19 Şubat 2012 Pazar

Sıkıntılar, Günahlara Kefarettir...





Allahü teâlâ, her şeyi bir sebeple yaratmaktadır. İnsan da, bu sebebi kullanıp, o şeye kavuşur. Ayrıca bu dünyayı, imtihan yeri olarak yaratmıştır. Burada nimetlerin yanı sıra sıkıntılar da vardır. Hadis-i şerifte; (Şüphe edilen altını, ateşle muayene ettikleri gibi, Allahü teâlâ, insanları dert ve bela ile imtihan eder. Bazısı, bela ateşinden halis olarak çıkar. Bazısı da, bozuk olarak çıkar) buyurulmuştur.
Dertler, sıkıntılar, insana acı gelse de, bunlar iman edenler için, günahlarının affına sebep olmaktadır. Zaten Peygamber efendimiz; (Ümmetimin azabı dünyada verilir) buyurmuştur.
Yani Resulullah efendimiz, dünyada ümmetimin arasında olan fitneler, sıkıntılar, günahlarının dökülmesine sebep olur buyurmaktadırlar.
Allahü teâlâ, günahı çok olan kullarını affetmeyi murad edince, onlara çeşitli hastalıklar, sıkıntılar vermekte ve böylece o sıkıntılarla günahlarını affetmektedir. Bir hadis-i şerifte; (Sıtma hastalığı, insanın günahlarının hepsini temizler. Dolu tanesinde toz olmadığı gibi, sıtmalının günahı kalmaz) buyurulmuştur. 
İsa aleyhisselam buyurdu ki:
(Hasta olup, musibete, felakete uğrayıp da, günahları affolacağı için sevinmeyen kimse, alim değildir.)
Musa aleyhisselam, bir hastayı görür, haline acır ve; (Ya Rabbi! Bu kuluna merhamet et!) diye arz edince Allahü teâlâ; (Rahmetime kavuşması için, gönderdiğim sebepler içerisinde bulunan bir kuluma, nasıl rahmet edeyim. Çünkü, onun günahlarını, bu hastalıkla affedeceğim. Cennetteki derecesini, bununla arttıracağım) buyurur.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Dertlerin, belaların gelmesine sebep, günah işlemektir. Fakat, belalar, sıkıntılar, günahların affedilmesine sebep olur. Allahü teâlâ, sevdiklerinin günahlarını affetmek için, onlara dert, bela gönderiyor. Tövbe, istigfar edince de, günahlar affolur. Dert ve bela gelmesine lüzum kalmaz ve gelmiş dertler de gider. O halde, dert ve beladan kurtulmak için, çok istigfar okumalıdır. 

Dertlerin, belaların, musibetlerin çok olması, günahların çok affedildiğini gösterir. Günahların çok olduğunu göstermez. Dostlarına çok bela vererek, günahlarını affeder, temizler. Böylece bunları, ahiret sıkıntılarından korur. Resulullah efendimiz ölüm halinde, şiddet ve sıkıntıda iken, hazret-i Fatıma, babasını çok sevdiği, çok acıdığı ve Peygamber efendimiz; (Fatıma, benden bir parçadır) buyurmuş olduğu için, o da sıkılıyor, kıvranıyordu. Kızının bu halini görünce, onu teselli etmek için, (Babanın çekeceği sıkıntı, ancak bu kadardır. Başka hiçbir sıkıntı görmez!) buyurdu.”

