9 Mart 2012 Cuma

Ben hep Seni Düşünürüm.. TÜRKÜLER ÖZÜMÜZDÜR.






Aşktan yana söz duyunca
Ben hep seni düşünürüm
Uçsuz hayaller boyunca
Ben hep seni düşünürüm

Yıldızlar kayar yüceden
Renkler sıyrılır geceden
Yüreğim sızlar inceden
Ben hep seni düşünürüm

Aklın ucu değer hiçe
Yol ararım içten içe
Kainat uyur sessizce
Ben hep seni düşünürüm

Korkunun bittiği yerde
Haz duyarım ince ince
Bir mezar görsem bir yerde
Ben hep seni düşünürüm

Zaman hep sonsuza akar;
Meyve dökülür, dal kalkar
Çiçeklere bakar bakar
Ben hep seni düşünürüm

Rüzgar eser ilden ile
Sağlıkta bitmez bu çile
'Var'dan öte, 'Yok'ta bile
Ben hep seni düşünürüm
ABDURRAHİM KARAKOÇ
NOT: FON MÜZİĞİNİ KAPATMAYI UNUTMAYALIM..

Yattığım Kaya

Bu akşam o kadar durgun ki sular
Gömül benim gibi kedere diyor.
İçimde maziden kalma duygular
Ağla geri gelmez günlere diyor.

Ey gönül, gidenden ümidini kes!
Kaçan bir hayale benziyor herkes,
Sanki kulağıma gaipten bir ses
Buluşmalar kaldı mahşere diyor.

Enginden engine koşarken rüzgar,
Bende bir yolculuk heyecanı var...
Yattığım kayaya çarpan dalgalar
Çıkıver bir sonsuz sefere diyor.
NECİP FAZIL KISAKÜREK


 

6 Mart 2012 Salı

Hani Vardırya..




Hani vardır ya bazı anlar...
Seni bir sen bir Rabbin anlar...
 Gözyaşın hep içine damlar...
Yüreğini bir hüzündür kaplar...
O anlar değerlidir ,seni saklar ...
Bilmez kimse ,anlamını azı kavrar ...
Yollar yalnızlığa ,gözler boşa bakar ...
O'ndan başkası sana zarar ,cana zarar ...


Hani vardır ya bazı anlar...
Pişmanlıklarını umutlar sarar ...
Ellerin semada ,yaran kanar ...
Bunca günahı bir O bağışlar ...
Gönül diyarına bir ''ah'' daha sızar...
Günahkar ruhun hayaller kurar ...
Bekler yinede merhamet umar...
Ben bana eksiğim ,ben bana naçar ...


Hani vardır ya bazı anlar...
Bahçende çiçekler açar...
Etrafın gül kokar ...
Hasretin sana aşk katar...
Can cananını arayıp ,sorar...
Tüm kapılar yalnız O'na çıkar ...

Hani vardır ya bazı anlar...
Yüreğin bir sığınak arar ...
Dolar gözlerin ,için yanar ...
Unutma !
Sabır hayatı anlamlı kılar ...
Unutma !
Ahiretine bir "SEN" sağlarsın yarar....

alıntı

Ayfer Vardar - Arzuhalım...TÜRKÜLERİMİZ ÖZÜMÜZ.

 


Beni eller kimi görme
Sen benimsin ben seninim
Gel seni benden ayirma
Sen benimsin ben seninim
Senin galbin benim galbim
Sana malumdur benim halim
Kaçma benden nazli gülüm
Sen benimsin ben seninim
Kalpten kalbe bir yol vardir
Gözünen görünmez sirdir
Ikimizin kalbi birdir
Sen benimsin ben seninim
Galbimi galbinde duyan
Halim degil midir ayan
Garibi bu hala koyan
Sen benimsin ben seninim
NEŞET ERTAŞ
FON MÜZİĞİNİ KAPATMAYI UNUTMAYALIM..::)


Bize Ne Oldu?


