23 Ağustos 2025 Cumartesi

ÇAMLARIN ISLIĞI

 


                       
                                                     

Her zaman söylerim, insanın yaşamı tekdüze değildir. Dünya, bir denge üzerine kurulmuştur. İyi ve kötü, güzel ve çirkin, mutlu ve mutsuz, haklı ve haksız... Her biri birbirine zıt gibi görünse de aslında birbirini tamamlayan olaylar ve hikayelerle örülüdür yaşam.

Ancak bu dengeyi toplumumuzda görebilmek neredeyse olanaksız hale geldi. Özellikle son yıllarda toplumumuzda görülen toplumsal çöküş, cehalet temelli bozulmalar bizi öyle yıprattı ki  insanlığımızı sorgular hale geldik. Bu sorunlar beraberinde sıkıntı, stres, kaygı, huzursuzluk, mutsuzluk, sevgisizlik gibi duysal bozulmayı da tetikledi. Adeta sorun yumağı haline gelmiş bir toplum olduk. Hiç bir sorunumuz çözüme ulaştırılmıyor. Günü birlik önlemlerle, etkisiz politikalarla gün kurtarılmaya çalışılıyor.

Çözüme ulaşmayan bu sorunlar içimizde öyle büyük bir bir yara haline geldik ki kendime her fırsatta şu soruyu soruyorum;" biz nasıl bir dönem yaşıyoruz? Acaba bu sıkıntılar ne zaman son bulacak? Ne zaman huzura kavuşacağız? Ne zaman adil, çağdaş eğitimi yakalamış, ekonomik açıdan istikrarlı, refahı yakalamış, ahlaklı, sevgi ve saygının hüküm sürdüğü bir ülke olacağız?" 

Benim fikrimi sorarsanız, “bu çok olanaksız gibi görünüyor.” diye düşünürken hemen ardından, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim." sözü aklıma geliyor ve yüreğime ferahlık serpiliyor, umutlanıyorum.

Tüm bu sıkıntılar arasında, yaklaşık bir yıldır üzerinde çalıştığım altıncı kitabım "ÇAMLARIN ISLIĞI"  2 Temmuz'da raflardaki yerini aldı. Herdem yayınevinden çıkan kitabımla  birazcık içimi rahatlatmak istediğimdeyse ülkemde bizlere reva görülen yaşam şartlar gözümün önüne geldiğinde sevinemedim ya da buruk bir sevinç yaşadım.

"Çamların Islığı" romanımdan biraz bahsetmem gerekirse; bu defa farklı bir tür denedim, genç kurgu aşk romanı. Bu kitap biraz gençlerin talebi üzerine yazıldı gibi. Unuttuğumuz bazı duyguları hatırlatmaktı amacım. 

Kitap arka kapak yazısını aşağıya ekledim. 

Bunca zamandır duygularımı bastırarak yaşadım. Ama artık içimdeki fırtınayı susturacak gücüm kalmadı. Herkes gibi benim de ilgi görmeye, sevilmeye, anlaşılmaya ihtiyacım vardı. Birinin gözlerimin içine bakarak beni sevdiğini söylemesini duymak istiyordum.

Hayatta sahip olduğum her şey için minnettardım: beni koşulsuz seven bir ailem, müzikle nefes aldığım gitarım, daima yanımda olan dostlarım vardı... Ama bunlar kalbimdeki boşluğu doldurmaya yetmiyordu. Ben sadece, birinin kalbime dokunmasının ne demek olduğunu bilmek istiyordum. Bunun için Rüzgâr biçilmiş kaftandı…

Tabularımı yıktım, seyirci koltuğundan kalktım. Artık sahneye çıkma zamanım gelmişti. Işıklar beni izleyecekti. Bu benim hikâyem, bu benim hayatımdı… Ve Rüzgâr… Bu sahnede neye uğradığını anlamayacaktı.

Çamların Islığı, cesaretle sınırları aşan, kalbinin sesini dinleyerek hayata meydan okuyan bir genç kızın hikâyesi. Ruhunuzun derinliklerine işleyecek, kalbinizde unutulmaz bir iz bırakacak bu romanla, sevilmenin ne kadar büyük bir cesaret gerektirdiğini keşfedeceksiniz.

Bu keşfe hazır mısınız?

 

 Yüreğinizde yer edinmek dileğiyle,

Hanife Mert









ÇAMLARIN ISLIĞI

                                                                                Her zaman söylerim, insanın yaşamı tekdüze değildir. Dünya,...