Sehl bin Abdullah-i Tüsteri hazretleri, hastalara ilaç verir, kendisi ise kullanmazdı ve; “Hastalığa sabrederek, oturarak kılınan namaz, sağlam olanın, ayakta kıldığı namazdan daha kıymetlidir” buyururdu.
Günah, Allahü teâlânın emirlerini yapmamak, yasak ettiklerinden sakınmamak demektir. Emir ve yasaklar, Müslümanlar, imanı olanlar içindir. İmanı olmayanlar, ibadet etmekle şereflenmemişlerdir. Bunlar, ibadet yapmadıkları, günah işledikleri için, dünyada azab çekmezler. Hatta her türlü nimete de kavuşurlar. İstediklerini, çalıştıklarının karşılığını elde ederler. Yalnız, zalim olanları, mahluklara eziyet verenleri, dünyada da cezalarını çeker. İnkar edenlere, yalnız bir emir verilmiş, o da, iman etmeleri, Müslüman olmalarıdır. Bu emri dinlememek, çok büyük bir suçtur. Bu suçun cezası da, çok büyük ve sonsuzdur. Dünyada böyle bir ceza yoktur. Bu sonsuz ceza, ahirette Cehennemde verilir.
Netice olarak Allahü teâlâ, kendisine iman eden kullarına ihsanda bulunarak, işledikleri günahların karşılığını, dünyada çeşitli sıkıntı ve dertler vererek affetmektedir. Ceza, suçun büyüklüğüne göre değişir. Günah küçük olur ve suçlu boynunu büküp yalvarırsa, bu suç, dünya dertleri ile affolunabilir. Fakat, günah büyük, ağır ve suçlu da inatçı, saygısız olursa, bunun cezası ahirette sonsuz olur.
alıntı



Bildiklerini Unut Diyor DOST..





" Gel al eline bir silgi, şu yeni başlayan güne bilgilerini silmekle başla. " 
Zanlarını, yargılarını, önyargılarını ve dahi bütün genellemelerini koy bir çuvala ve hepten terk et. 
Gıybet etme sakın, bil ki dedikodu denilen şey mıknatıs gibi kötü enerji çeker. 
Kimsenin aleyhine konuşma, uzaktan atıp tutma, insanları kem dille yargılama, bil ki yanılırsın. 
Birini nekadar çok aşağılar yahut dışlarsan, onun durumuna düşme ihtimalin o kadar artar. 
Kainatın matemetiğidir. Bir koyar, bir alır insan. " Bildiklerini unut. " diyor DOST.Bilmeden kendi hesabını dürer " diyor DOST... 
" Hiçbir konuda emin olma " diyor DOST... " Kendini ayrıcalıklı sayma. 
Konumuna ya da mevkine, ismine veya şöhretine güvenme. 
Şu hayatta tüm zahiri kisveler sabun köpüğünden ibarettir. Nazlı nazlı yükselir köpük, derken pat diye sönüverir. 
Herzaman başkalarından öğrenmeye açık ol. En iyi bildiğin konularda bile köşeli düşünme, büyük konuşma. 
Cümlenin sonuna nokta değil, ünlem değil, virgül yahut üç nokta koy. Açık bir kapı bırak daima. 
Ne kadar bilsen de hiçbirzaman yeterince bilemeyeceğini unutma. 
Tevazudan şaşma. Ancak ozaman kurtulabilirsin bilginin cehaletinden. " diyor DOST... 

( O DOST Tebrizli Şems ) 







felsfe

18 Şubat 2012 Cumartesi

Biraz da Nostalji..:) Muazzez Ersoy

 
Gündüzüm seninle
Gecem seninle
Beyhude geçti bu
Ömrüm derdinle

Aşkımı bir sır gibi
Senelerdir sakladım
Geceleri rüyamda
İsmini sayıkladım

Sevgilim saçların
Zannetme solmaz
Dünyada sevenler
Bahtiyar olmaz

Aşkımı bir sır gibi
Senelerdir sakladım
Geceleri rüyamda
İsmini sayıkladım

Beste: Suat Sayın
Güfte: ?
Makam: Nihâvend
Usûl: Düyek
Seslendiren Muazzez Ersoy

17 Şubat 2012 Cuma

Gözyaşım..

