27 Mayıs 2019 Pazartesi

Lokmalar Boğazımda Dizildi Kaldı


Her ne kadar "nerede o eski ramazanlar, eski bayramlar." diye klişe sözlerle eskiye olan özlemimizi dile getirsek de kendi adıma, çocukluğumdan kalma anı kırıntılarını hatırlayarak onları günümüze taşımaya gayret ediyorum.

  Eski ramazanlara ait hatırladığım; top atılmasına bir kaç dakika kala yer sofrasında, çinko taslara bol soğanlı taneli mercimek çorbasını ve yine çinko tabaklara sebze yemeğini, zeytin kasesini, annemin yaptığı baklava tabağını siniye koyduktan sonra, kardeşlerimle birlikte dışarı çıkar, evimizin merdiveninin basamaklarına oturur, kimi balkonda, kimi pencereden başını uzatmış komşularımızla birlikte heyecanla topun atılmasını beklerdik. Sonra top atılır büyük bir mutlulukla sofraya koşardık...

Bu güne kadar aynı heyecanı ailemle birlikte diri tutmaya çalıştık. İstedim ki çocuklarım da aynı heyecanı hissetsin ve ileride çocuklarına aktarabilsin. Çocuklarım aynı heyecanı duyar da çocuklarına yansıtır mı, bilemem. Lakin bildiğim bir şey var ki benim gibi düşünenlerin sayısının pek fazla olmadığıdır.

Bir kaç gün önceydi. İftar vakti yakındı. Yemekleri hazırladım. Bir koşu fırından pide almak için dışarı çıktım. Pideyi alıp eve dönerken, gözüm sitemizin girişinde bulunan çöp kovalarına takıldı. Çöp kovasının önünde biri oturuyordu. Önce kağıt toplayanlardan biri galiba diye düşündüm. Yaklaştıkça onlardan olmadığını fark ettim. Böyle durumlarda yolda gerçekleşen sıra dışı olaylarda önce oradan geçen insanların tepkileri dikkatimi çeker. Çöp kovasının yanında oturan kadından ziyade, kadının yanından geçen insanlara baktım. Kadın kimsenin umurunda değildi. Bakmıyorlardı bile... Ayaklarım beni çöp kovasının yanına doğru götürdü. Orada eski bir pazar arabası, yanında da yaşlı bir kadın yere oturmuş bir şeyler yapıyordu. Yanına iyice yaklaştım, " sen burada ne yapıyorsun?" diye soramadım. O kadın bakışımdan anlamıştı sanki. Yanında mavi bir naylon poşetin içinden çıkardığı, kiminin kenarları delinmiş, kiminin ortası yanmış asma yapraklarını düzelttikten sonra başka bir poşete yerleştiriyordu . Bir taraftan da bana açıklama yapıyordu. "Marketten aldım, bak bu yapraklar sarılabilir." dedi. Muhtemelen bu yapraklar, marketin çöpe attığı veya çöpe atacağı vakit, yaşlı kadının "çöpe atma bana ver" demiş olabileceği yapraklar diye bir düşünce geçti zihnimden.
Yaşlı kadın konuşurken, düşüncelerim lüks saraylarda çok çok yıldızlı otellerde adını bile telaffuz edemediğimiz yemeklerle verilen iftar sofralarında dolaştı. Daha nerelerde dolaştım bir bilseniz...
Düşüncelerimden sıyrılıp tekrar yaşlı teyzeye döndüm. Kadın mahcup bakışlarıyla, çöpe atılacak olan ekmekleri beklediğini söyledi. Bu ifade iyice perişan etmişti beni. Sanırım utandığı için olacak; ardından hemen açıklama yaptı. "Ben çöpe atılan ekmekleri sütçülere satıyorum karşılığında süt alıyorum, evde felçli bir kocam var ona bakıyorum. İnan kızım yalan söylemiyorum...", dedi.

Yaşlı teyze belki doğru belki de yalan söylüyordu bilemem. Lakin benim ona söyleyebileceğim bir şey yoktu. Sadece arabaların vızır vızır geçtiği ve daha birkaç ay önce orada büyük kazanın olduğu ve 3-4 kişinin feci bir şekilde can verdiği bir yerde oturuyordu. Sadece ona, biraz geri çekilmesini söyleyebildim. Benim söyleyebilecek bir şeyim yoktu, sustum. Peki ya söyleyecek sözleri olanlar neden susuyordu. Neden yaşlı kadın gibi daha nice çöpten yemek ekmek artıklarıyla hayatta kalmaya çalışanlara suskundular... Anlayan zaten anladı...

