6 Mart 2012 Salı

Bize Ne Oldu?


Bize Ne Oldu Böyle?
Namazını terk etmeyen bir ecdadın, dizileri terk etmeyen torunları olduk. Televizyondaki ahlaksızlığın her türlüsüne elimizde çekirdekle çoluk çocuğumuzla bakıp göz yumar hale geldik.
Sokakta ahlaksızlık diz boyu olmuş, gençler neredeyse sokak ortasında her türlü rezaleti yapar hale gelmiş de sesimiz çıkmaz olmuş. Kimseye duyurmadan sessizce “rezalete bak” deyip geçer hale geldik.
Allah’tan başka kimseden korkmayız deriz dilimizle ama esasında bir tek Allah’tan korkmayız, geri kalan her şeyden korkar hale geldik.
Öylesine imani yönden çürüdük ki; Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır lafını dilimize dolarız, önümüze gelene ahkâm keseriz de bırakın başka bir kardeşimizin hakkını korumayı kendi hakkımızı çatır çatır yerlerde sesimizi bile çıkaramayız.
Önce ecdadımızı kopardılar bizden, yakın tarihimizi katlettiler. Ecdadını tanımayan bir nesil olduk yetti mi?
-Elbette hayır, yetmedi çünkü sustuk ve bekledik.
Sonra yavaş yavaş ahlakımızı bozdular, imanımızı çaldılar bunlara da göz yumduk.
Sonrasında elimize bir televizyon verdiler önce akrabalarımızdan koptuk sonrasında aynı evi paylaştığımız kendi ailemizden. Yetti mi?
-Elbette hayır, yine yetmedi,
Sonrasında Genç odası icat ettiler, çocuk odası icat ettiler ve aynı evin içinde dahi birbirini göremeyen bireyler haline geldik.
Seçkin eşyalarımız, arabalarımız, korunaklı evlerimiz oldu, içlerinde boş karanlık odalar açıldı. Kimden neyi koruyacağımızı, niye çalıştığımızı unuttuk. Kalın duvarlar çekince, çelik kapılar takınca, koca koca kilitler, on haneli şifreler girince çocukları koruyacağımızı sandık, ama asıl gerekli olan ahlak ve maneviyatını yitirmekten koruyamadık. Eline harçlık verip hiçbir şey eksik etmesek adam olacağını sandık, hâlbuki hazırcılığa alıştırdık farkına varmadan. Her şeyi olan ama huzuru olmayan sevgisi olmayan insancıklar olduk.
Bizler ahlakımızı, imanımızı, kültürümüzü kampanyalarla sattık dostlar. Her Kampanya da bir bilgisayar aldık ve çocuğumuzu kendi dünyasına bırakıverdik, her kampanyada bir cep telefonu aldık ve çocuğumuzu kendimiz dışladık.
Artık anneler evde içi boş evlilik programlarında, Çocuklar bilgisayar oyunlarında, Babalarsa futbol maçlarıyla meşgul ve kendini avutmakta.
Belki de tek ortak noktamız kaldı ailemizle hemfikir olduğumuz dizileri hiç konuşmadan sessizce seyretmek.
Etrafımız kalbi temiz, saygısız, hoşgörüsüz, kibirli çeşit çeşit müslümanlarla doldu, etrafımız bin bir parçaya bölünmüş hiçbir ortak noktada dahi buluşamayan çevresini duvarıyla örmüş, yetmemiş gözünü ve kulağını da kapamış gelenekçi müslümanlarla doldu, etrafımız ne Alim tanıyan, ne Hoca tanıyan ve okuduğu 2-3 Ayet,2-3 Hadis ile Allame-i Cihan olmuş müslümanlarla doldu. Ayetler ve hadislere inandık ve iman ettik diyemiyoruz dediğimiz dedik çaldığımız düdük.
Örnekleri çoğaltmak mümkün elbette lakin asıl konu şu :
“Söyler misiniz Bize ne oldu? “...
alıntı–

5 Mart 2012 Pazartesi

En Uzaktaki En Yakındır Bazen..