  Ne müthiş duygusun sen...renk renk akıveriyorsun gözlerimden...
Hüzünlerimle, sevinçlerimle, umutlarımla, çaresizliğimle koşuyorsun peşimden...
Adını bulamıyorum sen söyleyi ver ''Gözyaşım'' kimsin sen?
Hayata açar açmaz gözlerimi seninle tanıştım taa ki anne kucağına verilene denk...
Nedir anne kokusun da ki sır ki dindiriverdi damlalarını...
Bu bir ilahi mucize Bu bir ilahi mesaj mı bana?
Çocukken ne çok sıgınırdım ne çok saklanırdım arkana...
En mutlu günlerimde de benimlesin...
Şükre dogru yol alırız birlikte
Dönüşüverir damlaların Yaradana teşekkür'e...
Hüzün demlerinde öyle dokunaklı akarsın ki
Dualar eşlik eder sana...
Götürürsün benliğimi alemlerden öteye...
''Gözyaşım'' sen bitanemsin
Beni Rabbime yaklaştıran en güzel vesilesin
''Gözyaşım'' hadi başla durma!!!
ıpıl ıpıl akmaya....
alıntı
 

Ne Güzeldir Birine İyi ki Varsın Diyebilmek..

Ne güzeldir birine ' İyi ki Varsın' Diyebilmek..
Bu ' biri' hayatınızdaki o boşlukta iyilerin derinliğini bırakmıştır.Bıraktığı derinlik de,
devamında iyi damlalarını ardından getirmek de gecikmeyecek ve 'İyikiler' denizini oluşturacaktır.
Bu deniz berraktır.Ayaklara batacak çakıldan ıraktır. Ne kadar derine giderseniz gidin denizin dibi
aynı mavilikte olacaktır.
Bu deniz sukundur.Sizi fırtınalarında savurmaz. Başka denizlerdeki fırtınaların önceden habercisidir.
Onu izlerken dalıp gidersiniz hayallere, ama şu anki gerçeklerle..
Bu deniz Filizdir.Yeşilinin taze kokusu,yeni doğuşların müjdesidir. Emekle beslenir,meyveleri
çeşit çeşit renk renkdir.
Bu deniz paylaşımdır. Lokman ağzındayken, kursağı boş olanları düşünmektir. 'Ne fark eder ki' deyip geçmemektir.Binlerce deniz yıldızı sahile vurduğunda,'hangi birini okyanusa geri göndereceğiz' dememektir. Bir tanesi için bile çok şey fark ettiğini bilmektir..

Bu deniz ' Sevgi' dir.. Her harfinin hakkını vererek söylemek,değerini bilerek yaşamaktır.
Sözde değil Özde Sevmektir...
Bu gün kaç kişiye ' İyi ki Varsın ' dediniz..
Hayatlarımıza zaman eklenirken,Zamanlarımıza hayat eklemeyi unutmayalım...
(alıntı)

KALP KIRMAK ALLAH 'Ü TEALA'YI İNCİTMEKTİR...HAYIRLI CUMALAR



 
Kalb yani gönül, mahlûkların en üstünü, en şereflisidir. insan, insanın dışında bulunan her şeyi kendinde topladığı için, mahlûkların en kıymetlisi olduğu gibi,
kalb de, insanda bulunan her şeyi kendinde topladığı için çok kıymetlidir.
Kendinde çok şey bulunan, ALLAH ü teâlâya her şeyden dahâ yakındır.

Bu sebeple, küfürden sonra en büyük günah, kalb kırmaktır. Kâfirin dahi kalbini kırmamalıdır. Salih bir Müslümanın korkusu, bir başkasının kalbini kırmak, onu incitmektir. Dinini bilen ve bildiklerine uygun hareket eden sâlih bir Müslüman,
ölü gibidir, hiç kimsenin kalbini kırmaz, incitmez. Zira bir ölünün,
diri ile kavga ettiği hiç görülmemiştir. Nizâmeddîn Evliyâ hazretleri;

“Kalb kırmak, ALLAH ü teâlânın lütfunu incitmektir. Neye uğrarsa uğrasın,
sâlih kimse, aslâ kimseye kötü söylememeli ve lânet etmemelidir. insanların kabahatlerini açıklamamalıdır” buyurmuştur.

Bir kalbi kırmak, senelerce ibâdet ve zikir sevabının hepsini alıp götürür.
islâmiyet öyle bir dindir ki, kâfirin dahi kalbini kırmayı yasaklamıştır.
Nerde kaldı ki, ALLAH ü teâlâya ve Onun Peygamberine inanan, ALLAH  diyen bir Müslümanın kalbi kırılsın. Zira bir mü’minin kalbini kırmak,
çok büyük günahtır, harâmdır.