Ben seslenmeden yaşlı kadının yanından ayrıldım. Eve geldiğimde ezan okunmuş iftar sofrasına oturmuştuk. Sonra ne mi oldu? Lokmalar boğazımda dizildi kaldı yutamadım...

Muhabbetle
Hanife Mert

12 yorum:

  1. Çok dokundu yaşlı teyzenin hali.
    Neler görür olduk, çöpten bulduğuna sevinip yiyenlerei görür olduk.

    Ramazan ayında, onlar hep oruç gibi.
    Offf...

    YanıtlaSil
  2. Maalesef Ramazan'ı ve müslümanlığı tam anlamıyla yaşayamıyoruz. :(

    YanıtlaSil
  3. Sevgili ACEMİDEMİRCİ maalesef öyle bir yerde lüks lokantalarda otellerde çöpe atılanlar, bir yerde çöpten toplayarak hayata tutunmaya çalışanlar... Çok acı ve çok üzücü. Sosyal devlet olmanın en temel özelliği vatandaşlarının sosyal anlamda adil bir yaşam sağlamak olması gerekirken, bizimkiler sadece kendilerine sağlıyorlar her türlü kazancı..

    YanıtlaSil
  4. ReHiTu maalesef insan olmanın gereğini tam anlamıyla yaşayamıyoruz. Çünkü benzer tablolarla her zaman karşılaşmak mümkün..

    YanıtlaSil
  5. Hali vakti haddinden fazla olanlar yerine bir lokma ekmeğe ihtiyacı olanları çağırmak lazım iftara. ancak o zaman güzelleşir hayatımız.

    YanıtlaSil
  6. Paylaşmayı unuttuk maalesef her şeyde bu böyle. Gözlerimizi hırs bürümüş ne biz ne de bizi yönetenler etrafını göremez hale gelmiş. Arif ÖZTÜRK yorum için teşekkürler..

    YanıtlaSil
  7. Gerçekler bazen o kadar acı ve düşündürücü ki...

    YanıtlaSil
  8. Maalesef öyle Hüseyin Hocam...

    YanıtlaSil
  9. Marketlerde ucuza satılmayıp da çöpe dökülen sebze ve meyveleri gördükçe için açıyor. Çürütmeden daha ucuza satılsa da herkes rahatça alabilse... Çok üzüldüm yailı kadının ve onun gibi olan insanımızın haline. Keşke hepsine yardım edebilsek ... Çevremizden başlamak yeter aslında...

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Nilüfer Hanım, bizler her zaman göremeye biliyoruz. Eminim sizin gibi bizler gibi düşünenler var ve ben pek çoğuna yardımcı oluyoruz. Bir de ortada duygu sömürüsü yaparak insanların iyi niyetini su istimal edenler çok fazla. Böyle düşünenler yüzünden insanımız yardımcı olurken bile tereddüt ediyor. Devletimiz sosyal bir devlet ve bunun gereği yapılmış olsa belki de bu yaşlı teyze gibi pek çok ihtiyaç sahibi ortalarda zor durumda kalmayacaktır. Sayfama gelmeniz ve yorumunuzu paylaşmanıza sevindim. Teşekkür ediyorum, sevgiler..

    YanıtlaSil
  11. Çok hüzünlüymüş gerçekten.Hiçbir şey yapamasanız da, orada beklemeniz bile duyarlılığınızı gösteriyor. Maalesef herkes görmek istediği şeyleri görüyor. dikkatimizi bu yöne çektiğiniz için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  12. Ben teşekkür ederim Tolga Bey. Zaman ayırıp yazımı okuduğunuz için. Maalesef etrafımızda öyle çok karşılaşıyoruz ki illaki yardım konusunda olanaklarımız dahilinde elimizden geldiği kadarıyla yapabiliyoruz. Bu yetmiyor yetmez de. Bu bir devlet politikası olmalı ve çözümün devlet eliyle olması gerekiyor. Sosyal devlet olmanın gereği bu olsa gerek.. Saygılar

    YanıtlaSil

Utanmayı Unuttuk mu?

 Eskiden büyüklerimiz "Utanmıyorsan, dilediğini yap!" derdi. Çünkü utanmayan insan, her türlü kötülüğü, haksızlığı, ahlaksızlığı y...