3 Nisan 2025 Perşembe

Toplumsal Çürüme ve Vicdanların Sessizliği

 

 





Bir toplumun yetiştirdiği her ferdin o topluma karşı ödemek zorunda olduğu bir vefa borcu vardır. Bu anlayışla, yaşadığı toplumu güzelleştirmek temel değerlerine sahip çıkmak, onları yaygınlaştırmak, çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak ve gelecek kuşaklara aktarmak asli görevidir. Ancak günümüzde bu bilinç giderek zayıflamakta, toplumun değer yargıları büyük bir değişime uğramaktadır.

Dünya değişim ve gelişim çağındadır. Bu değişime paralel olarak teknolojik gelişmeler, kapitalizmin ezici gücü ve metropolleşmenin de etkisiyle insanların yaşam felsefesi ve değer yargıları da değişime uğramaktadır. Bu süreç bireylerin yaşam felsefesini ve değerlerini yeniden şekillendirirken, onları asıl sorumluluklarından uzaklaştırıyor.

Günümüzde artık kişiliğimiz, ahlaki duruşumuz, vicdanımız ya da insanlara karşı beslediğimiz sevgi ve merhamet, ne yazık ki eskisi kadar önemsenmiyor. Bunun yerine, mevki, makam, para ve güç her şeyin belirleyicisi hâline gelmiş durumda.

Toplumumuzda erdem kabul edilen değerler birer birer geri plana atılıyor. Artık insanların iç dünyalarına, bilgi birikimlerine ya da karakterlerine bakılmıyor. Dış görünüş, maddi varlık, statü ve güç, bireyin değerini belirleyen unsurlar hâline gelmiş durumda. Oysa geçmişte, kültürümüzün temelini ahlak, ilim, irfan, edep ve vicdan oluşturuyordu. Bu topraklar sevgi, saygı, vefa, dürüstlük, adalet ve güzel ahlak üzerine inşa edilmişti.

Bugün geldiğimiz noktada, toplumsal değerlerimiz aşınmış, insanlar sadece izleyen, sorgulamayan, hesap sormayan bir hâle bürünmüş durumda. Kapitalist dünyanın aldatıcı parıltısına kapılarak, hayatı sadece maddiyat üzerine kurduk. Birlikteliğimizi, bizi bir arada tutan değerleri sıradanlaştırdık. Artık insana saygı göstermek, adil olmak, merhametli davranmak eskisi kadar önemli değil. Yolsuzluk, rüşvet, adaletsizlik, ötekileştirme gibi olumsuzluklar hayatımızın bir parçası hâline geldi. Yardımlaşmayı, paylaşmayı unuttuk; güçsüz olanı ezmek doğal bir davranışmış gibi algılanmaya başladı. Kadınlara, çocuklara, yapılan eziyetler, hayvanlara ve doğaya verilen zararlar bile kanıksanır hâle geldi.

Tüm bunlar bizi mutsuz ve huzursuz kılıyor. Sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk, vefa gibi kavramların unutulması, toplumun ruhunu yaralıyor. Artık iyinin kötüden, doğrunun yanlıştan, haklının haksızdan ayrılması zorlaştı. İçinde yaşadığımız toplumda, büyük bir belirsizlik içinde yolumuzu bulmaya çalışıyoruz.

Belki bu yazı karamsar görünebilir, ancak sayıları az da olsa, hâlâ değerlerine sahip çıkan insanların var olduğunu biliyorum. Onlar, ahlakı, edebi, ilmi ve irfanı önceleyenlerdir. Onlara duyduğum saygı ve sevgi sonsuz. Fakat yalnızca maddi gücüyle varlık gösterenlere, zayıfı ezenlere, adaleti hiçe sayanlara, merhametten yoksun olanlara aynı duyguları beslemek mümkün değil.

Değerlerimizi yeniden hatırlamak ve yaşatmak zorundayız. Toplumu güzelleştirmek, ahlaki ve insani değerleri korumak hepimizin sorumluluğudur. Ancak bu şekilde, kendimizden sonraki nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakabiliriz.

Okurlarıma sevgilerimle,

Hanife Mert

4 yorum:

  1. Öncelikle bu güzel, çok anlamlı yazın için eline sağlık Hanifeciğim.
    Gerçekten toplumsal çürüme yaşıyoruz. Her alana yayılmış. Mesela eğitimde...öğrenciler cumhuriyet sonrası ve 60, 70, 80'li yılların öğrencileri gibi değil hem çok cahiller, hem okuma hevesleri yok (okuyacağız da ne olacağız?) ve öğretmenlere karşı zorbalık derecesinde kabalaşmışlar, kediye, köpeğe işkenceler! Ekonomi bozuldukça, o ülkede değerler de bozuluyor. Cinnetler artıyor, boşanmalar misliyle artıyor, baba oğlunu, anne küçücük çocuğunu öldürüyor, boşanmak isteyen kadınlar öldürülüyor herkes bir cinnet halinde! Siyaset zaten hepten çürümüş! Adam seçim kazanıyor, iptal ettiriyor! İftiralar atıyor hapse attırıyor! Eskiden böyle değildi ben çocuktum iki rakip parti vardı ama hiçbir birbirine böyle kumpaslar filan kurmazdı, koltuklarına böyle yapışmazlardı. Tv dizilerinde bile çürüme var, çarpuk çurpuk ilişkilerle dolu izlemeye iğreniyorum.
    Çok yazıp başını ağrıttım....akşama kadar yazsam bitmez bu konu.
    Sevgiler canım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Müjdeciğim teşekkür ederim, okuyan gözlerine sağlık. Yorumunda belirttiklerinin faydası var. Yazımı genelleyerek yazdım, yorumlarda dile getiririz düşüncesindeydim. Bir toplum bilimden, ahlaktan, adaletten, merhametten, sevgiden, şefkatten uzaklaştığında o toplumda çürümüşlük kokuşmuşluk başlıyor. Bu duruma nasıl geldik diyoruz ya hani, asıl suçlu bizleriz. Bir toplum nasıl yaşarsa öyle yönetilirmiş. Yönetenler de bu durumu destekledi, körükledi. Çünkü istedikleri buydu... Bu durumdan nasıl kurtuluruz? Aydınlığa çıkar mıyız? Zor da olsa umudumu kaybetmedim...
      Gönülden sevgiler canım.

      Sil
  2. Uzun bir yorum yazmıştım önce onaylanınca yayınlanacaktır yazdı sonra bir hata oldu yorumunuz sırasında dedi artık umarım olmamıştır :))) aksilik kopyalamadan yayınla tuşuna basmıştım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi ki de yayınlanmış, muhteşem yorumun için teşekkür ederim canım. Sevgiler.

      Sil

Toplumsal Çürüme ve Vicdanların Sessizliği

    Bir toplumun yetiştirdiği her ferdin o topluma karşı ödemek zorunda olduğu bir vefa borcu vardır. Bu anlayışla, yaşadığı toplumu güzelle...