70 defa Kâbe’yi yıkmak!
Peygamber efendimiz; mübârek elleri ile Kâbe’yi göstererek;
(Ey Kâbe, sen ALLAH ın evisin. Sen mübâreksin fakat bir Müslüman,
bir mü’minin kalbini kırsa 70 defa seni yıkmaktan daha büyük
günaha girer) buyuruyor.

Peygamber efendimiz, eshab-ı kirama hitaben böyle buyuruyor.
Bir mü’min, bir mü’minin kalbini kırsa, 70 defa Kâbe’yi yıkmaktan
beter günaha girmektedir. Müslüman olarak hepimizin bunları okumamız, öğrenmemiz ve ona göre hareket etmemiz lazımdır.
Din büyükleri buyuruyor ki:

“Her günâh, îmânı tehlikeye sokmaya sebep olabilir ama şu üç günâhın
tesiri daha kuvvetlidir:

1- imân nimetine şükretmemek.
2- imânın gitmesinden korkmamak.
3- Mü’minleri incitmek, kalblerini kırmak. Hadis-i şerifte;
(Kalb kırmak, Kâbe’yi yetmiş defa yıkmaktan daha kötüdür) buyurulmuştur. iyi olsun, kötü olsun hiçbir insanın kalbini incitmemelidir.
ALLAH ü teâlâyı en çok inciten, küfürden, inkârdan sonra,
kalb kırmak gibi büyük bir günah yoktur.”

imâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:

“Kalb, ALLAH ü teâlânın komşusudur. ALLAH ü teâlâya kalbin yakın olduğu kadar
hiçbir şey yakın değildir. Mü’min olsun, âsî olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemelidir. çünkü, âsî olan komşuyu da korumak lâzımdır. Sakınınız,
sakınınız, kalb kırmaktan pek sakınınız! ALLAH ü teâlâyı en ziyâde inciten küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günâh yoktur. çünkü, ALLAH ü teâlâya ulaşan şeylerin en yakın olanı kalbdir. insanların hepsi, ALLAH ü teâlânın köleleridir. Herhangi bir kimsenin kölesi döğülür, incitilirse, onun efendisi elbette gücenir. Her şeyin biricik mâliki, sâhibi olan efendinin şânını, büyüklüğünü düşünmelidir. Onun mahlûkları, ancak izin verdiği, emir eylediği kadar kullanılabilir. izni ile kullanmak, onları incitmek olmaz. Hattâ, onun emrini yapmak olur.”

Abdullah-ı Dehlevî hazretleri de buyuruyor ki;


Hiç kimseyi incitme!
Netice olarak; kalb kırmamalı, hiç kimseyi incitmemelidir.
Değil mü’minin kalbini, kâfirin kalbini bile incitmeye hakkımız yoktur.
Kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırmamalıdır. çünkü kalb kırmak,
ALLAH ü teâlâyı incitmek demektir. Kalb, ALLAH ü teâlânın komşusudur. Ev sahibine eziyet edenin komşusu da incinir.

Gıybet, suizan ve kalb kırmak, kul hakkıdır. Eziyetlere katlanmak, kızmamak, güler yüzlü ve tatlı sözlü olmak, güzel ahlâktandır. Bunun için hiç kimseyle münakaşa etmemelidir. Münakaşa, dostun dostluğunu giderir, düşmanın da düşmanlığını arttırır. Nereden bakılırsa bakılsın, hep zarardır. Müminler dua eder, fâsıklar, münâfıklar ise, dedikodu ve gıybet ederler. Aklı olan islamiyete uyar, Müslüman olur, hizmet eder. Nefsine, şeytan(aleyhinlane)a uyan ise, inkâra, küfre kayar.

islamiyete uyan Cennete, nefsine uyan da, Cehenneme gider. Ve Ahmed Yesevî hazretlerinin buyurduğu gibi:

“Kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırma! Kalb kırmak, ALLAH ü teâlâyı incitmek demektir
 

alıntı

15 Şubat 2012 Çarşamba

Dostluk Mesafe Tanımaz..


