ne güzel veriyosunuz duyguyu. ben size ada taktım zaten kendi kendime. anadolu öykücüsüü :)

    YanıtlaSil
  8. :)) aa ne güzel "ada, Anadolu öykücüsü" çok güzel çok beğendim sevgili deep. Maalesef öyle her öykü gerçek bir yaşam, gerçek yaşam da kendi içinde bir öykü barındırır. Öyküler yaşanmışlıklardan seçilir aktarılır. Teşekkür ediyorum yorum ve güzel düşüncelerin için.
    Sevgiler,

    YanıtlaSil
  9. Yazıyı zevkle ve yaşamak istediğim bir köy hayaliyle okurken bitmesine üzüldüm. Sanırım devamı olacak (mı).

    Güzel bir anneler günü paylaşımı olmuş Yarencim, ama ben ilk satırlarda okuduğum o bahara ve o köye takılı kaldım.

    Sevgiyle...

    YanıtlaSil
  10. Çok teşekkür ediyorum Nur Hanımcığım. Bu okuduğunuz yazı yazmakta olduğum ve kısmet olursa kitap haline getirmeyi düşündüğüm romanımdan bir bölümle anneler gününü kutlamaya çalıştım. Beğenmenize çok sevindim. Sağ olun. Okuyan gözlerinize sağlıklar diliyorum.
    Sevgiler size
    sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil
  11. Şu insanoğlu ne garip! Sevinir ağlar, üzülür ağlar, hasret çeker ağlar, kavuşur yine ağlar. Yüreğimizin sessiz çığlıklarıdır gözyaşlarımız. Kimi zaman kaçıp sığındığımız limanımız, kimi zaman yüreğimizi alabildiğince coşturduğmuz rahmet deryamızdır.
    Sizin yazınızla yazabildim yorumu.
    Çok güzel bir anlatım.
    Ben de yaklaşık 90 yaşında olan ANNEMİN Hayatını yazmak istiyorum. Sizin gibi yazarlardan etkilenerek, güzel bir biyografi yazabilmek tek arzum.
    Hoş ve esen kalın.

    YanıtlaSil
  12. Beğeni ve yorumunuz için çok teşekkür ediyorum. Benden Selam Olsun, sayfama hoş geldiniz...
    İnşaaallah siz de annenizin hayatını yazma fırsatı bulursunuz. Başlamak lazım zira başlamak bitirmenin yarısı demişler. Başlayınca devamı geliyor.
    Sağlık ve esenlikler diliyorum.
    Saygılar.

    YanıtlaSil

Utanmayı Unuttuk mu?

 Eskiden büyüklerimiz "Utanmıyorsan, dilediğini yap!" derdi. Çünkü utanmayan insan, her türlü kötülüğü, haksızlığı, ahlaksızlığı y...