Ülkemizin özellikle kıyı bölgelerindeki ormanlarda başlayan ve pek çok şehirlerimize hatta köylerimize kadar yayılan yangın karşısındaki çaresizliğimiz gibi. Yaklaşık beş gündür söndürülemeyen yangın, ülke yönetiminde söz sahibi olan yöneticilerin yetersizliği nedeniyle, her birimizin yüreğinde farklı yangınlara ve acılara sebep olmaktadır.
Çaresizliğin ne kadar zor olduğunu anlamak için Manavgat Belediye Başkanı'nın elinde telefonuyla yere çöküp gözyaşı dökmesinden anlamak mümkün. Sadece belediye başkanı mı? Evini, yuvasını ve geçim kaynağı hayvanlarını kaybeden insanların korkudan endişeden ve çaresizlikten yuvalarından fırlayacak gibi bakan yaşlı gözlerinden, yangından kaçamayan yanan canlıların kömür olmuş iskeletlerinden... Sırtına tonlarca ağırlıktaki ve metrelerce uzunluktaki hortumu sırtlayarak yangın söndürmek için mücadele etmeye çalışan kadınlarımızın bakışlarındaki acıdan. İçindeki eşyalarıyla birlikte evi yanarak viraneye dönen eviyle birlikte anılarını, hayallerini, ümidini kaybeden genç kızımızın yanan göz nuru el emeği çeyizinin kül olması nedeniyle akıttığı gözyaşlarından. Viraneye dönmüş evine bakarak: "Ben kanser hastasıyım, içeride eşyalarımla birlikte tedavi param da yandı kül oldu" diye ağlayan teyzenin gözlerine ve daha nice hikayelere bakmak lazım...
Bu ülke bu ulus tüm çaresizlikler içinde bile, kendine yeni çareler üreterek her defasında küllerinden doğarak yeniden ayağa kalkmıştır. O, bu gücü tarihinden, ulu önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün kendine aşıladığı güçten ve ruhtan almıştır. Buna inancım sonsuzdur...
Yazımı kendilerini efendi, halkı ise maraba sanan ve öyle davranan, yangında her şeyini yitirmiş acılar içinde kıvranan vatandaşlara çay atan yöneticilere seslenerek bitirmek istiyorum.
Ben bu yaşıma kadar onca terör eylemi, onca doğal afet, onca toplumsal olay gördüm. Ancak, böyle bir çaresizlik, böyle bir acizlik, böyle bir yetersizlik, böyle bir basiretsizce yönetilen bir yönetime tanıklık etmedim. Ülkenin onca olanakları varken, sudan bahanelerle kullanmadıkları için, çaresiz kalan halk, kendi devletinden değil, başka devletlerden yardım dilenmek zorunda bırakılmıştır. Onlara adeta yalvardık. Ne olur bizi kurtarın! diye haykırdık. Bu durumdan utanç duymayan bizi muhannete muhtaç eden bu ülkeyi yönetemeyen yöneticilere yazıklar olsun! diyorum.Muhabbetle
Hanife Mert