14 Mart 2019 Perşembe

Çıkmayan Candan Umut Kesilmez

       Sabah kahvaltısını çok severim. Sevmek ne kelime, asla es geçemeyeceğim bir öğün. Yok efendim sabahın köründe hiç canım istemez, yok efendim geç saatte yiyemem gibi mazeretim hiç olmadı. Hazır olsa sabah uyanır uyanmaz  yapacağım da... Çocukluğumdan gelme bir alışkanlık. Annem kahvaltı yapmadan asla okula göndermezdi. "Güçlü ve zinde olmak için bu şart " der ardından başarılı olmanın ilk ve önemli kuralı derdi. Çocuklarıma bu kuralı kavratamadım maalesef. Ben mi başarısızdım, yoksa üzerimde annemin ağırlığını daha fazla mı hissediyordum? Ben çözemedim...

  Önceki gün sabah kahvaltı hazırlarken ekmeğin olmadığını fark ettim. Evdeki herkes yatıyordu. Bayram bayram kimseyi rahatsız etmek istemedim. Üşenmeden üzerimi değiştirip maskemi de taktıktan sonra, sitemizin az ilerisinde pide pişirim fırınından sıcak pide almak için evden çıktım. Sitenin giriş kapısının önünde komşumla karşılaştım. İlk dikkatimi çeken dışarıda olmasına rağmen maskesiz olmasıydı. Beni maskeli görünce tedirgin olduğunu gözlerinden anladım. Bozuntuya vermedim mesafemi koruyarak bayramını kutladım.  O anlamıştı anlayacağını. Bazen sözün anlatamadığını gözler çok güzel anlatır... 

Komşumla ayak üstü biraz sohbet ettik. O üzgün ve endişeli gözüküyordu. Ona; " sabahın bu erken vaktinde burada ne yaptığını" sordum? "Hiç sorma" dedi, devam etti: "kafam çok karışık, canım sıkkın" dedi.  Komşumun kızı bu yıl üniversite sınavlarına girdi. Kızının sınavının iyi gitmediğini beklediği puanın gelemeyeceğini dolayısıyla da istediği bölüme yerleşmesinin neredeyse imkansız olduğunu söyledi. Ardından, benim için sorun değil. Ancak kızım çok kafasına takıyor. Zaten sınava girmeden önce psikolojik sorunlarımız vardı. Çocukta panik atak başlamıştı. Uzmandan yardım alıyorduk. Aynı hatta daha yoğun bir şekilde sıkıntılarımız devam ediyor." dedi. Çocuğunun dudaklarının morardığını, yüzünün sarardığını, sürekli bir panik  halinde olduğundan bahsetti.

 Komşumun söylediklerini dinlerken içim acıdı. Komşumdan çok gence gençlerimize üzüldüm. Yaz boz tahtasına çevrilen ve değişen  her milli eğitim bakanının sistemi beğenmeyip değiştirdiği eğitim sistemimizin ceremesini çocuklarımız, geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz çekiyordu. Endişeli, özgüveni olmayan, gelecek kaygısı taşıyan gençlerimizle geleceğimizi nasıl güvence altına alacağız ki? diye bir düşünce geçiverdi içimden.  Kaldı ki gerekli alt yapı sağlanmadan  Covit 19  nedeniyle okullar kapatılmış, eğitim online üzerinden yapılmıştı. Basında gördüğüm şekliye pek çok okul internet erişim sorunu yaşamışken, üniversite veya lise giriş sınavlarının yüz yüze yapıldığı yetmiyormuş gibi soruların yüz yüze eğitim verilmiş gibi zor sorulması da gençlerimizi ve ailelerini üzmüştür.  

Komşum kızını tekrar bir uzmana götüreceğini söyledi. Üzüldüm...  Geçmiş olsun dileklerimi ilettikten sonra yanından ayrıldım. Kafamın içinde düşünceler cirit atmaya başladı.