Bize Ne Oldu Böyle?
Namazını terk etmeyen bir ecdadın, dizileri terk etmeyen torunları olduk. Televizyondaki ahlaksızlığın her türlüsüne elimizde çekirdekle çoluk çocuğumuzla bakıp göz yumar hale geldik.
Sokakta ahlaksızlık diz boyu olmuş, gençler neredeyse sokak ortasında her türlü rezaleti yapar hale gelmiş de sesimiz çıkmaz olmuş. Kimseye duyurmadan sessizce “rezalete bak” deyip geçer hale geldik.
Allah’tan başka kimseden korkmayız deriz dilimizle ama esasında bir tek Allah’tan korkmayız, geri kalan her şeyden korkar hale geldik.
Öylesine imani yönden çürüdük ki; Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır lafını dilimize dolarız, önümüze gelene ahkâm keseriz de bırakın başka bir kardeşimizin hakkını korumayı kendi hakkımızı çatır çatır yerlerde sesimizi bile çıkaramayız.
Önce ecdadımızı kopardılar bizden, yakın tarihimizi katlettiler. Ecdadını tanımayan bir nesil olduk yetti mi?
-Elbette hayır, yetmedi çünkü sustuk ve bekledik.
Sonra yavaş yavaş ahlakımızı bozdular, imanımızı çaldılar bunlara da göz yumduk.
Sonrasında elimize bir televizyon verdiler önce akrabalarımızdan koptuk sonrasında aynı evi paylaştığımız kendi ailemizden. Yetti mi?
-Elbette hayır, yine yetmedi,
Sonrasında Genç odası icat ettiler, çocuk odası icat ettiler ve aynı evin içinde dahi birbirini göremeyen bireyler haline geldik.
Seçkin eşyalarımız, arabalarımız, korunaklı evlerimiz oldu, içlerinde boş karanlık odalar açıldı. Kimden neyi koruyacağımızı, niye çalıştığımızı unuttuk. Kalın duvarlar çekince, çelik kapılar takınca, koca koca kilitler, on haneli şifreler girince çocukları koruyacağımızı sandık, ama asıl gerekli olan ahlak ve maneviyatını yitirmekten koruyamadık. Eline harçlık verip hiçbir şey eksik etmesek adam olacağını sandık, hâlbuki hazırcılığa alıştırdık farkına varmadan. Her şeyi olan ama huzuru olmayan sevgisi olmayan insancıklar olduk.
Bizler ahlakımızı, imanımızı, kültürümüzü kampanyalarla sattık dostlar. Her Kampanya da bir bilgisayar aldık ve çocuğumuzu kendi dünyasına bırakıverdik, her kampanyada bir cep telefonu aldık ve çocuğumuzu kendimiz dışladık.
Artık anneler evde içi boş evlilik programlarında, Çocuklar bilgisayar oyunlarında, Babalarsa futbol maçlarıyla meşgul ve kendini avutmakta.
Belki de tek ortak noktamız kaldı ailemizle hemfikir olduğumuz dizileri hiç konuşmadan sessizce seyretmek.
Etrafımız kalbi temiz, saygısız, hoşgörüsüz, kibirli çeşit çeşit müslümanlarla doldu, etrafımız bin bir parçaya bölünmüş hiçbir ortak noktada dahi buluşamayan çevresini duvarıyla örmüş, yetmemiş gözünü ve kulağını da kapamış gelenekçi müslümanlarla doldu, etrafımız ne Alim tanıyan, ne Hoca tanıyan ve okuduğu 2-3 Ayet,2-3 Hadis ile Allame-i Cihan olmuş müslümanlarla doldu. Ayetler ve hadislere inandık ve iman ettik diyemiyoruz dediğimiz dedik çaldığımız düdük.
Örnekleri çoğaltmak mümkün elbette lakin asıl konu şu :
“Söyler misiniz Bize ne oldu? “...
alıntı–

5 Mart 2012 Pazartesi

En Uzaktaki En Yakındır Bazen..




