düşünce etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
düşünce etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ocak 2020 Cuma

İKİ DÜŞÜN BİR KONUŞ


 Şüphesiz insan düşünen bir varlıktır. Onu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği düşünmesi fikir sahibi olmasıdır. Ünlü Fransız filozof Descartes'in "düşünüyorum öyleyse varım" sözünden yola çıkarak; var olmanın ve insanı yaratılmış diğer canlılardan ayıran özelliğinin düşünmesi olduğunu anlamak yanlış olmasa gerek.Var olan yaşayan insan aynı zamanda düşünebilen akıllı insandır.
Basit anlamıyla düşünmek; sorgulamak, incelemek, düşünce üretmek, fikir etmek, aklından geçirmek, zihninde göz önüne getirmek gibi anlamlara gelmektedir. Bu anlamıyla baktığımızda toplumumuzda elbette düşünebilen fikir üretebilen, kafa yoran ve çok başarılı işler ortaya koyanların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Medyada pek gündem olmasa da...
    İnsan, aklı ve düşünmesi sayesinde iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, faydayı zarardan ayırt eder. Çevresinde olup bitenleri anlar ve değerlendirir. Olaylar arasında neden –sonuç ilişkisini kurar. Karşılaştığı güçlüklere çözümler üretir, böylece yeni şartlara uyum sağlayarak yaşamını kolaylaştırır.
     Buna rağmen; aklını kullanmayan, düşünmeyen, sorgulamayan, üretmeyen, kolaycılığa kaçan, okumayan, araştırmayan, insanların sayılarının da günden güne arttığını yaşanan akıllara zarar olarak değerlendirdiğimiz olaylardan anlamak zor değil...
     Toplum olarak rahatı, ağzımıza geleni söylemeyi severiz. Severiz sevmesine de bir de dinlemeyi, konuşulanı anlamayı, anladığımızı idrak etmeyi bilsek. Belki de bir çok sorunumuz hallolacak ama nerede!! Dinlemeye sabrımız yok. Buna karşın konuşmaya mecalimiz hep var. Yerli yersiz gerekli gereksiz hep konuşuyoruz. Konuşmuş olmak için, laf ebeliği yapmak için, söylenen sözün altında kalmamak için konuşuyoruz...
   Fikir üretmek, bilgi üretmek yerine laf üretiyoruz. Hani ağzı olan konuşuyor derler ya! Benim doğrum senin doğrundan üstün, benim sözüm doğru... Kimi zaman da bir yerde söylediğimiz sözü, bir başka yerde inkar edebiliyoruz. Çevir gazı yanmasın...
     Konuşabilme yeteneği insana yaratılışıyla birlikte verilmiş ve onu diğer canlılara üstün kılmış en önemli özelliklerinden biridir. İnsan elbette konuşmalı. Zira konuşarak kendini ifade eder. Kişiliğini bu şekilde ortaya koyar. Çünkü kişiliği konuşmasında gizlidir. Bu demek değildir ki hep konuş ama boş konuş...
   özellikle son dönemlerde yaşadığımız onca haksızlıklara, olumsuzluklara, adaletsizliklere, yolsuzluklara, yoksulluklara, yoksunluklara, zulümlere, ölümlere, tacizlere, tecavüzlere karşı hep sustuk. Asıl konuşulması, neler oluyor? diye yetkililerden yetkisizlerden hesap sorulması gerekirken, sesimiz soluğumuz kesildi. Konuşamaz olduk. Belki korktuk, ürktük. Bana dokunmasınlar da, işime aşıma, kurduğum düzene zarar gelmesin de... Bana değmeyen yılan bin yaşasın gibi felsefelerle kabuklarımıza çekildik. Bireysel çıkarlarımız her zaman toplumsal çıkarlarımızın önüne geçti.
      Bu durumlar karşısında susan ağzımız, göz göre göre insan onur ve haysiyetini zedeleyen kadın programlarını, yarışma programlarını, Türk aile yapısı ile uzaktan yakından alakası olmayan yemek programlarını, dizileri, kime ne yakışır gibi anlamsız faydasız programları ve gazetelerin magazin sayfalarını konuştu. Bu programlar vaktimizi ve zihnimizi meşgul etti. Düşünme üretme yetisi devre dışı kaldı.
    Neredeyse her gün gelen şehit haberleri, şiddete uğrayarak canından olan kadınlarımız, tecavüz edilerek öldürülen çocuklarımız, açlık sınırının da altında olan ve çareyi intiharda bulan insanlarımız, yetim hakkı yiyenlerin, haksızlık, yolsuzluk yapanların, adaleti kişiye göre işletenlerin durumu  milli ve manevi değerlerimize, saldırılar, dışarıda aç ve perişan durumda olanların durumları yukarıda saydıklarım kadar insanımızın zihnini meşgul etmedi...
 
   Sözün özü; zalimin zulmünün susturulduğu, hakkın, doğrunun, sevginin, barışın, kardeşliğin, özgürlüğün, insan haklarının, kadın haklarının, hayvan haklarının insanca yaşamın konuşturulduğu; düşündürüldüğü, sorgulandığı  yeni bir dünyada yaşamak dileğiyle...


Muhabbetle,
Hanife Mert

Utanmayı Unuttuk mu?

 Eskiden büyüklerimiz "Utanmıyorsan, dilediğini yap!" derdi. Çünkü utanmayan insan, her türlü kötülüğü, haksızlığı, ahlaksızlığı y...