       Hiç şüphesiz her anne baba çocuklarının iyi bir hayat sürmesini, hayat standartlarının yüksek olmasını ister. Bunun için de elinden geleni de gelmeyeni de yapmak için canla başla mücadele eder. Bunun için en temel şey iyi kaliteli bir eğitim alması gerektiğini bilir. Daha okula başladığı andan itibaren başlar kaygısı. Hangi okul daha iyi, hangi öğretmen daha başarılı onun arayışına girer. O da yetmez hangi özel hoca, özel okul, özel etüt merkezi vs. göndermekten çekinmez. Hatırlıyorum da benim arkadaşım, emekli olduğunda aldığı emeklilik tazminatını kızına her dersten aldırdığı özel ders için kullanmıştı. İş sadece maddiyatla bitmiyor ki. Kalitesiz, plansız programsız yap boz tahtasına çevrilen eğitim sistemimizin çocuklarımızın sağlığının üzerinde yaptığı olumsuz etki hayatının her dönemini etkileyecek boyuta gelebiliyor.
 
 Çocukları yarış atı gibi gören, çocuğu sadece sınavlara hazırlayan ve sınavların bitmesiyle öğrenilen bilgilerin de son bulduğu garip bir eğitim sistemimiz var. Hal böyleyken, çocukluklarını yaşamayan,   sevgiden saygıdan yoksun, milli ve manevi değerlerinden uzak bir gençlikle karı karşıyayız. Bunu devlet ve aile olarak el birliğiyle başarıyoruz. Sonra da bize neler oluyor? diye yakınıyoruz.

      Günümüzde çocuk yetiştirmek  zor sanat. İlmek ilmek işlemek lazım hayatı. Sözcük sözcük öğretmeli zorlukları. Tüm bunları yaparken eğitime önce kendimizden başlamalı.  Çünkü kendi kabuğumuzdan çıkamıyoruz. Verdiğimiz ya da vermeye çalıştığımız eğitim kendi çocukluk dönemimizi yansıtan eğitimden ileri gidemiyor. "Ben sizin yaşınızdayken" cümlesiyle başladığımız anda kopuyor tüm ipler.  Gençler okul kaygısı, iş kaygısı, eş kaygısı derken kaygı yumağı içinde bocalamakta. Güvensiz, mutsuz, gergin bir gençlik; gergin, mutsuz, sorunlu bir topluma hazırlık demektir.
      
 Nereye el atsak elimizde kalan, sorun yumağına dönmüş bir toplumdan, sorunlarını asgariye indirmiş, kıyıdan köşeden huzura el atmış bir topluma dönüşür müyüz? Ben de bilmiyorum. Ama çıkmayan candan umut kesilmezmiş... Tüm bunlardan sonra iştah mı kalır insanda..?

     Her şeye rağmen LGS, YKS sınavlarına giren gençlerimize başarılar diyor, her birinin istedikleri okullara yerleşmelerini diliyorum.


Muhabbetle,
Hanife Mert

17 yorum:

  1. Sınavın tümden kaldırıldığı yeni bir yerleştirme sistemine ihtiyaç var gibi.

    YanıtlaSil
  2. güzel bir temenni fakat ben pek sanmıyorum o günleri göreceğimizi, 11. sınıf benim oğlum da, sadee üzülebiliyorum gelecek günleri için...

    YanıtlaSil
  3. Sevgili YILDIZ elbette, tüm eğitim hayatını girdiği iki saatlik bir sınavla belirliyor. Sonrası hüsran. Canımıza dişimize takıp okuttuğumuz çocuklarımız okul bittikten sonra hayal kırıklığı ile karşı karşıya kalıyor. Ummaktan başkası gelmiyor elimden umarım hatalarının farkına varırlar da kalıcı kaliteli bir sistem oluştururlar.

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Kitap Eylemi, yine sizin bir yılınız var. Hem üzülüyor hem de bozuk sistemin gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz. Başka şansımız yok çünkü. Sürekli yurt dışı hayali kuran ve bulduğu ilk fırsatta ülkesini terk eden gençlere "gitme" diyecek durumumuz yok. Çalıştığım dönemlerde, kurumum başarılı üniversite öğrencilerine karşılıksız burs veriyordu. Muhasebe sorumlusu olarak gençlerle ben ilgilenirdim. Ta o zamanlarda gençlerde bir gelecek kaygısı vardı. yaklaşık 10-15 yıl önce. Yurt dışına gitmek istediklerini söylerlerdi. Bense engel olmaya çalışırdım. Ülkenizi terk etmeyin derdim. Bu gün geldiğimiz noktada aynı şeyi söyleyemiyorum. Çok acı..