 
En uzaktaki en yakındır bazen
Bazen elinin değemediğine yüreğin değer, yüreğin dokunur
Yüreğinin dokunduğu teselli eder seni,
Yaralarını sarar, düğümlendiğinde boğazın
Nefes aldırır sana...
Tekrar tutunmak istediğinde hayata,
Sıkıca tutar elinden...
Hayatın bütün virajlarından canın acımadan döndürür seni,
Yaraların bile çabuk iyileşir o zaman.
Taşlı sulardan ayakların kanamadan geçip gidersin,
Düştüğün kuyulara bile ya bilerek düşersin,
Ya da kenarından geçip gidersin.
Hayat ve içindeki her şey,
Bir yolculukta camdan seyrettiğin görüntülere döner.
Resmin dışından bakarsın hayata.
Uzaktakinin gerçek yakınlığı teselli eder seni,
Seni asıl bilenin ve en çok sevenin tesellisidir bu aslında,
O seni bilir, ne ile mutlu olacağını, neyi seveceğini de bilir.
Hangi merhemin iyi geleceğini de yine en iyi O bilir.
Yarayı açan da merhemi süren de O dur.
Eğer duyabilirsen içindeki Ona ait sesi,
Sesini duyurmuş bir garibin, yorgun ama mutlu bakışıyla,
Gözlerini kaldırıp gökyüzüne, Ona bakarsın,
Bilirsin, sen her konuşmak istediğinde sadece ve sadece O hazırdır.
En yakın ama, en uzak da olabildiğin O dur aslında,
Sen seçersin Ona uzak ya da yakın olmayı,
Hayatındaki bütün mesafelerde Onun izi vardır.
Ona yakın olduğunda her şeye de yakınsındır aslında,
Sorduğu her soruda kendini göstermek ister sana,
Hayatın eli en tatlı dokunuşlarıyla okşarken seni,
Sen şifreyi çözmeye çalışırsın.
Bu sırada hayatındaki yakınlar ve uzaklar yer değiştirir,
Yakın bildiklerin uzak, uzak bildiklerin de yakın olur.
Çözemediğinde tekrar tekrar sorar sorularını, hiç bıkmadan,
Şifreleri hayatın içinde gizler, çözdükçe güçlenirsin,
Her bir soru arasında sana teselli zamanları bırakır,
Yorulduğunu Ondan iyi bilen var mıdır?
Soruyu çözemediğinde ise soruyu sevmeye çalışırsın,
Hatta bir adım öteye giderek soruyu soranı da seversin,
Gerçek uzaklık nedir aslında ya da gerçek yakınlık ...
Bildiklerin midir yakın olan, uzaklar hep bilmediklerin midir.
Ey uzak görünüp de en yakın olan;
Sana yakınlığımı artır
Ey soruları soran;
İstediğim bütün uzakları benim için yakın eyle,
Kalbimi sıkan bütün yakınları da uzak eyle,
Ve bütün bunları gönlüme de sevdir olur mu…
alıntı

GEÇTİ BOR'UN PAZARI


Başta kavak yelleri estigi günler hani?
Umdugumuz neşeler, şerefler, ünler hani?
Beklenilen alayli, şanli dügünler hani?

Servi gibi umitler döndu birer igdeye,
Geçti Bor`un pazari, sür eşegi Nigde`ye!

Sende cevher var imiş, onu herkes ne bilsin?
Kimler böyle zügürtün huzurunda egilsin ?
Şöyle bir dairede müdür bile degilsin,

Ne çıkar ögrenmişsin mesahasi (pi) diye,
Geçti Bor'un pazarı sür eşegi Nigde`ye

Bilmem ki ne olmaktı senin gayen, maksadın?
Fare gibi kitaplar arasında yaşadın,
Ne dans ettin, eglendin, ne de sevdin kız, kadın,

Kim dedi ey serseri gençligine kıy diye ?
Gecti Bor`un pazari, sür eşegi Nigde`ye!

Gönul ne çalgi ister, ne eglence, ne de dans,
Ne güzel kadınlarin önlerinde reverans,
Kapandıkca kapandı bunca yıldır kahpe şans,

Ihtiyarlik gölgesi perde çekti dideye,
Gecti Bor`un pazari, sür eşegi Nigde`ye!

Firsati iyi kolla, olma sakin dangalak,
Genc iken vur partiyi, durma, ye, keyfine bak,
Sonra ic sampayyalar, viskiler, bardak bardak,

Dokunuyor uc kadeh simdi bizim mideye,
Gecti Bor`un pazari, sur esegi Nigde`ye!

Hasan`in boregine vaktinde yetismeli,
Hic durmadan govdeye atistirip sismeli,
Yanip da kavrulmadan mukemmelen pismeli

Sonra seni almazlar hicbir yere cig diye
Gecti Bor`un pazari, sur esegi Nigde`ye!

Namdar Rahmi Karatay

Halimiz Ortada

  Dün, uzun süredir görüşemediğim bir arkadaşım aradı beni. Görüşmememizin özel bir nedeni yok. Hayat gailesi işte... Kendimizi öylesine kap...