maden etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
maden etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Soma'da Yanan Ateş...

       
Konuşacak sözlerin çokluğu, insanı bazen dilsiz yapar. Konuşamaz olursun. Kızgınlığını, küskünlüğünü, kırgınlığını, üzüntünü, kederini, çaresizliğini yüreğine gömer tüm çığlıkların sessizleşir. Ne zordur için kan ağlarken çığlıklarını yüreğine gömmek.Tıpkı kömürleşmiş bedenlerin kızamaz hesap soramaz olması gibi.Tıpkı gözlerinden boncuk boncuk akan yaşı silemeyen bir yetimin çaresizliği gibi. Yavrusunu o kara madende kaybeden ananın, babanın, kardeşin, eşin "bu maden beni de benim canımı da  alsın" diye haykıranların, semaları inleten ahları vahları gibi...                        

 İşte böyle musibetler ortaya koyuyor eksiğimizi, yanlışlarımızı, kusurlarımızı. Keşke bu acılara sebep olan yanlışlar, ihmaller önceden tahmin edilerek önlemler alınabilse idi. Maalesef keşkeler sorunu çözmüyor... 

 Ne çok acılar yaşadık topluca ne çok canlar verdik toprağa. Yakın zamanda Van depremi, Gölcük depremi, maden ocaklarında gruzi patlaması sonunda giden binlerce canların izi hala hafızalarımızda.Görünen o ki, yaşanan onca musibetler ders olmamış, etkili olmamış ki, Soma'da da aynı sebeple facia başımıza geldi. Acaba cezalar mı yetersiz, vicdanlar mı katılaşmıştı ki; biraz daha fazla kazanabilmek uğruna başka alternatifi olmayan çaresiz insanlar, önlem alınmadan, gereği yapılmadan uygunsuz ortamlarda çalıştırılmaya devam ediliyor.
  Soma'da acı ve şokun yanında; şaşkınlığı ve yok artık! Diyecek kadar  kızgınlığı da yaşadık...
 Eskiden, mahallemizde yakın komşularımızdan tanıdıklardan veya akrabalardan birinde cenaze olduğu zaman annem bize evde televizyon, radyo, teyp gibi eğlenceyi çağrıştıran aletleri açtırmazdı. Cenaze evine saygısızlık olur der biz de onlarla birlikte üç gün yas tutardık. Ne güzeldi bizim örflerimiz adetlerimiz. İnsanların birbirlerine, acılarına, yaslarına saygı duyması.
    Şimdi bırakın birlikte yası acıyı paylaşmayı saygı duymayı yüreği yanan acısı çöreklenmiş bir cenaze sahibinin tepkisine tahammül gösteremeyecek kadar vicdanı katılaşmış olan müşavirin tekme ile vurması, başbakanın tokat atması ve bir çoklarında bu çirkin davranışı haklı göstermeye çalışması, vicdanları daha çok yaralamıştır. Zaten devlete, insanların birbirine karşı olmayan güvenini tamamen yok etmiştir.
  Başsağlığı ziyaretinin amacı gideni geri getiremeyiz, lakin acınızı paylaşıyoruz. Bu manada elimizden ne gelirse yapmaya hazırız. Yanındayız yakınındayız mesajı vermektir. Acıları, stresi gerginliği arttırmak değildir. 
   Onlar yürek yakan hikayeleri ile göçtüler bu dünyadan. Kimi oğluna sarılarak can vermiş, kimi ölmeden "hakkını helal et oğlum" notunu bırakmış, kimi "Abi beni bırakın Mahmut'u alın onun karısı hamile" diyerek kendi hayatını feda etmiş, kimi bilmem ne şekilde ölüme giden  güzel yürekli insanlar...Tüm bu güzel hasletler, erdemler aslında var olan ancak kendimizi hayat gailesine fazla kaptırdığımızdan dolayı unuttuğumuz Çanakkale, Kurtuluş savaşlarını kazandıran ruhu hatırlattı bizlere. Onlar bu dünyadan göçerken unuttuğumuz insanlığımızı da hatırlattılar.   
   Bu acıların son olmasını, artık cennet gibi güzel ülkemde insanların yok yere pisi pisine ölmesini engelleyecek önlemlerin en kısa zamanda alınmasını ve insana saygının, adaletin, hak ve hukukun, güven içinde yaşamanın her şeyden önemli ve öncelikli olduğu bilincinin yaygınlaşmasını diliyor ve umut ediyorum.
 Bu vesile ile Soma maden işletmesinde hayatını kaybeden maden şehitlerimize rahmet, geride bıraktıkları gözü yaşlı yakınlarına sabır, metanet ve mücadele ile geçirecekleri bir yaşam diliyorum.

Muhabbetle

Hanife Mert

Utanmayı Unuttuk mu?

 Eskiden büyüklerimiz "Utanmıyorsan, dilediğini yap!" derdi. Çünkü utanmayan insan, her türlü kötülüğü, haksızlığı, ahlaksızlığı y...