    YanıtlaSil
  5. Biz de oğluma yurt dışını salık veriyoruz ama bizimki şu aralar oldukça vatansever bir ruh halinde, ülkede kalmayı tercih ettiğini söylüyor ama ... Biz de anne baba olarak haliyle kaygılanıyoruz buradaki geleceğinden, liyakatin bile aranmaması bilhassa düşündürüyor ve verdiği emeklerin karşılığını bulamayacağından ve ümidinin kırılacağından korkmaktayız, inş herkes layık olduğu iş ve okula kavuşsun dilerim ...

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Kitap Eylemi (Adınızı bilmediğim için..) Çocuğunuz için bu şekilde bir yönlendirme bana göre çok erken. Eğer oğlunuzu yurt dışında okutmayı düşünmüyorsanız... Bu yaklaşım çocuğun çalışma hevesini de kırabilir. Ancak hangi okula girerse girsin, ek olarak bir dili çok iyi öğrenmesine çalışın. Japonca, Çince, Rusça, İtalyanca, İspanyolca gibi dillerden birini ya da ikisini çok iyi öğrenmesini sağlayın bence. Benim kızım şuan Tokyo'da. Eşi Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fak. Japon dili ve edebiyatını bitirdi Bu dili en az Japonlar kadar iyi biliyor. Dereceyle mezun oldu ve burada girdiği bir Japon firması bir süre sonra Tokyo'ya götürdü. Şuan orada mühendis olarak çalışıyor. Kızım da İngilizceyi üst düzeyde biliyordu. O da Amerikalılara ait özel bir okulda İngilizce öğretmeni olarak çalışıyor. Dil gerçekten çok önemli. Umarım oğlunuz da gönlünün istediği bir okula girer. Allah tüm yavrularımızın bahtını açık etsin, ülkemize ve bizlere de yardım etsin inşallah..

    YanıtlaSil
  7. Hanife Hanım, yazınızı okudum.
    Yazınızda belirttiğiniz duruma üzülmemek elde değil.
    Eğitimin geldiği noktada çocukların stres içerisinde olması maalesef önlenemiyor.
    Temel eğitimin verilmesi gereken okullarda verilen eğitim yetersiz kalıyor ki,
    çocuklar okudukları okul dışında
    ek bilgi alacaklarını düşündükleri yerlere yöneliyorlar (etüt, özel ders, vs.)
    Her ana baba çocuğunun gelecekte alacağı iyi bir eğitim sonrasında
    hayatını idame ettireceği bir mesleğe kavuşması için çaba sarf eder.
    Öyle anlar olur ki bu çaba da yetersiz kalır.
    Kimisi istenen ek bilgi karşılığı ücreti karşılayamaz,
    kimisi ise karşılasa dahi o bilgiyi verecek kaynağa ulaşamaz.
    Dolayısıyla,
    çocuklar başarısız olacakları düşüncesi ile stres içerisine girerler.
    Kimisi de mezun olduğu üniversiteden
    mesleğini yapabileceği bir iş bulmakta zorluk çeker,
    mesleğini yapamayınca bir iş bulamayınca da istenmeyen davranışlar içerisine giriyorlar (yaşamına son vermek gibi, basından bunun örneklerini zaman zaman okuyoruz üzülerek)
    Kimi aileler ise yazınızda da değindiğiniz gibi,
    varını yoğunu harcayıp çocuklarının eğitim alması için seferber olur.
    Bakınız bu konuda ben de gerekeni yaptım.
    Aldığı burs ve kredi desteği ile kızım okulunu bitirmişti.
    Oğlum kızımın üniversiteyi bitirdiği sene İstanbul'da üniversiteyi kazandı.
    Kızım yurtta ve arkadaşlarıyla kiraladığı evde epey bir sıkıntı çekmişti.
    Oğlumun da bu durumda kalmaması için.
    Ankara'daki evimi satıp İst.a yerleştim.
    Oğlum yanımızda sıkıntısızca okulunu bitirdi.
    Lakin bizim ev de gitti bu arada. :)
    Toplum olarak yarına hazır olmak üzere geniş insancı eğitime yer vermek zorundadır.
    Toplumun varlığını koruması ve geliştirmesi için çocuklarımıza iyi bir eğitim vermek zorundayız.