 
En uzaktaki en yakındır bazen
Bazen elinin değemediğine yüreğin değer, yüreğin dokunur
Yüreğinin dokunduğu teselli eder seni,
Yaralarını sarar, düğümlendiğinde boğazın
Nefes aldırır sana...
Tekrar tutunmak istediğinde hayata,
Sıkıca tutar elinden...
Hayatın bütün virajlarından canın acımadan döndürür seni,
Yaraların bile çabuk iyileşir o zaman.
Taşlı sulardan ayakların kanamadan geçip gidersin,
Düştüğün kuyulara bile ya bilerek düşersin,
Ya da kenarından geçip gidersin.
Hayat ve içindeki her şey,
Bir yolculukta camdan seyrettiğin görüntülere döner.
Resmin dışından bakarsın hayata.
Uzaktakinin gerçek yakınlığı teselli eder seni,
Seni asıl bilenin ve en çok sevenin tesellisidir bu aslında,
O seni bilir, ne ile mutlu olacağını, neyi seveceğini de bilir.
Hangi merhemin iyi geleceğini de yine en iyi O bilir.
Yarayı açan da merhemi süren de O dur.
Eğer duyabilirsen içindeki Ona ait sesi,
Sesini duyurmuş bir garibin, yorgun ama mutlu bakışıyla,
Gözlerini kaldırıp gökyüzüne, Ona bakarsın,
Bilirsin, sen her konuşmak istediğinde sadece ve sadece O hazırdır.
En yakın ama, en uzak da olabildiğin O dur aslında,
Sen seçersin Ona uzak ya da yakın olmayı,
Hayatındaki bütün mesafelerde Onun izi vardır.
Ona yakın olduğunda her şeye de yakınsındır aslında,
Sorduğu her soruda kendini göstermek ister sana,
Hayatın eli en tatlı dokunuşlarıyla okşarken seni,
Sen şifreyi çözmeye çalışırsın.
Bu sırada hayatındaki yakınlar ve uzaklar yer değiştirir,
Yakın bildiklerin uzak, uzak bildiklerin de yakın olur.
Çözemediğinde tekrar tekrar sorar sorularını, hiç bıkmadan,
Şifreleri hayatın içinde gizler, çözdükçe güçlenirsin,
Her bir soru arasında sana teselli zamanları bırakır,
Yorulduğunu Ondan iyi bilen var mıdır?
Soruyu çözemediğinde ise soruyu sevmeye çalışırsın,
Hatta bir adım öteye giderek soruyu soranı da seversin,
Gerçek uzaklık nedir aslında ya da gerçek yakınlık ...
Bildiklerin midir yakın olan, uzaklar hep bilmediklerin midir.
Ey uzak görünüp de en yakın olan;
Sana yakınlığımı artır
Ey soruları soran;
İstediğim bütün uzakları benim için yakın eyle,
Kalbimi sıkan bütün yakınları da uzak eyle,
Ve bütün bunları gönlüme de sevdir olur mu…
alıntı

GEÇTİ BOR'UN PAZARI


Başta kavak yelleri estigi günler hani?
Umdugumuz neşeler, şerefler, ünler hani?
Beklenilen alayli, şanli dügünler hani?

Servi gibi umitler döndu birer igdeye,
Geçti Bor`un pazari, sür eşegi Nigde`ye!

Sende cevher var imiş, onu herkes ne bilsin?
Kimler böyle zügürtün huzurunda egilsin ?
Şöyle bir dairede müdür bile degilsin,

Ne çıkar ögrenmişsin mesahasi (pi) diye,
Geçti Bor'un pazarı sür eşegi Nigde`ye

Bilmem ki ne olmaktı senin gayen, maksadın?
Fare gibi kitaplar arasında yaşadın,
Ne dans ettin, eglendin, ne de sevdin kız, kadın,

Kim dedi ey serseri gençligine kıy diye ?
Gecti Bor`un pazari, sür eşegi Nigde`ye!

Gönul ne çalgi ister, ne eglence, ne de dans,
Ne güzel kadınlarin önlerinde reverans,
Kapandıkca kapandı bunca yıldır kahpe şans,

Ihtiyarlik gölgesi perde çekti dideye,
Gecti Bor`un pazari, sür eşegi Nigde`ye!

