Hani bazen hayat üzerimize çöreklenir de nefes alamaz hale geliriz ya. Her şey üst üste gelmiş, iç dünyamızda tarif edemediğimiz sıkıntılar, hüzünler yaşarız. Hani dokunsalar ağlayacak gibi oluruz ya bazen. İçimizden hiç bir şey yapmak gelmez. Kendimizi çaresiz, mücadelesiz, onca kalabalığın içinde yapayalnız hissederiz... Her şeyi olduğu gibi bırakıp kaçmak isteriz hani.Tanıyanı bileni olmayan bir yere kaçıp gizlenmek isteriz, kendimizden kaçmak...
İnsan kendinden kaçabilir mi? Nereye giderse gitsin kendini geçmişiyle birlikte götürmez mi gittiği yere?
Yine benzer şekilde Can Yücel de "Gitmek" isimli şiirinde;
“Bu günlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle ''yanına almak istediği üç şey'' falan yok.
Bir kendisi. Bu yeter zaten.
Her şeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan..."
Oysa insan nereye giderse gitsin geçmişini bir sırt çantası gibi taşır omzunda. Hal böyle iken insan, kendinden kaçıp yine kendine gitmiş olmaz mı? Zira insanın bindiği gemi de vardığı liman da kendi yüreğinde demirlidir.
İnsanın bu denli kendinden uzaklaşmak isteği, onun yaşadığı ortamda sürüklendiği algı yanılsamasının bir sonucu olsa gerek. Ruhun kendisine yabancılaşması, kendisini tanıyamaması da denebilir bu duyguya. Bireyleri bu çıkmaza sürükleyen neden, yaşadığı toplumun dayattığı yaşam biçimi ve akabinde oluşan duygu birikiminin insan ruhunda oluşturduğu olumsuz etkinin bir sonucu olsa gerek. Bu da insanı yalnızlaştıran sebebin başında gelmektedir.
İnsan kendinden kaçabilir mi? Nereye giderse gitsin kendini geçmişiyle birlikte götürmez mi gittiği yere?
Yine benzer şekilde Can Yücel de "Gitmek" isimli şiirinde;
“Bu günlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle ''yanına almak istediği üç şey'' falan yok.
Bir kendisi. Bu yeter zaten.
Her şeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan..."
Oysa insan nereye giderse gitsin geçmişini bir sırt çantası gibi taşır omzunda. Hal böyle iken insan, kendinden kaçıp yine kendine gitmiş olmaz mı? Zira insanın bindiği gemi de vardığı liman da kendi yüreğinde demirlidir.
İnsanın bu denli kendinden uzaklaşmak isteği, onun yaşadığı ortamda sürüklendiği algı yanılsamasının bir sonucu olsa gerek. Ruhun kendisine yabancılaşması, kendisini tanıyamaması da denebilir bu duyguya. Bireyleri bu çıkmaza sürükleyen neden, yaşadığı toplumun dayattığı yaşam biçimi ve akabinde oluşan duygu birikiminin insan ruhunda oluşturduğu olumsuz etkinin bir sonucu olsa gerek. Bu da insanı yalnızlaştıran sebebin başında gelmektedir.
İnternette dolaşırken A. Tolga Akpınar'a ait olan bir söz okudum. Tolga Akpınar şöyle diyordu; "Bir yere varmak için önce kendine uğramalı insan… İnsanın gideceği bütün yollar kendinden geçer.” söz benim de yazımın ana temasını oluşturuyordu. Ne demekti insanın kendine uğraması?
Kendine ulaşamamış, kendini bulamamış, kendini tanıyamamış her insan yalnızdır. Ve bu durum onu mutsuz etse de, birilerinden bekler yalnızlıktan kurtulmayı. O bilemez tanımadığı bir "BEN" le nasıl baş edeceğini. Zira inmemiştir bir gün bile kendi derinine, yüreğine,vicdanının ona neler fısıldadığını duymamıştır. Bu günü de kurtardık mantığı, doğruyu ben biliyorum ego tatmini ile iyi taraflarını el üstünde tutmuş, eksi, yanlış olan ne varsa görmezden gelmiştir, itelemiştir kendinden öteye...
İnsan bir cevherdir. Yaratılış itibariyle en güzel şekilde kusursuz olarak yaratılmıştır. Dünya hayatı ile baş edebilmesi için gerekli olan her şey onda mevcuttur. O kendini tanıma zahmetinde bulunmadığı için sahip olduğu cevherin de, farkında olmadan yaşar.
İnsanın hayatın getirdiği her türlü iyi ya da kötülükler karşısında yaşama sevincini koruyabilmesi, onun sağlıklı bir ruh yapısına bağlıdır. Sağlıklı bir ruh yapısına sahip olabilmesi için, insanın önce kendi iç dünyasına yönelmesi gerekmektedir. Tıpkı Gönül Ustası Mevlana'nın "içindeki kapıyı çal; başka kapıyı değil.” sözünde ifade ettiği gibi önce kendi içine yönelmeli...
Kendini bildikçe, kendine yaklaştıkça insan, yalnızlığından arınır. Kendini tanıdıkça, önünü aydınlatır, başkalarını da anlar. Ayakları yere sağlam basar. Kendini bildikçe çoğalır. Kendini sevdikçe sevgiyi dilenmez, zaten o sevgi olur. Kendine baktıkça yalnızlığından kurtulur. Kalabalıklaşır ve var olur. Kendini bildikçe hakkı bilir.Kendini bildikçe haddini bilir...