Sevdikleriniz sizden kilometrelerce uzakta olsa da yalnız değilsinizdir şu hayatta. Sizi düşündüğünden emin olduğunuz bir yürek varsa asla güçsüz de düşmezsiniz uzaklarda. Hani hep derler ya gözden uzak olan gönülden de uzak olur diye. Yok öyle bir şey gönüle dokunmayı bildikten sonra, ister 5 adım ötede ol ister denizler ötede, ikisi de aynı.

Sevgi dil, din, ırk ve mesafe ile orantılı değildir, ne kadar içtenlik taşıdığı ile orantılıdır.

Farklı şehirlerde, farklı ülkelerde de olsanız, farklı farklı hayatlar da yaşasanız, bazen aynı anda telefonlara sarılırsınız, bazen de eş zamanlı mesajlar çekersiniz dostunuza. Hayatı onunla beraber yüklersiniz omuzlarınıza.. Sıkıntılara çareler ararsınız, sevinçlere kutlamalar yaparsınız ayrı ayrı şehirlerde...

Hatta bazen onun canı yanmadan günler öncesinden canınız yanar da siz bile şaşırırsınız rastlantılara. Ama inanırsınız o sizin canınızdaki parçadır çünkü.
Onun ne hissettiğini biliyorsunuzdur.

Radyoda hasret dolu bir şarkı çalar siz şarkıyı değil dostunuzu dinlersiniz. Otobüste giderken gülersiniz durduk yerde çünkü dostla paylaşılan bir hatıra gelmiştir hafıza defterinizden önünüze. Keşke sende gelebilseydin ile başlayan buluşmalar anlatılır, saatlerce sonra biraz hayıflanılır beraberce. Bir anda fark edersiniz ki oradadır. Zaten hep yanı başınızda.

Bazen umulmadık anlarda gözleriniz dolar ağlarsınız. Sırf uzaklardaki bir dost acı çekiyor diye. Bir güvercinin kanadına yüklersiniz içinizdeki tüm sevgi tohumlarını yollarsınız, acısını biraz olsun dindirsin diye. Bir buluta yüklersiniz gözyaşlarınızı, her yağmur damlasıyla ağlarsınız onunla. Onun şehrine ait kültürel faaliyetleri araştırırsınız net sayfalarında. Birlikte programlar yaparsınız gerçekleşmeyeceğini bilseniz de, hayal kurmakta parayla değil ya kardeşim deyip gülüşürsünüz msn de veya telefonda...

Bazen özleminiz öyle sarar ki bedeninizi ona dokunmak, yüzüne doya doya bakmak istersiniz. İlk uçakla ya da ilk otobüsle ansızın çıkmak istersiniz karşısına.. Uzun zamandır istediği bebeğine kavuşan minik kızın mutluluğunu görürsünüz haylaz bakışlarında... Kum ile suyun kucaklaşması gibidir bu... Bir merhaba ile başlar her şey paylaştıkça bir nehir olur içinden geçer dostların. Sizde kaptırırsınız kendinizi onun sevinç sarhoşluğuna.. Bazen konuşursunuz hiç nefes almadan dakikalardan ne çalarsam kâr diye. Bazen susarken anlatırsınız tüm hissettiklerinizi gözlerinizle. Görmeseniz bile...

İşte uzaklarda dostluk böyle bir şeydir. Onun kalbiyle hissetmeyi öğrenirsiniz, tekrarlarla yaşarsınız ayrı şehirlerin inadına...

Çünkü dostluğun dil, din, ırk ve kilometre tanımadığını en iyi siz bilirsiniz..




YENİ KİTABIM YOLCULUK ÇIKTI!

Uzun bir aradan sonra merhaba diyerek yeni döneme başlamak istiyorum. Bir süredir bloğumdan ve   değerli blog arkadaşlarımdan uzak kaldım. S...