Firsati iyi kolla, olma sakin dangalak,
Genc iken vur partiyi, durma, ye, keyfine bak,
Sonra ic sampayyalar, viskiler, bardak bardak,

Dokunuyor uc kadeh simdi bizim mideye,
Gecti Bor`un pazari, sur esegi Nigde`ye!

Hasan`in boregine vaktinde yetismeli,
Hic durmadan govdeye atistirip sismeli,
Yanip da kavrulmadan mukemmelen pismeli

Sonra seni almazlar hicbir yere cig diye
Gecti Bor`un pazari, sur esegi Nigde`ye!

Namdar Rahmi Karatay

4 Mart 2012 Pazar

Hayatın Anlamı, Mutluluğun Mayası Sevgi..

Düzenle

Hani bazen öyle anlar vardır ki, sevgide sınır tanımazsınız..Yüreğinizi öylesine açarsınız ki, başka bir şey düşünmeniz adeta imkansız hale gelir. Öyle ki, tek gayeniz hayatın getirdiği kargaşanın derinliklerinde kaybolup, yaşanamayan,yüreğinizin tozlu raflarında bir kenara atılan, unutulmaya yüz tutan gönül ilacınızı o tozlu gönül hanenizden çıkarmak ve sunmak..
Çünkü insan sevgisiz yaşayamaz. Hayatın anlamı, mutluluğun ilacı, insanın mayası sevgi..İnsan özünden uzak kalabilir mi? Sevgi sözde değil özde yaşanır. Dolayısıyle yüreğinde özünde bunu hissedemeyenlerin, kalpsizlerin, merhamet vijdan duygusundan yoksun, hayatı madde üzerine şekillendirenlerin sevgiden söz etmesi mümkün mü?
Hem dünya nimetlerine sıkı sıkıya bağlanacaksın, hem maddi kazanımların ince hesapların peşine düşüp hırsına hırs katıp önüne çıkanları ezip geçeceksin sonra da sevgiyi yaşamaktan söz edeceksin .. Bu anlamda bir sevgi ancak sözde ifade edilen öze inememiş bir sevgidir..Böyle kişilere sevgi ile yaklaştığınızda; karşılık olarak gördüğünüz tepki size bir tokat gibi gelir. Neye uğradığınızı şaşırır, duygu dünyanızda adeta şok etkisi yaşarsınız, travma geçirirsiniz. Kendinize gelmeniz zaman alır.
Sevginin en çok yazılıp konuşulduğu dönemdir,içinde yaşadığımız dönem..Zira, yaşayan azaldıkça konuşanlar çoğalıyor..Konuşulan ve yazılan sevgi yürekte taşınamayan taşan sevgidir. O yüzdendir ki, her gün karşılaştığımız asık suratlı, mutsuz, umutsuz,karamsar görünümlü insanlar yüreklerinde sevgi hissi olduğunu unutanlar yaşayamayanlardır.
Oysa, Sevgiyi asıl söyleyen,yaşamaya vesile kılan bedenin bütünüdür. Çünkü insanın içini gerçek manada sevgi donatırsa, bütün vücut ruhun dili olur. Sevgiyi yaşayan aldığı nefes, attığı adım sevgi olur. Sevgi ayrı ve özel bir eylem olarak görünmez sevende... Çünkü onun her işi, her sözü, her özelliği sevgiden ibarettir.Sevgi insanı, havasız susuz ekmeksiz yaşayabilir ama sevgisiz yaşayamaz.
Sevgide pazarlık olamaz. Herhangi bir ticari ilişki de alma verme hesapları da söz konusu değildir. Sevmek için bir sebepte gerekmez. Çünkü sevgi emektir, sevgi fedakarlıktır, sevgi sevdiğinde fani olabilmektir. Sevği, sevdiğinin “ hadi dediğinde” nereye ?diye sormamaktır...
Böylece sevmeyen ve böylesine sevilecek olanı bulamayan, sevginin uzağındadır.
Öyleyse, en çok sevilmesi gereken, bu muhteşem duyguyu yoktan yaratıp yüreklerimize hediye edendir. En çok sevgi, sevmeyi bize öğretene olmazsa, sevgiye saygısızlık yapılmış olmaz mı?