İnsanın kendi iç dünyasına yönelmesi onu dış dünyadan soyutlamaz, tam tersi tamamen yaratılan tüm varlıklara yaklaştırır. Çünkü kendini doğru tanıyan kişi, bütün varlıkların anlamı ve amacı konusunda derinlikli bir bakış açısına sahip olur. Bu açıdan bakılınca, insan kendi dahil yaratılan her şeyin ortak bir gaye için tek bir yaratıcı tarafından yaratıldığını bilir. Yunus'un "yaratılanı severim, Yaratan'dan ötürü" sözü gibi, yaratılan her şeye karşı sevgi ve merhametle yaklaşır.
Muhabbetle,
Hanife Mert
Kendine ulaşamamış, kendini bulamamış, kendini tanıyamamış her insan yalnızdır. Ve bu durum onu mutsuz etse de, birilerinden bekler yalnızlıktan kurtulmayı. O bilemez tanımadığı bir "BEN" le nasıl baş edeceğini. Zira inmemiştir bir gün bile kendi derinine, yüreğine,vicdanının ona neler fısıldadığını duymamıştır. Bu günü de kurtardık mantığı, doğruyu ben biliyorum ego tatmini ile iyi taraflarını el üstünde tutmuş, eksi, yanlış olan ne varsa görmezden gelmiştir, itelemiştir kendinden öteye...
İnsan bir cevherdir. Yaratılış itibariyle en güzel şekilde kusursuz olarak yaratılmıştır. Dünya hayatı ile baş edebilmesi için gerekli olan her şey onda mevcuttur. O kendini tanıma zahmetinde bulunmadığı için sahip olduğu cevherin de, farkında olmadan yaşar.
İnsanın hayatın getirdiği her türlü iyi ya da kötülükler karşısında yaşama sevincini koruyabilmesi, onun sağlıklı bir ruh yapısına bağlıdır. Sağlıklı bir ruh yapısına sahip olabilmesi için, insanın önce kendi iç dünyasına yönelmesi gerekmektedir. Tıpkı Gönül Ustası Mevlana'nın "içindeki kapıyı çal; başka kapıyı değil.” sözünde ifade ettiği gibi önce kendi içine yönelmeli...
Kendini bildikçe, kendine yaklaştıkça insan, yalnızlığından arınır. Kendini tanıdıkça, önünü aydınlatır, başkalarını da anlar. Ayakları yere sağlam basar. Kendini bildikçe çoğalır. Kendini sevdikçe sevgiyi dilenmez, zaten o sevgi olur. Kendine baktıkça yalnızlığından kurtulur. Kalabalıklaşır ve var olur. Kendini bildikçe hakkı bilir.Kendini bildikçe haddini bilir...
İnsanın kendi iç dünyasına yönelmesi onu dış dünyadan soyutlamaz, tam tersi tamamen yaratılan tüm varlıklara yaklaştırır. Çünkü kendini doğru tanıyan kişi, bütün varlıkların anlamı ve amacı konusunda derinlikli bir bakış açısına sahip olur. Bu açıdan bakılınca, insan kendi dahil yaratılan her şeyin ortak bir gaye için tek bir yaratıcı tarafından yaratıldığını bilir. Yunus'un "yaratılanı severim, Yaratan'dan ötürü" sözü gibi, yaratılan her şeye karşı sevgi ve merhametle yaklaşır.
Muhabbetle,
Hanife Mert
Bizde eşimle birlikte oğlumuzu da alıp gitmek istiyoruz ama hayaller ve hayatlar maalesef:( Herkes sahip olamadığını istiyor sanırım.
YanıtlaSilBeyda'nın kitaplığı bu gitme sizin anladığınız anlamda değil. Sıkıntılardan kaçmak, zorlu hayat şartlarının insan ruhunda yaptığı tahribatlar sonucu insanın alıp başını gitme isteği. Zaman zaman hissederiz hani..:)
YanıtlaSilEvet ya herkes başını alıp gitmek istiyor dediğiniz gibi beynimizde bulunan geçmiş sıkıntılar problerde bizle gelmeyecek mi ama yinede bence bir nebze de faydası olur gitmenin ayrıca herkes gitmesin zaten herkes giderse gittiğimiz yerlerde aynı kalabalık ve stersle dolar teşekkür ederiz çok güzel bir makale olmuş
YanıtlaSilSessiz Haykırış insanın bulunduğu yerden gitmek istemesi,kendinden kaçmak istemesinin bir sonucu. Elbette başka şehre gitmesi sorunu çözmeyecek. Bu durumdan kurtulmasının temelinde ruhunu rahatlatması. Manevi yönden huzura erdirmesi ile mümkün olacaktır. Teşekkürler yorum için.
YanıtlaSilMa Sha Allah! Very nice articled you write. But I have an issue. I used to understand myself earlier easily I mean what I want or what is good for me... But right now since many days I am confused between right and wrong. My mind says something, my heart says something and my soul says something else. I am not able to balance myself. What should I do?
YanıtlaSil
YanıtlaSilHello, Saba Rahman thank you very much for coming to my blog and reading and commenting on my writing. Ever since man existed, he has always sought the secret of being happy and living happily. Yet this secret is hidden in itself. You should know that first. He should listen to his conscience. He must empathize in evaluating events. As for your question; Although your mind, heart, and soul whisper other things, there is a common point. It is up to you to find common ground ...