    YanıtlaSil
  8. Gerçekten de nereye baksak sorun yumağı halindeyiz. Kartopunun büyümesince de büyüyor bu yumak.

    Kadından çocuğa, kimsesiz kalmış yalnızlardan, yaşlılardan, ağır hastalık pençesindekilerden, ormanlara, denizlere, göllere, kız çocuklarına, köylüye, kentlere, kentliye, öğrenciye, mezuna...

    Kalemine sağlık arkadaşım.
    Son paragraf ne güzel bir dilek.
    Amiin yürekten <3

    YanıtlaSil
  9. Gerçekten de nereye baksak sorun yumağı halindeyiz. Kartopunun büyümesince de büyüyor bu yumak.

    Kadından çocuğa, kimsesiz kalmış yalnızlardan, yaşlılardan, ağır hastalık pençesindekilerden, ormanlara, denizlere, göllere, kız çocuklarına, köylüye, kentlere, kentliye, öğrenciye, mezuna...

    Kalemine sağlık arkadaşım.
    Son paragraf ne güzel bir dilek.
    Amiin yürekten <3

    YanıtlaSil
  10. Hüseyin Hocam aile olarak, toplum olarak hepimizin dileği isteği milli eğitim sisteminin öncelikle Atatürk ilkeleri çerçevesinde çağdaş bir sisteme bağlanması, çocuklarımızı yormayacak, strese sokmayacak, ezbere dayalı bir sistemden çıkarmalılar. Anne babalar olarak bizler üzerimize düşeni fazlasıyla yapıyoruz. Varımızı yoğumuzu ortaya koyuyoruz. Bizler bu kadar fedakarlıklar gösterirken, bizi yönetenler gereğini yerine getirmiyor. Her gelen Milli Eğitim Bakanı bir öncekinin sistemini beğenmiyor, hadii sil baştan bir sistem getiriyor. Bu durum karşısında çocuklar da veliler de şaşkına çevriliyor. Kalıcı ve kaliteli bir sistem belirlense, her değişen milli eğitim bakanı o sistemi sürdürülebilir hale getirse, belki de şuanki duruma düşmeyeceğiz. Kaldı ki okul bitiyor, bu defa istihdam sıkıntısı baş gösteriyor. Haberlerde izliyorum inanın içim acıyor. O gençlerin tam da ülkelerine faydalı olabilecekleri bir durumda çaresizce aylak aylak dolaşmaları yürekler acısı. Zor bir durum...

    YanıtlaSil
  11. Sevgili Acemidemirci arkadaşım, çok haklısın günden güne büyüyor. Sorun çözülmüyor, sorun üstüne sorun ekleniyor. Her geçen dünü arar olduk. Allah bu günlerimizi aratmasın diyorum, üzülerek...:((

    YanıtlaSil
  12. bu sistem gerçekten çok sinir bozucu :(( çocuklar hep gergin

    YanıtlaSil
  13. LerzanKaradan.com maalesef öyle... Çocuklar gergin veliler gergin öğretmenler gergin. Sonra da toplum gergin..

    YanıtlaSil
  14. Ben de eğitim sistemimizden şikayetçiyim. Ancak son dönemde güzel gelişmeler de olmaya başladı. Örneğin lisedeki ders sayıları gelecek seneden başlamak üzere azaltılacak ve gençlerimizin üzerindeki gereksiz yük biraz olsun kalkacak gibi. Bir de sınav meselesini cozersek çok iyi olacak.

    YanıtlaSil
  15. ah sorma yaaa sınava hazırlanan öğrenciler anksiyete içinde hep. buna bir çözüm bulunmalı yaa.

    YanıtlaSil
  16. İbrahim Erdoğan, eğitim sistemimiz öylesine yara aldı ki, düzelir mi? bilmiyorum..

    YanıtlaSil
  17. Deepçiğim hep temennimiz arzumuz bir çözüm, kalıcı bir çözüm bulunması yönünde. İnşallah diyorum.

    YanıtlaSil

Utanmayı Unuttuk mu?

 Eskiden büyüklerimiz "Utanmıyorsan, dilediğini yap!" derdi. Çünkü utanmayan insan, her türlü kötülüğü, haksızlığı, ahlaksızlığı y...