En çok Allah'ı sevmemek, sevginin öz kaynağından koparılmasıdır.
Kaynağından koparılan sevgi, sevgi olmaktan çıkar ve sahte bir görünüme bürünür. Her şeyin sahtesi kötüdür, çirkindir, çekilemez ama, sevginin sahtesi, ne yenir, nede yutulur. Sevginin sahtesi hiçbir şeye benzemez. Çünkü sevgi samimiyetle mayalanmadan kendisi olamaz, varlığını bulamaz, özelliklerini kazanamaz.


Bize bu güzel duyguyu bahşeden Rabbimize ne kadar şükretsek azdır..Sevgi ustası Yunus Emre’nin “Yaradılanı severim, Yaradandan ötürü” sözü ile bizler de yüreğimizdeki sevgi mayamızı eksiltmeyelim.Yaratılan her şeye karşı sevgi borcumuzu ödeyelim..Kaldı ki,hayatta ki mutluluğumuz, yaşama sevincimiz sevgiyi yaşamamızla mümkün oluyor.Yaşama sevinci sevgiyle kalplere doluyor…
Hanife MERT

İyi Niyetli ve Güzel Düşünceli Olmak..

Hüsn-ü zan, yani iyi niyetli ve güzel düşünceli olma insanın iç güzelliğini ve hayırhahlığının bir göstergesidir. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:
Şu üç özelliği taşıyan müslümanın kalbinde hıyanet ve kin bulunmaz: Allah için ihlaslı amel, bütün Müslümanlara karşı iyi niyetli ve nasihatçı olma ve fikir ve amelde Müslümanlarla birlik olma.
Müslüman, insanlar hakkında zahirde görecekleri ile hükmetmeli: zan, şüphe, dedikodu ve evham ile başkalarına iftiradan uzak durmalıdır.
İnsanların gizli şeylerini ortaya çıkarmak, özel işlerine burnunu sokmak ve namusları hakkında ileri geri konuşmak müslümanın ahlaki vasıflarından değildir. Ancak Müslüman zahirde gördüğü ile amal eder. Ne gördü ise onu söyler. Şüphe ve zan ile hükmetmez.
Müslüman başkalarının aleyhinde konuşmaz. Zira kalben inanır ki konuştuğu her kelime bir melek tarafından kaydedilmekte, her hareketi yazılmaktadır.
" Müminler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki namazlarında derin saygı içindedirler. Onlar ki faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. Onlar ki zekatı öderler. Onlar ki ırzlarını korurlar.

"Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allaha karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. (Müminûn 23/1-5)
alıntı
 

Gülüşünü Sevdiğim Yar- Erdoğan Şimşek






Gülüşünü sevdiğim yar
Aklımdan öyle geçersinki
Sen öylesine esen bir yelsinki
Geçerken neler titrer bilmezsinki
Düşlerimde yolcusun sen
Varsın yada yoksun sen
Ben neylerim bu gönülü sensiz
Esipte gel birden habersiz
Erdoğan Şimşek


 

HAYAT...




Sonu belli olmayan bir yoldur hayat. Önüne ne zaman, neyin
çıkacağını bilemezsin.... Bazen bir şeyler alır götürür senden,
tutamazsın...! Bazen de hayatın getirdiklerinden kaçmak
istersin, ama kaçamazsın... Böyledir hayat, bir türlü
anlayamazsın...Ve bir gerçek vardır: "ACIYI tatmadan,
MUTLULUĞU tadamazsın...
Üzülme! Dert etme can!
Görebiliyorsan,
Dokunabiliyorsan,
Nefes alabiliyorsan,
Yürüyebiliyorsan,
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları söyleme bana
Elinde olanlardan bahset can!…
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek mi?
Yitirdiğin her ne ise
Bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış

Bil ki Güzellikler de var bu hayatta
Gel git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin?
“Hüzün olgunlaştırır”
“Kaybetmek sabrı öğretir...”
 
 
 
 
 
                                                       
 
                                                      

Halimiz Ortada

  Dün, uzun süredir görüşemediğim bir arkadaşım aradı beni. Görüşmememizin özel bir nedeni yok. Hayat gailesi işte... Kendimizi öylesine kap...